Hangi zaviyeden bakılırsa bakılsın iki tarafın birbirini yenemediği durumun ismi sanılıdığı gibi "çözümsüzlük" değil mukavemettir ya da direnç sistemi. Peki ya Sulh için bağışıklık sistemi ? Konudan içeri acil giriş ışıkları yandı.
Orduyu tek merkezden yönetebilme yetisine sahip bir organ idi Beyin. İlk iki soruyu attı ortaya. İnsanlık tarihinde siyasi, ekonomik, dini, mill gayeleri olan, ve insanın yaşama hakkı dahil pek çok hakkını elinden alan, nefretin dolaysız şekilde dışa vurulduğu, ekonomik, psikolojik, biyolojik, ekolojik yıkımlara yol açan savaşların kaçı halkların refahı için yapılmıştr? Ve bu halkları insan yapan, verdikleri mücadeleyi de haklı kılan nedir?
Yanlış zeminde konuşlandırılmış söz ordusunun savaş taktikleri ile dönüyor Dünya. Dünyanın vucudundaki Orduyu tek merkezden yöneten Beyin komuta ediyordu. Komutlar. Komutlar. Birleri de sadece romantik hayaller ve hülyalar ekseninde yaşıyordu. Barış için umutlar umutlar. Peki ya çaba ? Çaba yok.
En ufak bir tümör, savasçının manevra kabiliyetinin ve toparlanma hızının önünü kesebiliridi. Barışın zaferi, savaşta değil , savaşçıda ve onun yılmayan mücadele kararlığına eşlik eden çabasında gizli idi.
İyiyi kötüden ayırabilme melekesini, ferasetini kaybetmiş, hayatın musibetlerini anlamayacak kadar cahil kalmakta ısrarlı, zulme ve haksızlığa karşı hakikat yolunda hücuma her an hazır olamayacak kadar kendini rehavet içine bırakıp, üretmeden sadece olanı biteni izleme tembelliğine kendisini bırakmış, saldırı kendisine yönlendiği takdirde müdafa etmenin gerekli olduğuna saplanmış bir insanlığın ne savaşçılığından, ne de barışın yanlısı olduğundan söz etmenin bir manası yok idi.
Savaş hali, seferberlik hali, insanlık hali. . Sözlükte bir gün önce okuduğu “Ambulans” kelimesinin Latince ordunun peşinde hareket eden hareketli hastane anlamında kullanılagelmiş olup yürüme kelimesine dayanan ambulareden geldiğini düşündü. İktidara karşı olanların yargıda rövaşata oldukları düzende debdebeli sofistike sözcüklerin üzerinde İnsan Hakları sözcüklerinin bildirgeden silinip her insanın ayrım yapılmaksızın uygun sağlık hizmeti alma, seçim yapma ve kendi kaderini belirleme hakkına sahip olduğunu belirten Hasta Hakları Bildirgesine göz atmıştı tünele girmeden.”Çekim sırasında nefesimi tutacak mıyım? “ diye sordu ve gözlerini kapadı.
Yoldayız önümüzde bir ambulans, siren sesine,dönen ışığına, gidiş hızına bakılırsa belliki içinde durumu acil hasta var.
Ben ve Bendeki Ben adlı iki kişi konuşuyor. Bir çınlama sesi konuşmaların arasına giriyor.Mıknatıs diyor biri diğerine.Gürültünün sebebi bu.
-Ambulansların da arkasına minibüsler ve kamyonlar gibi yazı yazmak moda olmuş da fark etmedik . Bak ne yazıyor ambulansın arkasında .
"Yerle bir edilecek bir Dünya arayışı, sıyırdı insanlık balatayı kayışı."
-Evet kapıda da bir yazı var "insanlığın ve doğanın yıkımı için bize gerekli olan yegane şey Savaş" .
- Bak en üstte de "Savaş kanserdir" diye yazmışlar.
-Ambulanslar da minibüsler gibi aynanın altına plastik çiçekler koyar mı?
