Uzun zamandır içimden hiç yazı yazmak gelmiyor ve ağırlık noktamı şiirler oluşturuyordu.
Beşiktaş ve Fenerbahçe takımlarımızın aldığı CAS ve UEFA Cezaları da aslında Türk Futbolu'nun dünden bu günlere gelişinin bir tablosunu gözler önüne seriyordu.
Her ne kadar bazıları takım tutmada taraftar davransa da aslında en büyük yarayı Fenerbahçe ve Beşiktaş'tan çok Türk Futbolu alıyordu.
Diğer taraftan 12 Dev Adam'ın oynadığı maçlardan üst üste mağlubiyetler alıp, Dev Adam ünvanını bu yıl maalesef koruyamadığımızı gözler önüne serdi.
Bu başarısızlık ise yabancı antrenörün sallanan tahtının bir nişânesi olmuştu.
Bir diğer üzücü olay,Türkiye'nin finalde Tokyo'ya kaptırdığı Olimiyat Oyunları ev sahipliğiydi.
Kısacası, Türk Sporu'nda gözle görülür bir gerileme söz konusuydu. Çok üzüldüğümüz nokta ise Milli Takım'ın futbol arenasındaki düşük formu ve Dünya'da eksilen prestij ve başarısıydı.
Abdullah Avcı, Terim'den önce Milli Takım'ın başına geçmiş ve futbolsever Türk Halkı ve ülkesi O'nu bir kurtarıcı olarak görmüştü ancak Milli Takım oynadığı ve aldığı seri mağlubiyetlerle bir anda, bir zamanlar elde ettiği Dünya 3. lüğü imajını ve görüntüsünü az da olsa zedelemişti.
İşte Dünya Kupası'nda mucizelere kalan bu zor durum için önce Avcı'nın görevine son verildi sonra da Milli Kurtarıcı gözüyle bakılan Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim'e bu görev verildi.
Türkiye sevgisi ve önemi gönlünde ve gözünde yer etmiş olan Fatih Terim ilk çıktığı maçta Andora'yı 5-0 gibi açık ve net bir skorla mağlup eden bir Türk Milli Futbol Takımı'nın hocasıydı artık.
Herkes "acaba bu başarı gerçekten de Terim'in mi yoksa zayıf bir rakibe karşı kazanılmış bir zafer mi?"şeklinde düşüncelere kapılmıştı ki; futbolcularımızın 10 Eylül Salı akşamı, deplasmanda oynadıkları ve 2-0 kazandıkları Romanya maçı gösterdi ki Fatih Terim bu iş için biçilmiş bir kaftandı.
Doğrusu Romanya gibi çok önemli bir rakibi saf dışı etmek hiç de öyle küçümsenecek bir şey değil. Bu galibiyetle puanını 13'e yükselten Türkiye, ayrıca son iki maçta attığı 7 gol ve yükselen averajıyla umutlarını gelecek maçlara taşımayı başardı.
Fatih Terim her ne kadar Galatasaray Kulübü ile takım çalıştırma konusunda bir ikileme düşmüş olsa da elde ettiği anlamlı başarılarıyla alkışı ve takdiri her kesimce haketti.
Maçın ilk yarısını bir kahvede izledim. Heyecanla maçı izleyenler de vardı hiç izlemeyenler de. Belki de"nasıl olsa rakip güçlü, yeniliriz düşüncesi" bunda etken olmuş olabilir.
Maçın ikinci yarısını ise Bafra Öğretmenevi'nde izledim. Burada ise maçı çok sayıda öğretmenin izlediğini görmek beni çok mutlu etti.
Hele Türkiye'nin maçı alması ve attığı gollere çocuklar gibi sevinmesi de olumlu izlenimlerim aasındaydı. Görünen o ki; bu şekilde oynamaya devam edersek, başarı gelecek ancak rakiplerimizin de oynayacakları maçlarda puanlar kaybetmesi şartını da unutmamak gerekir.
Türkiye'mizi çok sevindiren ve mutlu eden bir diğer sportif gelişme ise; Türk Güreşi'nin Dünya Olimpiyatları ve karşılaşmalarında kabul edilen sporlar arasında yer almasıydı.
Bu sevindirici haberle, artık güreşte de eski başarıları elde etmemiz konusunda bir ümit ışığının belirmişti.
Özetlersek, Türk Sporu adına son zamanlarda güzel şeyler oluyor. Bu güzellikleri hiç kimse siyasi bir show'a dönüştürmesin. Sezar'ın hakkı Sezar'a yine.
Biz ülke olarak, duyarlı vatandaşlar olarak el birliği, gönül birliği ve ruh dirliği yaptıkça, başarı da kendiliğinden gelecektir şüphesiz.
İmece usulü, toprak, vatan, bayrak ve Atatürk sevgisi ile özlenen hedeflere doğru hızla ilerleyeceğimiz günler kapıdadır.
Milli ve manevi değerlerimizi koruyup, bu değerleri toplumla yakından paylaşmayı, tartışmayı ve demokratik bir süreç içöersinde hayata geçirebilmeyi başarabilirsek; bizleri şüphesiz gülümseyen günler bekleyecektir.
"Sen, Ben" söylemlerini bir yana bırakıp"biz"demeyi öğrenemedikçe, paylaşmayı bilemedikce daha çok yapacak işimiz var demektir.
Ulus olarak, Türkiye olarak bu halkın yeni ve sürekli başarılara ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç da ortak tavır ve diyaloglar vasıtasıyla mümkün gözükmektedir.
2014'e giden yolda 2013 yılının bu vesileyle hayırlı olmasını dilerim.
Ne mutlu değerlerini benimseyen, koruyan ve kollayan ülkelere…
Yeter ki tüm bu başarıları ve istekleri iyi niyet, sabır, azim ve tarafsız bir kimlikle yapalım.
|