Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29912543
Bugün Ziyaretçi :  3524
Aktif Ziyaretçiler :  3525

CENNETİN ÇOCUKLARI –CHILDREN OF HEAVEN
 
Rap rap rap rap ... Koş Ali Koş Koş.Zehra için koş , kendin için koş . Masumiyet , elem keder kader .. koş çocuk şikâyetin yarışta 1. gelmek olacak koş yakala "A Little Secret Their Biggest Adventure!" "Küçük Bir Sır ,onların en büyük serüveni" . koş. Koş. Koştukça her nefes alışında farklı bir ses veriyor dünya çocukları.
Huh huh huh Filhos do Paraíso-Cennetin çocukları huh huh Los niños del paraíso - Cennetin çocukları huh Les enfants du ciel - Cennetin çocukları diyafram giderek daha da açılıyor. İskarpinler için koş . Bu filmde aksiyon ve atraksiyon yok koş. Hani üniformalarını giyip koşarken yaylalar türküsünü söyleyen askerler gibi. Nefesini iyi kullan koşmaya devam et.
Bir gün okullar arası koşu müsabakası yapılacağını, üçüncülük ödülünün bir spor ayakkabısı olduğunu öğrenen Ali, sırf ayakkabıyı kazanabilmek için koşu müsabakasına iştirak eder. Koşar, koşar lakin sadece üçüncü olursa ayakkabıları alabilecektir.
Koşup nefes nefese kalınca, makalenin girizgahını yapmak da ancak üçüncü paragrafa düştü. İranlı yönetmen Majid Majidi'nin "Cennetin Çocukları" olarak Türkçe'ye cevrilen “Bacheha-Ye Aseman” adlı dokunaklı filminde kıt kanaat geçinen yoksul bir ailenin çocukları olan Ali ve Zehra isimli iki ufak kardeşin bir sır serüveni haline gelen hikâyesinin içine daldı kadının gözleri.
Kız kardeşinin pabuçlarını tamirciden getirirken kendi ihmali nedeni ile kaybetmesinin akabinde gerek babasının kızacağı korkusundan gerek ise yoksulluğundan dolayı babayı bir çift ayakkabıyı almak gibi müşkül vaziyette bırakmamak için durumu aileden saklayıp, halı üzerinde seslerini çıkarmada deftere yazmak sureti ile almış oldukları karar neticesinde kendi ayakkabısını kız kardeşi Zehra ile müşterek kullanan Ali 'nin göz bebeklerinde idi filmdeki hikâye.
Okula giden iki kardeş ayakkabılarını değişerek giymek mecburiyetinde kalınca, sabahları Zehra okula giderken giyiyordu, öğleden sonra ise Ali. Bu böyle sürüp gidiyordu. Zehra, dersten erken çıkmakta idi ve Ali ile sokak aralarında ayakkabılarını değiştiriyorlardı. Ali koşarak gitmesine rağmen her seferinde derse geç kalması yüzünden öğretmeninden azar işitiyordu. Ayakkabıyı deterjan ile yıkarken deterjan köpüklerinin saydam balonunda izliyordu kadın masumiyetlerini. Günlerden bir gün Ali üçüncülük ödülü spor ayakkabı olan yarışmaya girmeye karar veriyordu ve gayesi üçüncü olup kazandığı ödülü Zehra'ya vermekti. Ayarlamaya çalışsa dahi birinci olduğundan dolayı ayakkabıyı alamadığı için çok kederli idi gözlerindeki nur.
Filmi izleyen kadın ağlıyordu. Kalktı yerinden dolaştı biraz sonra gazeteleri okuyup, arama motorlarının sayfalarını çevirince düşüncelerin ayağı botlarla terliyor, botlar sıkıyor, dar ayakkabılar içinde dar düşünceler sıkılıyor dedi ve her an yazmaya hazır olan elindeki kalemi başparmağı ile işaret parmağı arasında döndürürken serbest düşüncelere daldı.
