Sevgili okurlarım, kişinin mantıksız olduğunu bildiği halde zihninden atamadığı düşünce olarak tanımlanan takıntı, kültürümüzde “vesvese” olarak isimlendiriliyor.
Takıntı, insanın elinde olmayan bir hastalıktır. Hayatta birçok insan en az bir dönem takıntı hastalığı geçirmiştir veya geçirmektedir.
Ben de bir konuda duygusal düşüncelerle hareket ettiğimi, aşırı takıntılı olduğumu çok net gördüm ve geçte olsa yanlış olduğunun farkına vardım.
Takıntı, istenmeden gelerek insanlara sıkıntı veren ve kafadan kısa bir süre atılsa bile, insanlara acı çektiren bir hastalıktır.
Uzmanlara göre; sorumluluk duygusu yüksek olan, çabuk endişeye kapılan, gergin, karamsar, içe dönük, mükemmeliyetçi, kılı kırk yaran ve tek taraflı seven insanların takıntı hastalığına daha yatkın oldukları belirtiliyor.
Kişi kendisini rahatsız eden fikri kafasından atmaya çalışırsa, takıntı azalmaz tam tersine şiddetlenir.
Seven bir insan, sevgisine karşılık göremeyince de sevgisizlikten meydana gelen takıntı hastalığına mutlaka yakalanır. Takıntıdan kolayca kurtulamaz…
Burada ki takıntı bir nevi ruh hastalığıdır. Bu yüzden kendisi farkında olmayabilir veya kendi fazla rahatsız olmaz. Daha çok karşı tarafı huzursuz ve rahatsız eder.
Takıntı (Obsesyon), istenmeden gelen, uygunuz olarak yaşanan ve belirgin sıkıntıya neden olan, yineleyici düşünce, dürtü veya düşlemlerdir.
Kişi bu düşünce, dürtü veya düşlemlere önem vermemeye, bunları baskılamaya veya başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. Çünkü kişi bu düşünce, dürtü ve düşlemlerin kendi beyninin bir ürünü olduğunun farkındadır.
Her hangi bir konuda bir insanın üzerine fazla düşülmesi de bir takıntıdır. Fazla ilgi, alaka, sevgi karşı taraftaki insanı sıkar, bıktırır ve sizden uzaklaştırır.
Aşırı takıntısı olan bir insan, muhakeme etmeden akla her gelene veya her söylenilene inanarak, akıl ve muhakeme yeteneklerini gerektiği gibi kullanamaz, bunun sonucu olarak ta, istemeyerekte olsa karşısındakini huzursuz eder ve üzer.
Takıntısı olan insana aşırı tepki göstermek ise yanış olur, ona acı verir ve iyi olmayan sonuçlar doğurur.
Bunun sonucu olarak ta; kendilerinden başka herkesi kusurlu, beceriksiz, sorumsuz, ciddiyetsiz görmeye başlarlar.
Eli ağır, zorlukları sevmeyen insanların kasten yaptıklarını düşünmeye başlarlarsa düşman görmeye de başlarlar. Böyle kişileri sinirlendirmekten özel zevk alırlar. Karşı tarafın tepkisi düşmanlık duygusunu arttıracak kadar onu aşağılayıcı ise kavga çıkar.
Böylece kendilerini daha haklı görürler.Suçlayıcı ve yargılayıcıdırlar, topu karşı tarafa atar sorumluluk almazlar. Evet demeyi de sevmezler…
Her şeyin olumsuz yönünü düşünme eğilimi ve kusursuzluk meraklılığı nedeniyle, olayın sorumluluğunu üzerlerine almaktan kaçarlar. Suçlu olduklarını bir türlü kabul etmek istemezler. Hep savunma halindedirler.
Karşıdaki insana aşırı sevgisi ve takıntısı olanlar; acı çektiğinizi açıkça söyleyin. Sizin iyiliğiniz içinde olsa size acı çektirmelerine asla izin vermeyin.
Acı çekiyor ve inciniyorsanız bunu açıkça ifade etmelisiniz. Karşınızdaki sevgisiz değilse ve kalp taşıyorlarsa sizi anlayacaktır.
|