-Gün gelecek silahların namlusuna çiçekler koyacaklar
Seyir esnasında radyoyu açarlar Ben ve Bendeki Ben. Bir türlü bir frekans yakalanamaz radyodan. Fakat birden bir şey olur. Aniden önlerine çıkan tünelden geçerken radyo alıcıları otomatik olarak susup,.bir yayın girer devreye. koaksiyel kablonun içerisinden geçen tüm sinyaller ilkin net iken sonrası cızırtılı idi ve yayındaki sesler gürültüden zor duyuluyordu Sinyalde bir zayıflık değildi bu. Çınlama devam ediyordu.
"Bırakınız şeytanın küfrünü bir yana, zulme şahitlik edip kader inancını inandırıcı bulmayanlar kadar, yapılması gerekeni yapmadan kederlenip kadere öylece bırakanlar da sorumludurlar imanlarındaki noksanlıklarından". sonra ses kısa bir kesintiye uğrar ve şöyle devam eder.
“ İntikam yemini etmiş ejderler hücrelerin içinde miskince uyuyor. Çoğalıyorlar. Muhâkemesiz bir dev olmak için çoğalıyorlar. Hücrelerin sayısı giderek artıyor. Uyandıklarında fark edecekler "Kağıttan Kaplan" olduklarını. Taptıkları mâbuda kendi ismini vermişler. Aynadaki kendi yüzlerine yabancılar. Aslolan ve olması gereken savaş değil, barıştır. Oysa Her Aşık bir savaşçıdır ve sadece iyi bir savaşçı gerçek barışın yanında durabilir. Savaşların önemli nedenlerinden biri, adil düşünce-inanç sisteminden uzak ve vicdandan yoksun bir şekilde, olmadık hoşgörü hayallerinde koşarken haksızlıklara ve zulme karşı savaşçı tavrı ile mücadele edilmemesinden ya da suskun kalınmasındandır ".
Bir nefes alımı kadar geçen bir süre. Duyduklarına bir anlam vermeye çalışıyorlar parçaları birleştirmek için çaba sarf ediyorlardı.
Füze Savunma Sistemleri ve gaz maskelerinin yoğun bakım ünitesinde müşahede altında tutulmasının bir hayal, kimyasal silahların topyekûn imha edilmesinin ise bir ütopyadan öteye geçememesi, savaşta ölen ve yaralananların küsürattan ibaret oluşu gerçeğinde vakt-i şerif hayrola. Hayır mı? Hayır. Neye Hayır? Savaşa Hayır. Peki ya haysiyetli bir savaşa ? Hayır mı ? Evet. Neye evet ?. Savaş isteyenlere karşı durma savaşına mı? Hayır mı, evet mi şer mi ultrasonografi , tomografi ve MR(manyetik rezonans) de resme bakalım. Kök Hücre tedavisi iyi gelir mi gelmez mi göreceğiz.
Yayın devam ediyordu. Tünel aydınlatılmış idi. Ehadiyet-i Hakk”a gidiyormuşcasına elinde sopa ve molotof ile sözde barışa yürüyen, kâinatı ve üzerinde kalan son insanlığı yok etmek iştiyakı ile yanıp tutuşan savaş tutkunlarının arasında büyük resme bakmaktan söz edenlerin, mezkur resmin ufaltılmış halini bile göremedikleri gölgede ve bölgede amaçsızca dolanmanın da bir sonu olmalı. Nefretini gelecek kuşaklara da aktaran ebeveynler sayesinde kazanılmış genetik değişikliklerle gözleri iyice kan bürümüş savaş kışkırtıcılarının maşası olmak nereye kadar. idi Cehennemin dibini boylamışken bu işin daha da dibi mi var.
Kardeşi birbirine kırdırıp sonra da onların düşmanlarından ara bulmalarını bekleyen ahmakların emperyalist ve işbirlikçi çetelerin oyuncakları ile oynarken dezenformasyon bulanıklığında, İnsanlığın ve Dünyanın viral faktörlerini giderek arttığı bir sürgündeyiz.Tünelin sonundaki ışık barış olabilir mi ?
