Sevgili okurlarım, bugünkü yazımda sizlere sözlü şiddetten söz etmek istiyorum. Şimdi bu sözlü şiddette nereden çıktı diyeceksiniz.
Anlatayım, son günlerde seçim yaklaştıkça liderler meydanlarda ve halkın huzurunda birbirlerine karşı ağızlarına geleni söyleyerek bir nevi sözlü şiddet uyguluyorlar…
Halkımıza da kötü örnek oluyorlar.
Şiddet, kişinin başka insanlara ya da çevresine yönelik olarak zarar verme davranışıdır.
Bu zarar verme davranışı, vurma, kırma, dövme, kavga etme, itme, yaralama, eşyalara zarar verme şeklinde fiziksel boyutta olabileceği gibi alay etme, aşağılama, tehdit etme, gözdağı verme, sözel sataşma, kızdırma, hakaret etme, dışlama gibi sözel ve psikolojik boyutta da olabilir.
Nitekim son zamanlarda seçim meydanlarında siyasilerin birbirlerine karşı sözle sataşarak, aklına geleni söylemeleri de, bir türlü sözlü şiddettir.
Bu tip şiddet davranışlarının arkasında, dikkat çekme, ilgi görme, olumlu ya da olumsuz birilerinin onunla ilgilenmesi beklentileri yatar.
İşte siyasilerimizin seçim meydanlarında bir birlerine hakaret tarzında sözle sataşmaları da bir türlü şiddettir. Bu şiddetin altında da oy hesapları yatıyor.
Yaşamı boyunca baskıcı, şiddet içeren, tutarsız, yargılayıcı, engelleyici, sınırlandırıcı, sağlıklı başa çıkma becerilerinden, sevgi ve ilgiden yoksun olan bir insan, olaylar karşısında doğru davranışlar geliştirmek konusunda da ciddi sıkıntılar yaşar. Bunun sonucu olarak ta şiddete başvurur.
Dünkü yazımda da bahsettim. Nasıl bir toplum olduk, kim bizi böyle bir toplum yaptı?
Bilhassa seçim konuşmaların da, Türk siyasetinde görülen seviyesiz üslup, şiddet içeren konuşmalarla herkesin aklına geleni söylemesi, ülkedeki siyasi seviyeyi dibe düşürecek nerdeyse...
Oy toplayabilmek uğruna, milletimizin en hassas duygularını kullanarak meydanlarda aklına ve ağzına ne geldiyse söylemek siyaset yapmak değildir.
Peki, bu sözlü şiddete kim dur diyecek?
Sözlü şiddet davranışı sergileyen parti liderlerini kim uyaracak?
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün Bağcılar’da ki seçim otobüsüne binip "AKP’li provokatör" olduğu iddiasıyla tartaklandığı öne sürülen Kıymet Özgür olayı da oldukça üzücü ve üzücü olduğu kadarda düşündürücü.
Kıymet Özgür’ün davranışı da tasvip edilemez. Kuşkusuz işin içinde iş de vardır, olabilirde...
Bu üzücü, anlamlı ve düşündürücü olayın perde arkası ne olursa olsun, kadına ve medyaya şiddet uygulamaya kalkmakta çok yanlış, tasvip edilir gibi değil. Bu üzücü olayın parti içindeki yankısı sürüyor.
Siyasi parti liderleri meydanlarda yaptıkları sözlü şiddet konuşmalarıyla, seviyeyi aşağıya çektikçe çekiyorlar. Toplumda insanlar arasında yaşanan kutuplaşma ortamında halkımıza kötü örnek oluyorlar. Bunu yapmasınlar lütfen.
Halkımız, kim doğru, kim yanlış ve kime inanacağını bilemez duruma geldi... Kararsız seçmen, parti arayışında adeta…
Nereye elinizi uzatsanız, nereye baksanız kokuşmuşluk göstergeleri ile karşılaşıyorsunuz… Kim normal kim değil, ayırt etmekte zorluk çekiyorsunuz. Hayret verici bir görüntüsü var ülkenin…
Milletimizin hassas duygularını kullanarak meydanlarda aklına ve ağzına geleni söylemek marifet değil. Böyle siyaset olmaz!
Siyaseti erdem yapan, onun zarafet, estetik ve nezaketle ilgili yanıdır. Bu zarafeti, bu güzelliği ve bu nezaketi göremez olduk.
Vatandaş ekonomik krizin altında ezilmiş durumda. Sen ne yapacaksan, vatandaşa nasıl hizmet götüreceksen onu söyle…
Seçim meydanlarında ve halkın huzurunda birbirlerinize karşı ağzınıza geleni söyleyerek bir nevi sözlü şiddet uygulayarak, halkımıza kötü örnek olmayın...
Uygar toplum anlayışımız nerede? Böyle mi Avrupa Birliğine gireceğiz? Neyi paylaşamıyoruz?
Aklımızı başımıza toplayalım... Başka Türkiye yok, bu memleket hepimizin…
|