Sevgili okurlarım, seçime gün sayıyoruz.
Seçim yaklaştıkça seçmen iradesini etkilemeye yönelik çabalar da artmaya başladı.
Vatandaştan oy alabilmek için ne yapacağını şaşıran siyasi partiler ve bu partilerin adayları, sahneden inmiyorlar bir türlü.
Vatandaşa yaptıkları asılsız vaatlerin ve dağıtılan rüşvetlerin de bini bin paraya… Kenar mahallelerde dağıtılan kalitesiz kömürler. Gıda çuvalları…
Bunlar yetmiyormuş gibi son günlerde Tunceli’de beyaz eşya ve mobilya dağıtımına da şahit olduk.
Tunceli’de bir halı ve mobilya mağazasının sahibi olan Mahir Çalan, kent esnafı arasında haksızlık yapıldığını belirterek, “Valiliğin dağıttığı mobilya ve halılar, tek bayiden alınmış ve ayrıca bu mağazanın sahibi hem Tuncelili değil, hem de malları Elazığ’dan getiriyor. AKP’li olduğu için ondan aldılar” dedi.
Tunceli Valiliği’nin yerel seçim öncesinde, bedeli Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan karşılanan beyaz eşya ve mobilya dağıtımına tepkiler sürerken, eşyaların dağıtımı aralıksız devam etti.
Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) kararına rağmen seçim 'rüşvetleri' bütün hızıyla halada devam ediyor.
YSK Başkanı Muammer Aydın 'Gerekli işlemler yapılıyor. Bundan sonra da ilgili savcılar herhalde bu konuda gereğini yapacaklardır' demekle yetindi...
Türk Siyasetinde, seçim dönemlerinde yardım adı altında yapılan bu seçim rüşvetleri, aklıselim insanlar tarafından tasvip edilmemektedir.
Son dönemde bozulmaya başlayan bütçe, yeni yıla da zaten kötü başladı.
Dünyada ki küresel krizin etkisiyle vergi gelirlerinde azalma, harcamalarda da artış olunca bütçe açığı katlandı.
AK Parti’nin seçim ekonomisi de, bütçede ki bu tahribatı derinleştiriyor.
Seçim zamanı bu gibi yardımların yapılmaması gerekir.
İnsanlarımız çok kolay inanıp aldanıyorlar ve daha sonrada 5 yıl istemedikleri insanlar tarafından yönetiliyorlar.
Ondan sonra da ülkemizde siyasetin itibarı tartışılıyor.
“Kendi düşen ağlamaz”
Bugün eğitim düzeyinin yüksek, nitelikli insanların baskın olduğu bir toplumda siyaset, plan ve projeleri, hedefleri ile seçmeni etkilemeye çalışır.
Ancak nitelik düştükçe, ekonomik ve toplumsal koşulların da zorlayıcılığında seçmen, projeye, dünya görüşüne, niteliğe, akıla değil, hamasete, duyguya, kişisel yarara ve rüşvete yönelir.
Vatandaş evine ekmek götüremez haldeyken, her gün binlerce genç işsiz kalırken, siyasilerimiz seçim hovardalığıyla kampanya götürüyor.
Böyle demokrasi olmaz, böyle siyaset olmaz. Bunların hepsinin hesabı sandıkta sorulmalıdır.
Yüksek Seçim Kurulu karar alıyor, Başbakan'ından bakanına herkes, 'bu bizi ilgilendirmez' diye Yüksek Seçim Kuruluna adeta meydan okuyor.
Siyasilerimiz, seçim zamanı vatandaşa dağıttıkları bu seçim rüşveti ile siyasette olması gereken ahlaki duvarları tahrip edip yerle bir etmektedirler.
Herkesin kendisini sorgulaması gereken en önemli husus budur.
Dağıtılan bu rüşvetler, toplumsal yarar değil bireysel çıkardır…
Uzun vadeli değil kısa vadeli bir hesaptır…
Ahlak ve fazilet değil amaç için her yol geçerli anlayışıdır.
Köyde, mayına bastığı için eşinin ayağı kopan işsiz Kazım Çiftçi, verilen beyaz eşyayı almadı. Eşinin ayağı için tazminat istediğini ancak ödenmediğini belirten Çiftçi, şunları söyledi:
“Bana bir çamaşır makinesi, 2 çekyat ve buzdolabı verilecek. Ben bu buzdolabının içini nasıl dolduracağım?”
Seçim rüşvetleri yakışmıyor, ayıp oluyor beyler…
|