Sevgili okurlarım, son zamanlarda çok kutuplaştık. Gündemdeki İnternet Andıcı soruşturmasına çeşitli senaryolar üretiliyor. Soruşturma kapsamında ’şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağrılan Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilip tutuklanması ise, üzüntü yarattı.
Hatırlarsanız iki sene önce “Balyoz darbesi” senaryosuna, çeşitli yorumlar yapılıyordu. 27 Ocak 2010 tarihli “Darbe Senaryosu” başlıklı köşe yazımda konuyu sizlerle paylaşmıştım. Hatırlamanız bakımından “Darbe Senaryosu” yazımı tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir gazetenin ortaya attığı bu darbe senaryosu haberi niçin yapıldı?
Geçmişten kaynaklanan bir hastalık mı var? İdeolojik bir durum mu sergileniyor?
Medyada ki kutuplaşmaktan mı kaynaklanıyor? Yoksa gündem değiştirmeye yönelik adımlar mı?
Adına; ister seminer deyin, ister harp oyunu veya senaryo deyin, haberde ki söz konusu belgenin tamamının, ne derece doğruluğu önemli…
Ortaya atılan bu darbe senaryosuna, dönemin 1. Ordu komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan; "Böyle bir plan yok, böyle bir planın altında imzam da yok. Bunlar tamamen palavra ve gündem değiştirmeye yönelik adımlardır" demişti.
7 yıl önce yapılan bu çalışmanın iç ve dış tehdide karşı gerçekleştirilen bir seminer çalışmasından ibaret olduğunu belirten Doğan, “Demokrasi ve Cumhuriyeti korumak adına, bu senaryoların yasal platformda hazırlandığını, bunların gizlisi saklısı olmadığını, hiçbir zaman hükümeti devirme diye bir şeyin de söz konusu olmadığını” söylemişti.
Peki, 7 yıl önceki bir seminer çalışmasının haberini, bu gazete neden yaptı?
Her bir olayda defalarca ortaya çıkan bu komplolar zincirinin bir parçası olarak, bunun da tahrif edilebilmiş olma ihtimalini de dikkate almak gerekir.
"Camilere bombalı saldırı düzenlenecekti" iddialarına, sert tepki gösteren Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ,
"Askerine, Allah Allah diye düşmana taarruz ettirilen bir ordu, Allah'ın evi camilere bomba atmayı nasıl düşünür, vicdansızlıktır, bunları söyleyenleri lanetliyorum. Kara Kuvvetleri Komutanlığı inceliyor. Üzerimize düşen görev ve sorumluluklar var, bunları çözmek elbette ki bizim görevimiz. Biz ne Güney Amerika'daki, ne de Kafkasya'daki bilmem ne ordusuyuz, bizi bunlarla kıyaslama yanlışlığına düşülmesin" dedi.
Ve Başbuğ sözlerine şunu da ilave etti; "Vicdansızlara sesleniyorum: Türk ordusunun bir sabrı var. Böyle ithamlar olmaz."
Bir camiyi bombalatma ithamı ile “Peygamber Ocağı” diye bilinen bir kurumu, milletin gözünde nesiller boyunca, ne hale sokacağının değerlendirmesini yapmak gerekir. Vicdan mı bu?
Kim kendi kader arkadaşının jetini düşürür, böyle bir emri kim verir, böyle bir emir verilse bu nasıl gizli kalır? Ciddi bir kuruluş olan, Türk Silahlı Kuvvetlerine böyle bir ithamı yapmak ne derece doğrudur, bunu anlamak ta zor.
Bu senaryoya, cami ve jeti kim, niçin eklemiş acaba? Ortada bir komplonun bulunduğu şüphesi de akla geliyor…
Bu konuda çok şey söylenebilir. Bu iddiayı ortaya atanlar seminer çalışmasına bir tek cümle eklemişlerse dahi, neden eklemişlerdir? Senaryoyu basına sızdıran kim?
Neyin peşindedirler? Bu “Seminer Senaryosu” haberi, daha önce değil de, neden 7 sene sonra yapıldı?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, darbe iddiaları ile ilgili söylemlerden çok rahatsız olduklarını belirten Başbuğ,
"Türkiye’de elbette 1960'lardan beri bazı olaylar yaşadık, biz artık bunların geride kaldığını değerlendiriyoruz. Toplumumuzun huzur ve barışa ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. İktidar seçimlerle, demokratik yollarla el değiştirir" demişti.
***
Aradan iki yıl geçti… İnternet Andıcı Soruşturması kapsamında ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağrılan Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı. Tutuklama yoluyla değil de, Tutuksuz yargılama arzu edilirdi…
Türk Yargısına güveniyoruz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizle gurur duyuyoruz.
|