Küresel anlamda bakıldığında Kıta Avrupası’nda çoğu ülke “tek tip” okul giyiminden serbest kıyafete geçmiş olsa ve geçmişinde faşizm idaresi altında olduğu gerekçesi ile özellikle İtalya ve Almanya bundan uzak dursa dahi ki Almanya bir süredir konuyu yeniden gündeme getirip okullarda üniformayı hayata geçirme konusunda çalışmalar yapmaktaydı, bugün ABD'nin eyaletlerinin pek çoğunda, İngiltere, Japonya, Singapur, Avustralya , Brezilya , Arjantin gibi çeşitli gelişmiş ülkelerde bu ülkelerin
bir kısmınında asırlarca süredir üniforma giyilmekteydi. Bu anlamda değerlendirildiğinde tek tip kıyafet uygulamasının sadece ülke gelişmişliği ya da az gelişmişlik ile bağlantılandırılması eksik bir saptamaydı. Kimi memleketlerde yapılan çalışmalar tek tip uygulamasının, resmiyet -disiplin getirmesi ve özentiden doğan davranış bozukluklarının önüne geçmek sureti ile çete örgütlemesi veyahut öğrencilerin işlemesi muhtemel her tür suç oranında, düşüş kaydedilmesi anlamında nerede ise yüzde yüze yakın olumlu sonuçlar alındığını iddia etmekteydilerse de dar gelirli aile, maddiyat, maddi dengesizlikleri eşitlemek, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve benzeri eksende bakıldığında "tek tip kıyafet "eşitliktir gibi bir önermeden yola çıkmak elbette ki tek boyutlu bir bakıştı. Zira bugün herhangi bir sınıfa girdiğinizde sınıf farklılıkları ayakkabı, eşofman ,hırka, mont, çanta, kalemlik vb pek çok eşyada izlenebiliyordu. Bunların abartılı olanları akıl ve vicdan dışı zihinlerle giyinip kuşanıp bu zihniyeti bir gösteriş unsuru haline getiren ebeveynlerin statü sembollerindeki yankılanmadır ve üniforması olsun olmasın söz konusu obje her ne ise ona sahip olmayan çocuğun gözüne ve gönlüne değebilmesi de mümkündü.
Hele bir de kolejlerin web sitelerine girip araştırma yapıldığında Milli Eğitim Bakanlığı`nın resmi kıyafet zorunluluğu kapsamında olan ve kurumsal kolejimizin logosunu taşıyan anti bakteriyel ve nanoteknoloji ile imal edilmiş, laboratuar test standartlarına uygun kıyafetlerimiz şeklinde yazıları görünce üniformanın kamusal alanda yoksulluğun dışlayıcı etkisi açısından farkı şekillerde değerlendirilebileceğini görmek mümkündü. Çocuk açısından yoksulluk yüzüne vurulduğunda menfi sonuçları bakımından çok farklar olmamasına rağmen ebeveynin farkındalığı ve vereceği terbiye açısından her şeyden evvel “mutlak yoksulluk” ile “göreceli yoksulluk” birbirlerinden farklı kavramlar olduğu hatırlanmalıydı. Yine unutulmamalıydı ki göreceli yoksulluğun sınırı da yoktur tıpkı insanın gereksinim bulutunun ve tüketmek isteyebileceği şeylerin sınırı olmadığı gibi.
Dışlanmaya dayalı nedenlerden dolayı zorunlu da olsa eğitimini yarıda bırakan çocuklar aralarında konuşurlarken şöyle mi derler acaba.Dolmuşlar mı önce tedavülden kalkacak yoksa şu dolmuşların içindeki küçük tabelalar mı. "Sadece Üniformalı Ögrenciler için 1 TL" . yazısı geldi gözlerinin önüne.
2013-2014 dönemi Ocak ayı mı başlıyor diyen cahilce bir soru ve de her tür cahiliye anlayış için eğitim şart. 4+4+4 sisteminden sonra okul yönetimleri ile velileri yine karşı karşıya getirecek bir uygulama olan Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilk ve orta öğretimdeki öğrenciler için "tek tip kıyafet" giyme zorunluluğunu ortadan kaldırması ve kılık kıyafet serbestliği konuşulmakta şu günlerde. Marka rekabetlerinin çocuk psikolojisi üzerindeki olumsuz etkisi anlamında tek tip üniformaya karşı olmayan biri olarak, tek tipleştirme” nin her modeline şimdiye kadar "evet" diyen, Dünya'daki bütün uzak ülkelerde yaşanan kıtlıklara marjinallik görüntüsünde acırken ve fakirleştirildiklerini görmezden gelip o kıtlıkları yaratan düzene tavizkâr ve alkış tutan anlayışın, deveyi bir yandan hamudu ile yutarken sözde sınıf ayrımına karşı görünüp, tefekkürden ırak bir tutumla değerler bütününü ve pedagojiyi göz ardı ederek bu uygulamaya sadece siyasi iktidarı ve muhafazakar kanadı hedef almak sureti ile mes'eleye safi sarık, takke, türban cüppe kapısıdır tarzı zokayı yutmuş gibi kısır ve özden uzaklaşır, riyakar bir anlayışın refleksi ile karşı çıkmasına; diğer tarafta da özgürlükler ve sivillik sembolü olarak gösterilen vaziyetin, çarığı ters giydirip adeta bir kıyafet reformuymuşçasına telakki edilmesine, şaşırmadan fakat hayretle bakıyorum diye yazdı kadın ve düşünmeye devam etti.
Militarizm başımızda bâki kalsın Jakobenlikte iyidir ama özgürlükler de olsun diyerek tabiatı bozulmuş çölde serap görenler kervanında, hala darbelerde ve darbelerin hâkim olduğu düzende nefes almaya çalışan zihinler, tüketim oburluğunda topuklu ayakkabılar ve sıkan botlar içinde beyne kan
gitmemesinden mütevellit belli ki çok darbe almışlar ki beyinlerine, özü kaçırıp yeni darb-ı mesel arayışları içindeler.
