Sevgili okurlarım, şu güzel ülkemizde neler var söylenecek neler. Ama terbiyemiz müsait olmadığı için söylemiyoruz veya söyleyemiyoruz nedense.
Bir el sanki ağzımızı kapıyor. Yüreğimizden taşan isyan dolu kelimeler, dilimizin ucuna kadar geliyor da, dökülemiyor dışarı.
Türkiye mahalli seçim sathı mahalline girdi sayılır. Yakında siyasi partiler seçim konuşmalarına başlayınca, iktidar ve muhalefetin birbirlerine nasıl ver yansın edeceklerini görün.
Bu konuşmaların yanında, siyasetin itibarı da tartışılmaya başlar.
Ülkemizde resmi kayıtlara dayanarak yapılan bağış ve yardımları, kullanıldığı yerlerini sahte belgelere bağlanmak isteyen bir siyasi partinin ve yetkililerinin başına gelenler malum…
Kamuoyu bunu yakından izledi.
Bu nedenle, “yolsuzluk” konusunun tartışıldığı ülkemizde, demokrasi taşlarının yerine oturması için, şeffaflık ve hesap verebilirlilik kavramlarına çok daha fazla önem verilmesi gerekmektedir.
Mal varlığı konusu, nerede ise iktidarların bir parçası haline geldi.
Hem sadece politik iktidarların değil, her türlü alanda yönetime gelenler için de geçerli bu konu.
Sadece siyasilerin değil, her türlü alanda yönetime gelenler, zaman içinde o ilk enerjilerini yitiriyorlar. Kulaklarını kapatarak, kimsenin eleştirisini dinlemez oluyorlar.
“Sadece ben bilirim, benim dediğim olur, başkaları bu işi bilmez” diye düşünmeye başlıyorlar.
Bu hastalık sadece politik alanda değil, yaşamın her alanında var.
Sonradan görme ne oldum delisi olup ta “kimseye gereksinimim yok” diye düşünenlerin sayısı da o kadar çoğaldı ki.
Sosyal bir canlı olan insan, kişiliği ne kadar güçlü olursa olsun, gün gelir çevresindeki dalkavukların pohpohlamalarını gerçek sanmaya başlarlar ve yoldan çıkarlar.
Sonunda şeytana uyup, bu dalkavuklarla iş birliği yaparak, kayıt dışı malvarlıklarını çoğaltmaya başlarlar.
Bunun için de, ticareti siyasete alet ederler.
Şimdi, Türkiye’nin siyasi gündeminde, “Barış Süreci” ve Mahalli İdareler seçimi konuşuluyor.
Sandık gündeme gelince, Türkiye’de politik ve ekonomik olarak istikrarsız bir dönem başlayabilir.
Siyasiler seçimi konuşmaya başlayınca, iş dünyası da istikrarsızlıktan korkmaya başlar.
Hükümetin seçim ekonomisi uygulama ihtimalini düşünerek, hükümeti uyarır.
Parti genel başkanlarının ve milletvekillerinin işadamlarıyla İftar yemeklerinde siyaseti konuşmaları, iktisadi zorlukları kendine özgü usullerle yenmeye çalışan vatandaşı ve küçük esnafı düşündürüyor.
Neden mi?
Politikacılar, işadamlarıyla her zaman görüşür ve konuşurlar bu çok doğal.
Ama Türkiye’nin seçim sathı mahalline girdiği bir ortamda, politikacıların işadamlarıyla daha sık buluşup, yemekte de siyaset konuşulunca işin rengi değişir.
Bir zamanlar dini siyasete alet edenler, bu defa ticareti de siyasete alet etmek istiyorlar.
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek içermiş…
Türk halkı kimi seçeceğini çok iyi bilir.
|