Sevgili okurlarım, uzun zamandan beri şöyle yüzümüzü güldürecek bir haber, bir köşe yazısı yazamadık.
Dertlerimizi anlatacak değil, derdiniz nedir? Diye, soranımız yok.
Hoşgörü ve uzlaşma kültürümüz de yeterli olmadığından, çevre duyarlılığımız noksan. Paylaşmayı bilmiyoruz. Çıkarlara dayalı ikiyüzlülüğümüz var.
Herkes, “her şeyi ben bilirim” diyor. Bunun sonucu olarak ta iyi yönetilmiyoruz.
Oysa herkes kendi işiyle meşgul olmalı.
Bakıyorsunuz; hiç beklemediğiniz bir anda, ilgisiz ve bilgisiz birileri çıkıp, yanlış zamanda ve yanlış mekânda ülkenin ekonomik, siyasal, sosyal ve dini konularında fikir beyan etmeye kalkıyor.
Yöneticiliğin okulu yoktur, bir yetenek ve tecrübe işidir. Aynı zamanda, yöneticinin genel kültürü ve insanlık yönü de çok önemlidir.
Otoritesini bulunduğu mevkiden değil, bilgisinden alan yöneticiler, her zaman alçak gönüllü olur ve herkes tarafından sevilir sayılırlar.
Ülkeyi iyi yönetenler, yöneticilik vasfı bittikten sonra, o mevkiden ayrılmış olsalar dahi, kendisine duyulan sevgi ve saygı ölünceye kadar devam eder.
Ülkeyi iyi yönetmiş olan yöneticiler, bunun sonucu olarak ta milletin gönlünde taht kurarlar.
İşte böyle bir yöneticiyi, insanlar başına taç eder.
Onu tanıyanlar, iyiliğini, özverisini, memlekete yaptığı üstün hizmetleri büyük bir coşku ile genç kuşaklara anlatır.
Oysa böyle yönetici günümüzde çok azaldı.
Milletvekilleri başta olmak üzere, çeşitli politika basamaklarında olanların çoğunluğu tam bir siyaset alaturkalığı içinde olup, politik davranışlarını bilgilerine göre değil, memleket menfaatlerini hiçe sayarak çıkarlarına, ya da duygularına göre ayarlamaktadırlar.
Oysa bir ülkeyi yönetmeye kalkışanların, günlük politika akımlarından başka, güçlü bir tarih bilgisine sahip olmaları da zorunludur.
Çünkü günümüzde ülkeler, birbirleriyle sıkı ilişkiler kurmakta ve bunları gittikçe geliştirmektedirler.
Eğer bu ülkede yaşıyor ve Türkiye’yi seviyorsak, seçimlerde; parti farkı gözetmeden ülkeyi iyi yönetecek kişileri seçmemiz şarttır.
Bugün, en büyük görevleri üzerine almış, koltuğuna düşkün, ülkeyi iyi yönetemeyen politikacılar yüzünden, vatandaş perişan bir durumda.
Seçim zamanı kapı kapı dolaşarak, bin bir vaatlerle oy toplayarak milletvekili seçilen milletin vekilleri, bu ülke için ne yaptılar acaba?
Çoğunun lafı çok, icraatı yok...
Bizi yöneten milletvekili, belediye başkanı ve sivil toplum örgütleri yöneticilerinin “Hoş ama boş” sözlerini hatırlayalım ve kendilerine hatırlatalım.
Önüne gelen aday olmuş. Herkes, “her şeyi ben bilirim” diyor.
30 Mart Mahalli Seçimlerine gün sayıyoruz.
Başbakanın dediği gibi; "Hatalı sollama öldürür, hatalı oylama süründürür"
Bölünmeyelim, birleşelim, sürünmek istemiyorsak hatalı oy kullanmayalım, çıkarlarını değil, memleket menfaatlerini gözeten iyi yöneticileri seçelim.
|