Sevgili okurlarım, Arapça “cem” kökünden türeyen, “toplayan, bir araya getiren” anlamındaki “cami” kelimesi başlangıçta sadece Cuma namazı kılınan büyük mescitler için kullanılmış olan "el-mescid'ül cami" (cemaati toplayan mescit) tamlamasından kısaltılarak alınmıştır.
Ancak halk arasında mahallelerdeki küçük ibadet yerlerine mescit, daha büyük olanlarına ise cami denilmektedir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) cami yaptırmanın fazileti hakkında müminlere şu müjdeyi veriyor: “Kim Allah rızası için mescit yaparsa, Allah, benzerini onun için Cennette inşa eder.
Diğer bir hadis-i şerifte de mescit ve diğer hayırları yapanlara âhirette büyük mükâfatlar verileceğini bildirerek şöyle buyurmaktadır:
“Bir mümine öldükten sonra amelinden ve yaptığı iyiliklerinden ulaşacak şeylerden biri de, yaydığı ilim, geride bıraktığı iyi evlat, miras olarak bıraktığı mushaf-ı şerif, yaptırdığı mescit, yolcuların barınması için inşa ettiği ev, akıttığı su, sağlığı yerinde iken malından çıkarıp verdiği sadakadır. Bunlardan hangisini yapmış ise öldükten sonra onun sevabı kendisine ulaşır.”
Camiler, Müslümanların Allah’a ibadet ettikleri yerlerdir.
Yeryüzünün en şerefli yerleri olan camilere “Allah’ın evi” denilmektedir.
Camiye ibadet için giden Mümin, Allah’ın ziyaretçisi ve misafiri durumundadır.
Ev sahibi, evine gelen misafirlerine ikramda bulunduğu gibi camiye giden müminlere de yüce Allah büyük mükâfatlar verecektir.
Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Evinde güzelce abdest alıp camiye giden kimse Allah’ın ziyaretçisidir. Ziyaret edene Allah ikramda bulunacaktır.”
Camiler, zengin-fakir, köylü-şehirli, amir-memur, resmi-sivil, yaşlı-genç, siyah-beyaz, yerli-yabancı... Herkesi bünyesinde toplayan mekânlardır.
Bir ülkenin, Müslüman ülkesi olmasının mührü ve tapu senetleridir.
Camiler; aynı safta omuz omuza, diz dize namaz kıldığımız mabetlerdir.
Üzüntülerimizi giderdiğimiz, moralimizi müspet anlamda düzelttiğimiz, birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik duygularımızı, hoşgörü anlayışımızı güçlendirdiğimiz ve pekiştirdiğimiz yerlerdir.
Birbirimize merhamet etmeyi, acıları paylaşmayı, kimsesiz-yoksul, dul ve yetimlere yardım etme duygularını kazandığımız mabetlerdir.
Cami yaptırmanın faziletine sadece hadislerde değil, Kur'ân'da da dikkat çekilir. Yüce Allah bir âyeti kerimede bununla ilgili olarak şöyle buyurur "Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar imar ederler. İşte doğru yola ermişler bunlardır.”
Bu teşvikler içindir ki, aziz milletimiz cami yapımına büyük önem vermiştir. Selçukluların, Osmanlıların hemen her şehirde inşâ ettikleri "tevhid mühürleri" bunun canlı şahididir. Cumhuriyetten sonra yapılan cami sayısı ise, Osmanlı devri boyunca inşâ edilen camilerin birkaç mislidir.
Geçtiğimiz Cuma günü bunlara bir yenisi daha eklendi.
Hayırsever iş kadını Melek İpek, Koza İpek holding kurucusu merhum eşi Ali İpek adına Ankara Eryaman’da 1200 kişinin ibadet edebileceği bir cami yaptırdı. Cuma günü Ali İpek Camisi’nin açılışında bulunmayı Allah nasip etti.
Hayırsever Melek İpek’i bu hayırlı hizmetinden dolayı kutluyorum. Allah bu hayırlı hizmetini yüce katında kabul etsin.
Diyanet İşleri Başkanımızın dediği gibi;
“Camiler, vatanın tapuları ve özgürlüğün simgeleridir”
|