Sevgili okurlarım, Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü.
Haklarımızın ne kadar farkındayız?
Devlet, insan haklarına saygılı mı?
Eski devletlerin yönetim anlayışı baskıydı. Böyle giden bir işleyişe "dur" diyebilmek için II. Dünya Savaşı'ndan sonra, devletler; bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması gerçeğinde birleştiler.
Çünkü insanlar özgür olmazlarsa savaşlar sürüp gidecek bu da uygarlıkların sonunu getirebilecekti.
İnsanın değişimi ve gelişmesinin sonucunda 10 Aralık 1948 yılında yayınlanan “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” doğmuştur.
Türkiye, Birleşmiş Milletlerin kurucu üyelerinden birisi olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni ilk onaylayan ülkeler arasında yer almış ve insan hakları konusundaki önemli sözleşmelerin büyük bölümüne taraf olmuştur.
İnsanın bu noktaya varmak için verdiği mücadelenin temelinde düşünülebilmesi yatıyor. İnsanı insan yapan en büyük değerlerden biridir düşünebilmek. Bu nedenle, özgürce düşünme hakkı, yaşama hakkından sonra gelen en önemli haklardan biridir.
Böylesi hak ve özgürlükleri yaşayan bireylerden oluşan bir toplumda haksızlıklardan, eşitsizliklerden, adaletsizliklerden söz edilebilir mi? İnsan hakları ihlallerinden de...
İnsanın en önemli hakkı yaşama hakkıdır. Yaşama hakkını düşünme, eğitim-öğretim, çalışma, iletişim hakları desteklemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Peki, devlet, insan haklarına saygılı mı?
Dünyada en fazla tutuklu muhalif gazetecinin bulunduğu bir ülkede, halk tarafından seçilmiş milletvekillerinin cezaevlerinde olduğu bir devlette insan haklarına saygıdan bahsedebilir miyiz?
Hayır!
Gezi parkı olaylarında özel yaşamlarına müdahale etmeye çalışılan gençlerin en barışçıl protesto hakkına karşı, Biber Gazıyla karşılık veren bir polisin olduğu yerde, insan haklarından bahsedebilir miyiz?
Hayır!
İnsanların düşünceleri yüzünden tutuklandıkları ve aşağılandıkları bir ülkede insan hakları vardır diyebilir miyiz?
Hayır!
Atatürk milliyetçiliği nedir ve biz bu milliyetçiliğe bağlı mıyız?
Atatürk milliyetçiliği 1924 anayasasının 88. maddesinde şöyle tanımlanır: “Türkiye ahalisine, din ve ırk farkı gözetilmeksizin vatandaşlık itibariyle Türk denilir.”
Yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, din ve ırk farkı gözetmeksizin Türk denir.
Bugüne kadar din ve ırk üzerinden siyaset yapıldı mı? Evet!
Bazı dönemlerde insanlar dini inançları veya etnik kökenleri yüzünden ayrımcılık gördüler mi? Evet!
Anayasaya Atatürk milliyetçiliği ibaresi yerine ibarenin açılımı direkt olarak yazıldı mı? Hayır!
Peki, siz içini doldurmadığınız bir ibare koyarsanız birileri de, o zaman ben de Kürt milliyetçisiyim diye bir çıkış yapamaz mı?
Yapabilirler ve yaptılar da!
İnsan hakları sorunu, bütün ülkelerin gündemindedir. Bütün ülkelerin hükümetleri, insan hakları ihlallerine meydan vermemeyi başlıca görev olarak kabul etmek durumundadır.
Halkın egemenliği seçimde belli olur.
Umarım halk önümüzdeki seçimlerde iyice düşünüp taşınır ve en doğru kararı verir.
|