Manyetik alan, fitne şarapnelleri. Tarumar olmuş burası. Tam bir virane. Kimyası da bozulmuş. Neresidir orası ? Mutasyona uğrayan hücrelerin oluşturduğu bir topluluk ama bu hiçlik kokan yer neresi bilen yok. Dokuda oluşan harabiyete bakılınca tümörden söz ediliyor. Beyinde bir ur. Bir de ejderhadan ve ağzındaki alevlerden. Ülkelerini kimin adına yönettiklerini bilmediğimiz ya da şüphe ettiğimiz budala dünya liderlerinden.
Hey kim konuşuyor. Yayın içinde konuşma içinde, bir konuşma daha.
"Erken teşhis edilmiş olsa dahi tedavi edilmemesinde ısrar edilen bir durum karşısında, kalıtsal bir eğilimi var parmaklarının ve zihnindeki kalemin. Savaşın onkolojik, barışın ise ontolojik eksenindeki fısıltılar arasından o gürültülü sesi duyuyorsun". Şu anda biricik mesnedin gönlünün kulağı . Dinle. Tıkırtılar da duyacaksın ürkme.
Şiddetsiz çözümler ve barış, ekseriya kontrolsüz bölünen ve çoğalan silahlı güç gösterilerini gerçekleştirenler ve gayri meşru askeri müdahale taraftarları tarafından dillendirilmiş. Tıpkı yardımların, Dünyayı aç ve muhtaç bırakan OburDünyalılar tarafından telafuz edilmesi gibi. Tıpkı savaş yanlıların Dünya Barış ödülleri ile ödüllendirilmesi gibi . Barışı tahriş edenlerin, savaşı tahrik edişlerine nazır, sivri uçlu kelimeleri alçı tozu ile birleştirme vakti şimdi.
Kırmızı hat , sarı hat derken gücünü sağlamlaştırabilmek için giderek (borderline) sınırda kişilik bozukluğunda evrilen bir Dünya için yüzünü döküyor insanlık. Hava bombardımanını müteakiben kara ordusuyla antikor üretme devrini çoktan tamamladı. İşte yeryüzü atlasını kadavralar üzerine iliştirdik diyor o titreşimli ses. Anahtarı arkasında unutulan kapıları açtırmak için kapıyı çalmak yerine önce kilit göbeğini kırıp, beceremeyince de kapıyı kırarak giren çığırtkanların sayısı kanser hücreleri gibi hızla büyüyor. Metastaz yapmış dokuya müdahale edelim yayılmasın derken, şimdi cerrahi müdahaleler yapabilmek için anestezi uzmanları devrede. Sadece ve sadece uyutuyorlar hastayı. Ameliyata alırken kan kaybı olacağı belli idi. Peki ölüm döşeğinde iken iyileştirecekler mi Dünyayı ? Cevap yine de hayır . Ameliyat masasında da öldürmezler daha komaya sokup bir de yoğun bakım servisi için fatura kesip para tahsil edecek ne de olsa büyük hastane.
Ummanda buz dağının üzerine çıkan,kendisini zamandan, mekândan münezzeh olduğunu sanma gafleti içindeki ejder vakitsizce gelip ayakkabıları ile dalmış içeri. Büyük aktörler ve müttefiklerinin barış çubuğundan gelen dumandan göz gözü görmüyor. "Çıkar ayakkabılarını al bunlar terliklerin. Hoşgeldin safalar getirdin buyur otur, ne ikram edelim" diyecek değiliz elbet. Pılını pırtını topla "Haydi uğurlar ola!.." ışın tedavisi ile uğraşacak vaktimiz yok ışınlan ve git. Kıyamet koparmak senin vazifen değil.