Yetişkinler olarak unutmayalım ki varlıkta ve yoklukta, varımız yoğumuz biricik masum güzel çocuklar büyüyüp belli bir yaşa gelip akılları erene kadar riyasız fakat birbirlerine karşı acımasızdır .Birbirlerini ısırıp , saçlarını çekebilirler kimi zaman. Gözlük takan arkadaşlarına kolayca "dört göz" , kilolu olanlara "şişko "diyerek ya da "Her gün aynı şeyi giyiyor" diyerek onu dışlayabilir, kedilerin kuyruklarını da çekebilirler. Bu çocuklarımızı kötü, zalim ya da cani yapmaz. Onlar çocukturlar. Gel gelelim sürekli kirli giyinip ,sakil soyunan, aklı cıbıl cıbıl bırakan, üstü başı dökülen,kronik sorunlarını kendi çoğaltan pejmürde pragmatik sistemde obur dünyalıların biçtiği yırtık dekolte çul içinde gider gelir yoklukları tecrübe etmiş olan çocukluk. O çocukluk nörobiyolojik ve psikolojik açıdan sistemden kaynaklanan yaralarını almıştır bir kere. Sonrasında fiziksel, ruhsal, zihinsel, sosyal gelişim açısından güçsüzlük ve çaresizlik hissinin yarattığı olası kalıcı sorunlar, hayata -insanlara karşı temel güven eksikliği sayesinde, içe kapanmak ,sinmek,yıkıcı olmak, isyankar olmak ya da vaktinden önce büyümek sanki her an yazgısıdır çocuğun.
Sinematografik açıdan Ol Tebdili kıyafet geziyordu kadın sözcüklerde. Hülâsa, dost başa düşman ayağa bakarmış, meşakkatlı hikâyelerin kıyıda kenarda kalmış pabucunu şimdi dama attık. Bir çift ayakkabıdan bir çift gözyaşına baktık. Düşüncede mürekkebe aktık .
Köşeye yazılmış köşe yazılarını bırakıp, masaya oturdu. Elinde 29 sayfası kalmış bir obje vardı onu masaya koydu. Saatli Maarif takviminin bugün ne pişirelim köşesi yanına eklenen "Bugün Çocuğuma ne giydirsem" köşesine göz attı kadın . Şöyle diyordu başlığın altındaki yazı " Çocuğunuza ne giydirirseniz giydirin, rızkınızın kısıtlı imkânlarını üzerine giydirdiğinizde, gıptanın müptelâsı olup; dikkat dağınıklığı , avare zihin,ödev yapmama gibi geçici değil çocuğun kişilik ve karakter gelişimi yanı sıra özellikle de his dünyasında kalıcı olması muhtemel derin olumsuz izlerden dolayı mahrumiyette ıssız kalmaları riskini sade ünforma ile kısıtlı kalmayacak şekilde bir zihniyette olabildiğince azaltın ve en" yakından en uzağa 1 Milyardan fazla çocuğun ileri derecede yoksulluğa maruz kalmış olduğu Dünya'mızdaki yoksulluğun temel nedenleri ,Yeni Dünya Düzeni ve onun politikaları üzerine biraz da kafa yorun yazıyordu.
Bir çift ayakkabıya okyanuslarca gözyaşı dedi. Kalemi o kadar çok çevirmişti ki parmakları arasında elleri mürekkep olmuştu. Her okula giden 29 harf ile mürekkep yalamış mı oluyor acaba dedi ve kalktı masadan.
 
Ekleyen:  H.Çiğdem YORGANCIOĞLU
Tarih:  5.12.2012
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
H.Çiğdem YORGANCIOĞLU Yazıları
“GELECEK, KARANLIK MI GELECEK?”H.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 22.11.2017 Devamı
METAL GÖK KUŞLARI, BIÇAK SIRTINDAH.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 7.12.2015 Devamı
METAL GÖK KUŞLARI, BIÇAK SIRTINDAH.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 26.11.2015 Devamı
NEŞV Ü NEMA, TÜRBÜLANSTA RÖVAŞATAH.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 8.1.2015 Devamı
KAR TUTAR TUTMAZ, TUTKUSUNA TUTUNDUM H.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 31.12.2014 Devamı
Dön Dünya Bu Senin Arka YüzünH.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 10.11.2014 Devamı
HUDUDUN İÇİNDEKİ SURİYE (Bölüm 01)H.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 22.8.2014 Devamı
SURIYE'DE BARIŞ CENEVRE İZLENİMLERİ H.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 9.2.2014 Devamı
YOLSUZLUK SARRAFLARININ SAFRALARINDA SAFARİ H.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 24.12.2013 Devamı
USLU SULARDA PUSLU ŞEHİR H.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 4.12.2013 Devamı
SAVAŞÇININ, BEYİN TÜMÖRÜNE TIBBİ BARIŞ MÜDAHALESİ H.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 3.9.2013 Devamı
Herkes İçin Adalet! H.Çiğdem YORGANCIOĞLU [ 6.3.2013 Devamı
Sayfalar : 1  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam