“Türk halkı şerefiyle, hasiyetiyle güven içinde yaşamak azmindedir. Hiçbir zaman Yunan idaresine girmeye tahammülümüz olmadığı gibi onların gölgesinde yaşamayı da hiçbir zaman kabul etmeyeceğiz… Biz Türk halkı, Ada’nın hakiki sahipleri olduğumuzu tarih önünde ispat ettik. Hür insanlar olarak emniyet ve selamet içinde yaşamak azmimizden bizi hiçbir kuvvetin geri çeviremeyeceğini de bir çok defalar tekrarladık”. 1968
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Son dönemde ivme kazandırılmaya çalışılan Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm bulma çabalarını inandırıcılıktan uzak bulduğumuzu kaydetmek durumundayız. Kanlı Noel saldırılarının üzerinden elli yılı geride bırakmaya sayılı günler kaldı. Aradan geçen bu süreçte yapılan çalışmalara karşın arpanın boyu kadar bile yol alınmadığı biliniyor. Uyuşmazlığın uzunca sayılabilecek sürelerle nadasa bırakıldığını da kaydetmek durumundayız. Çözümün bu noktada bekletilmesi ile taraflar arasındaki görüş ayrılıkları da kemikleşti. İçinden çıkılmaz bir noktaya taşındığını uyuşmazlığı çözmeye çalışanlarda çok iyi bilmektedirler.
Uyuşmazlığın bu noktaya taşınmasında sorumlulukları olanların çözüm üretmeleri de olanaksızdır. Yerinde yellerin bile esmediği Kıbrıs Cumhuriyeti diye bünyeleri içine aldıkları yönetimi devlet olarak kabul ederken Kıbrıs Türklerini de toplum olarak görüyor olmaları çözümün önündeki en büyük engeldir. Uyuşmazlığı bu noktaya taşıyanların üretecekleri çözümde inandırıcılıktan uzak bir çözüm olacaktır. Bir tarafı baskılarla ambargolar altında inim inim inletirlerken suçluların telaşı ile çözüm üretmelerini de 2004 yılında olduğu gibi halkın oyları ile yasallık kazandırmaya çalışıyor olmaları düşündürücüdür.
Telaşlarının ana nedeni ise bölgede var olduğu bilinen yer altı zenginlikleridir. Buralardan aslanın payını kapmaya çalışanların hazırlamakta oldukları önerilerini bilmek Kıbrıs Türklerinin en doğal haklarıdır. İçeriği tartışılmadan halkın oyuna sunulan Annan’ın belgesinin uğradığı yol kazası unutulmamıştır. Annan’ın belgesi yol kazasına uğrayan ilk çözüm önerileri değildi. Aradan geçen süreçte isimleri bugün bile anımsanmayan BM Genel yazmanlarının önerilerinin benzer yol kazasına uğradığını anımsatmak istiyoruz. Şu andaki genel yazmanın hazırlayacağı
belgenin de benzer sonuçla karşılaşacağını söylemek fazladan abartı olmasa gerek…
Yıllardır söylenerek dillerde pelesenk olmuş “Tek Egemenlik, Tek Devlet ve Tek Vatandaşlık” önerilerinin kabul görmediğinin de unutulmaması gerekiyor. Mendil büyüklüğündeki ülkenin en önde gideni Bay Anastasiyadis ile görüşmeci olarak atanan Bay Mavroyannis’in bu söylemleri “Benim koşulum budur. Müzakerelere başlamak istemiyorum” demektir. Bundan önce iki bölgeli bir yapıdan söz ediliyordu. Müzakerelere başlamadan önce hazırlanacağı duyurulan ve halkın oyuna sunulmaya hazırlanan belgede bu koşulun oylanması adı geçen ülkenin önde gidenlerinin olmazsa olmazlarıdır.
. Kıbrıs Türkleri kendilerine kurulmaya çalışılan kurt kapanına düşmeyecektir. Buna karşın ayak topu takımlarımız için tanınan sözde ayrıcalığın da bir değerinin olmadığını yinelemek istiyoruz. Atıldığı söylenen imzaları Kıbrıs Türklerinin var olması sırasında onurlu mücadele vermiş olan takımlarımızın itibar etmeyeceğine inanmak durumundayız. Adada var olmanın koşullarının yalnızca ayaktopu maçlarına katılmak olamadığını bu öneriyi ortalık yerlere atanlar da çok iyi bilmektedirler.
Alman Sol partili parlamenterlerden olan Bayan Sevim Dağdelen’in AB Haber’de yer alan “Kıbrıs’ta insanların özgür yaşaması için askerlerin geri çekilmesi gerekiyor. İngiltere’nin de adadan çıkması lazım. Kıbrıs Kıbrıslıların olması gerekiyor” değerlendirmesi yanlışlıklarla dolu ve içerikten yoksundur. Bu söylemi tipik bir Rum ve Alman söylemi olarak okuyoruz. Ada gerçeklerinden uzak olan bu değerlendirmeyi yapanların son olarak açıklanan Türkiye İlerle-me Raporunda yer alan Maraş bölgesine ilişkin bölümü olsun okumalarını öneriyoruz…
Herkese inat Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu daha uzun yıllar kutlayacağımıza inanıyoruz. Kutlu olsun…
Tek egemenliğe tek kimliğe ve tek vatandaşlığa dönüştürme çabalarını sürdürenlere ve onlara destek olanları kınamamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız.
|