Sevgili okurlarım, her sabah uyandığımda önce spor yapar, duş alır gazetelere bakarım. Çayımı yudumlarken de, nedense hep içinde bulunduğum durumu sorgulama gereğini duyarım.
Sorgularken de, tarafsız olacağımı zannederek yorumlar yaparım kendimce.
Sonra, tarafsız mıyım acaba diye düşünürüm.
Hayır, çünkü her kişi kendince bir düşünce tarzına inanmaktadır. Bu da tarafsızlığı ortadan kaldırır.
Ama bunun yanında hoşgörülü bir insansanız, o hoşgörünüz size o tarafsızlığı sağlayan en büyük yardımcı olur.
Hoşgörülü olabilmek, insanlar için büyük bir meziyettir. Kendisiyle barışık olan güzel huylu insanlar, yerine göre hoşgörülü olabilirler.
İnsanın en güzel huylusu ise, ahlakı en güzel olanıdır. İnsanlar birbirlerine karşı sevgi, saygı, şefkat ve acımalarında tek yürek olmalıdırlar.
Sizi seven birisi rahatsız olunca, diğeri gerçek dost ve arkadaşsa, hoşgörü ile affetmesini bilmeli, ona kanat gererek arkadaşının acılarını ve rahatsızlığını paylaşmalıdır.
İnsan hayatı çok kısa. Onun için birbirimize negatif ışın yerine, sevginin dostluğun ışınlarını göndermeliyiz.
Bazı güzel hasletler vardır ki, herkese nasip olmaz. Her insan onlara sahip olmak, onları kendi hayatında yaşamak ister.
Yüreklerin sevgi ve huzur dolduğu Ramazan’da; hoş görülü olmak, gönül kazanmak, af edebilmek ve insanlara gönül gözüyle bakabilmek ne kadar güzel bir duygudur.
Unutmayın sizin düşüncenizin açıkça savunulması, başkalarının sizin düşüncenize hoş görü ile bakmasındandır.
Yoksa durduğu yerde düşünceler ayaklanmazlar. Hoşgörü, düşüncelerin doğruluğunu, tartışılabilirliğini herkese kanıtlayacak en büyük araçtır. Bu aracı sağlıklı kullanma yoluyla her sorunun üstesinden gelebileceğimizi sanıyorum.
Hoşgörü sınırsız değildir: Sizin gösterdiğiniz hoş görüyü anlamayanlara veya size anlamadığını gösterenlere, hemen hoşgörüsüz olmak yerine, tartışma, uzlaşma ve açıklama yolu ile hoşgörünüzü göstermeniz, en önemli insani özelliklerden birisidir.
Hoşgörüsüz olan toplumların ilerleyebileceğini sanmamakla birlikte istisnalar olabileceğini de gözden ırak tutmamak gerekir.
Ne zaman hoşgörü sahibi olursak, insanlar için özgürlüklerinde ne anlam ifade ettiğini anlarız.
Bir insanın hoşgörülü olabilmesi için önce kendini tanıması gerekir. Kimdir, nedir, hayattan beklentisi nedir. Önce bunları kavrayıp bilmesi gerekir.
Bunları kavrayıp anladığı anda, diğer insanlarında istek ve taleplerinin nasıl olabileceğini anlar. Bu da beraberinde sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü getirebilir.
Kısaca insan olmak zor sanattır. En basiti çoğumuz hoşgörülü değiliz. Ne zaman hoşgörü sahibi olursak, bence o zaman insan nedir tanımını yapabiliriz.
Huzurlu ve mutlu olmak, başkalarını da mutlu etmek istiyorsak, hoşgörülü insan olalım.
Yazımı noktalarken, kinin ve nefretin dayanılmaz cazibesine sırtını dönmüş olan, Yunus Emre'nin hoşgörü ve sevgiyi özetleyen, bize ışık tutan nadide bir sözünü, sizlere paylaşmak istiyorum.
"Gelin birlik olalım, işi kolay kılalım Sevelim, s
evilelim dünya kimseye kalmaz.”
|