“Kağıt üzerinde yapılan anlaşmaları geçmişte gördük. Mürekkebi kurumadan beyaz kağıt parçası olarak ortada kaldı. Bu anlaşmaların Rumlar tarafından nasıl inkar edildiği ve bizlere ne acılara mal olduğu unutulabilir mi? Şimdi Türk askeri adadan çekilsin ve anlaşma yapılsın gibi iddiaların Kıbrıs Türk’ü tarafından kabulü imkansızdır.” 1977
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Mendil büyüklüğündeki ülkede Ortodoks Kilisesi kadar Akel’in de belirleyici rol üstlendiğini söylemek olasıdır. Komünist Akel’in belirleyiciliği 1947 ve 1967 yıllarında almış olduğu enosis kararlarıdır. Diğer Rum siyasi partilerinin bu yönde alınmış bir kararlarının da olmadığının da bilinmesini istiyoruz. Bu nedenle gerek Kıbrıs’ta gerekse Kıbrıs dışında yapılan nerede ise bütün toplantılarda ve adada siyasi partiler arasındaki görüşmelerde aktif roller üstleniyorlar. 1970’li yıllarda yaşanan öğrenci olaylarında Kıbrıs Türk gençliğinin, Akel meselesi yüzünden bölündüğünün de unutulmaması gerekiyor.
Akel’i diğer Rum siyasi partilerinden ayıran özellikler yalnızca almış oldukları enosis kararları ile sınırlı değildir. Söylemlerinde evrensel değerleri öne çıkararak Kıbrıs Türklerine karşı daha bir sempati ile bakıyorlar. Bu bakışları gerçek yüzleri bilnmdeğinden olacak gençlerin de ilgisini haklı olarak çekiyor. Bir ara Kıbrıs uyuşmazlığını çözmek için yola çıkanların gerçek yüzleri bilinmediğinden olacak çözüm işine soyunduklarını kabul etmek durumundayız. Mehmet Ali Talat ile Dimitris Hristofyas’ın baş rollerini üstlendiği çözüm senaryosunun havada kaldığının unutulmaması gerekiyor.
Adı geçen partinin belirli bir oy potansiyeli olmasına karşın uzun süre sorumluluk almaktan kaçındı. Ne zamana kadar... Annanın belgesinin oylandığı döneme kadar... Rumların belgeye ‘hayır’ demelerinden sonra yapılan ilk başkanlık seçimlerinde Bay Dimitris Hristofyas aday gösterilmiş ve seçim kazanılmıştır. Bunu karar vericilerin seçeneği olarak da okumak olanaklıdır. Oylamada Rumların ve özellikle Akel’in ‘evet’ diyeceği beklentisi genel kanı idi.
Kıbrıs Türklerine tanınan bazı hakların göstermelik de bile olsa kabul etmediklerini oyları ile kanıtladılar. Bu gerçeğin öğrenilmesi ise sürecin yaşanması ile olanaklı olmuştur. Bu yazdıklarımızı adada siyasetle uğraşanlar kıyısından köşesinden de olsa biliyorlar... Akel’in gerçek yüzü yalnızca bu yazdığımız hususlarla sınırlı değildir.
Avrupa Komisyonu Başkanı Bay Jose Manuel Barroso geçtiğimiz günlerde birlik içerisinde Ekonomi ve Reformların önemine ilişkin bir açıklaması vardı. Ekonomik açmaz içinde olmalarına karşın yapılan bütün önerileri uygulamaya pek yanaşmıyorlar. Alıştıkları sistemin devamından yana duruş gösterirlerken Haravgi gazetesinde, (Akel’in resmi yayın organı) Bay Barroso’nun açıklamalarını “Kışkırtıc Barroso... Akel Yeni Önlemlerin İlan Edildiği Komisyon Başkanının Açıklamalarını Kınıyor” şeklinde yayımlandı. Aynı günlerde benzer açıklama Rum Ortodoks Kilisesinin başı olan Bay 2. Hirisostomos’tan geldi. “Düş kırıklığı yaşıyoruz ve tutumlarından hiç memnun değiliz...” diyordu.
Adı geçen partinin en önde gideni Bay Andros Kipriyanu, İstanbul’da Küresel Siyasal Eğilimler (Gpot) Merkezi tarafından ve Açık Toplum Vakfı’nın desteği ile düzenlenen toplantının konuğu idi. Konuşmasında bazı siyasetçilerin 2014’e gelmeden ya da yeni yıl başlarında olumlu bir sonuca varılacağına değinmişti. Konuya ilişkin olarak Bay Kipriyanu, adada görüşmelerin kilitlendiğini kaydediyordu. Görüşmelerin kimin tarafından kilitlendiğine ise hiç değinmiyordu. Adada doğrudan müzakerelerin yol haritası olarak görülen ortak açıklama metninde şu ana dek uzlaşının sağlanamadığının altını çiziyordu.
Bay Kipriyanu konuşmasında, tarafların tek bir uzlaşı metninde anlaşmaları yönündeki işleyişine karşı olduklarını belirtiyordu. Her zaman yaptıklarını yinelemekten geri durmadan Derviş Eroğlu’nu suçlamayı çıkar yol olarak görüyordu. Partilerin federal yapı altında tek devlet yaklaşımında olduklarına da vurgu yapıyordu. Bay Nikos Anastasiyadis’i de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yürütmekte olduğu politikaya gerekli yanıtı veremediği için eleştiriyordu. Konuşmasında Bay Nikos Anastasiyadis’in Derviş Eroğlu’nu dövsün demediği kaldı...
Gelinen bu noktada ellerinde İngiliz anahtarı olduğunu düşündüğümüz Bay Kipriyanu, BM Genel Yazmanı’na gönderdiği mektupta, “daha basit, kısa bir ortak açıklamada anlaşılması” için görüş bildirdiklerine değiniyordu. Adada bulunacak uzlaşının her iki toplumun çıkarına olacağını aynı şekilde Türkiye ve Yunanistan içinde olumlu yansımaları olacağını belirtiyordu.
Uzlaşmaya varılamayacağı artık gün gibi ortalık yerlere çıkmıştır. Akel’in Ortodoks Kilisesi ile ortaklığı da bilindiğine göre, anlaşmazlıktaki bu gerçeğin bütün dünyaya anlatılması gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|