Vandallığın ve şiddetin kol gezdiği iklimde, askeri operasyonun sebep olabileceği sivil kayıpları gerekçe gösterenlerin kendi ayıpları örtülmemişken, sözde savaşçıların denetim ve mesafelilik ilkesinden yoksun zaafları yüzünden akan oluk oluk kan. Bu kan kırmızısı ateş çemberinden atlarken tutuşan ve dünyayı da tutuşturan pragmatistler ve sözde hümanistler in kestikleri ahkam tam bir güldürü. Kısaca kabuğu ile oynanmış yara üzerindeki bu mutant hücrelerde hangi alana tesir edecekler belli değil.
Eylül'ün ilk akşamı gecenin yarısına sadece bir kaç dakika var, hava değişti. Sonbahar kapıda. Biten Ağustos ayı ile birlikte ağustos böceklerinin de sesi azalıyor mu bilinmez. Yaklaşan sesler sicilindeki despotizmi ve vahşi faşizmi temizlemek şöyle dursun her geçen gün daha da kirleten, omurilik ile düşünmeye çalışan, duyu algılaması zayıf ahmak adamlar tarafından, seçimle gelmiş diktatörlerin zulmünü defetmek bahanesi ile ahmak adımlar atılırsa ağustos böceklerinin de sesi diğer tüm canlılar gibi kısılacak gibi göründüğünü fısıldıyor ve damarların çeperleri giderek genişliyor. .
Kırmızı hat üzerinde beyaz kefen giymiş güvercinler uçurmakla BARIŞ gelmiyordu. Boyu selvi , al yazmalı sorular geliyordu ardı ardına. Kasırgalara teslim edilmiş beyaz kuş tüyleri miydi barış ? Barışın olmadığı yer , acı ile gözyaşını yoğuracak, açlıklarla imtihan edecek, göçlere zorlayacak, sürgün, işgal, taciz, tecavüz, onursuzlaştırılmak demek olan kahır yolu değil miydi ?
Ambulansı solladı ve geçti . Aynadan ters yazıları okudu. sen de okuyabiliyor musun diye sorduğunu sandı yanındakine. Ambulansın önünde şöyle yazıyordu. "Şayet istersek barışın tesisi için zaruri olan tüm sivil çabaları bir çırpıda sonlandırabiliriz".
Bu kez ses şöyle diyordu. Kalkabilirisniz ve artık kımıldayabilirisniz. İşlemimiz bitti geçmiş olsun. Radyolojik sonuçları size ne zaman verebileceğimizi çıkarken bildreceğiz. Hekimin sesi olmalı idi bu.
Uyandığında Dünyanın vücudundaki bütün metalleri çıkartılmıştı. Gözlerini kapattığı anda başlayan yolculukta bahsi geçen tünel, beyin MR (manyetik rezonans)çekilirken girilen, çapı omuzlarıından geniş bir tüneldi. Uzandığı yerden doğruldu. Pencereden dışarı doğru baktı. Kapının önünden uykusunda zihninde canlandırdığı ambulans geçiyordu.Savaş kanserdir" yazısını okudu. Öyle ya bu MR(Emar) radyo frekansı ile çalışıyordu. Ben ve Bendeki Ben aynı kişiye tamamlanmıştı yeniden.
Meşrulaştırılmış ve normalleştirilmiş hak ihlallerine göz yumanların Cenin pozisyonunda gömülmüş insanlığının arasından bir çift göz olup karanlığa bakmalı toprağın arasındaki boşluklardan. Tünelin içinde hızla yol almalı mekanın içinde, zamandan çıkarken. Eğer takdir edilir ve istenirse,elbette ki burada da şifalı bitkiler ve otlar türeyecek, yeşerecek. O ana kadar her şeyimizi hiç bir şeyimizin içine koyup yola devam etmeliyiz.
Savaşa karşı durup Savaşçı olunduğunda açan BARIŞ çiçeğinin kokusu yayılsın, kıvrılırken bile dümdüz giden o yola.
.
H.Çiğdem Yorgancıoğlu
|