Sevgili okurlarım, Türk tarihinde İslam öncesi ve sonrası şehitlik ve gazilik onuru vardır. Her Türk de bu orunlara kavuşmak için vatanı, milleti, bayrağı, milli marşı ve kutsal değerleri için savaşır.
Türk Milleti bunun en güzel örneğini Atatürk’ün önderliğinde verilen "Kurtuluş Savaşı"nda yaşamıştır. Kahramanlık günlerimizi şehit ve gazilerimize borçluyuz. Destanlar yaratan şehit ve gaziler birer onur abidemizdir.
Daha önceki yıllarda, 19 Eylül Gaziler Günü dolayısıyla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir mesajı yayınlanmıştı. Başbakan mesajında:
“Yüce Türk milleti hiç bir zaman esaret altında yaşamayacağını şanlı tarihi boyunca kazandığı eşsiz zaferlerle pek çok kez ispatlamıştır. Bu eşsiz zaferlerin sessiz kahramanları ise sayısız şehit ve gazilerimizdir. Milletinin bağrından çıkarak, vatanı ve milletinin birlik ve beraberliği uğruna canlarını, kanlarını feda eden şehit ve gazilerimize minnetimiz sonsuzdur.
Bugün üzerinde yaşadığımız vatan toprakları, bizlere şehit ve gazilerimizin kahramanlıkları sayesinde miras kalmıştır. Bunun bilincindeki aziz milletimiz yurdunu canından aziz bilen, şehitlik ve gazilik mertebesine ulaşan askerlerine sevgi, saygı ve şükran duygularıyla bağlıdır.
Aramızdan ayrılmış olan gazilerimiz ve şehitlerimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor, Allah’tan rahmet dileğiyle minnetle anıyorum.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanı verilişinin yıldönümünü ve Gaziler Günü’nü kutluyor, tüm gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.” demişti.
Evet, Sayın Başbakanın mesajı bu. Başbakan mesajında: “Yaşadığımız topraklar, şehit ve gazilerimizin mirasıdır” diyor. Doğru söze ne diyelim.
Fakat hafızamızı yokladığımızda; dönemin başbakanları ve bakanlarının aynı tür konuşmalar yaptığını hepimiz bilir ve hatırlarız.
“Vatanı ve milleti için canları pahasına savaşan şehitlerimizin emanetleri ile gazilerimize sonuna kadar sahip çıkacağız." derler.
Derler amma, söylenenler lafta kalıyor. Şehitlerimizin yakınları ve gazilerimizin halinden belli değil mi, söylenenlerin ve atılan nutukların hep lafta kaldığı...
Gazilerimizin büyük bir bölümü, bugünkü hayat şartlarında açlık sınırının altında yaşam savaşı veriyor. Geçim sıkıntısı ve parasızlıktan madalyasını satmak zorunda kalanlar var.
Şehit ailelerimize, gazilerimize, emeklilerimize, dul ve yetimlerimize, gözümüz gibi bakmamız ve onları el üstünde tutmamız gerekirken, sıkıntı ve yokluk çektiriyoruz onlara.
Sevgili okurlarım, kendi kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor:
Bu vatan için hayatını feda etmiş insanların ailelerine, şehitlerimizin ailelerine, malul gazilerimize devlet yeterince ilgi gösterebiliyor mu?
Onlara yeterince destek sağlayabiliyor mu?
Temel ihtiyaçlarına yeterince katkıda bulunabiliyor mu?
Maalesef, hayır!
Bizim şehit ailelerimiz ve gazilerimiz çok gururlu insanlardır. Onlar, hiçbir zaman kayıplarının bedelini parayla karşılamak istemezler. Bunu düşünmezler ve teklif bile etmezler.
Amma, bunu teklif etmek hükümetin görevidir.
Bu insanların ıstırabını, sıkıntısını, yoksulluğunu mecliste gündeme getirmek, milletin seçtiği milletvekillerinin görevidir.
Bu görevi yerine getirmeleri gerekirken, kendi maaşlarına zam yapmak için bütün parmaklar kalkar. Bu utanç verici durumlara, fazla yorum yapmak istemiyorum.
İnsan kuldan utanmazsa, Allahtan korkmalıdır.
|