Sevgili okurlarım, Yerel Seçime iki gün kaldı. Liderler ve yerel siyasetçiler seçim kampanyalarına tüm hızıyla devam ediyor.
Vaat yorgunu halkımız ise seçimde oy vereceği günü bekliyor.
”Her toplum layık olduğu şeklide yönetilir.”
Yaklaşık üç yüz yıl önce söylenmiş ve tarihte defalarca sınanarak doğrulanmış bir söz bu.
İnsanlar her zaman layık oldukları yönetim tarzıyla yönetilirler, kendileri iyi olurlarsa yöneticileri de iyi olur, kötü olurlarsa yöneticiler de kötü olur.
Zira yöneticiler halkın içinden çıkarlar ve onların bir parçasıdırlar.
Bizim toplumumuz da hak ediyor bu sözü.
Ülkede; yalan gerçeği boğmuş, vicdan yok edilmiş, adaletin cenazesi kaldırılmış ve kurunun yanında yaşlar yanarken, kimsenin kılı bile kıpırdamıyor…
Hükümetle Cemaat’in çıkar çatışmasına seyirci kalan bir toplum…
Kendine güvensiz, örgütsüz, cahil ve korkak bir toplum, her şeyi başka güçlerden bekler.
Nietzsche ne güzel söylemiş:
“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder.
Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır!
Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!”
Acaba yöneticiler iyi ve dürüst olunca mı toplum sağlıklı ve iyi olur, yoksa halk iyi ve dürüst olunca mı yöneticiler adil ve ehliyetli olur?
Bu sorunun cevabı; yönetici halka göre, halk da yöneticilerine göre olur.
Her ikisi de birbirini olumlu ve olumsuz yönde etkileyebilir.
Toplumdaki kötülüklerin, haksızlıkların ve yolsuzlukların sorumlusu olarak sadece yöneticileri ve aydınları görmek yanlıştır. Kötü gidişattan herkes sorumludur.
Ülkemizde, bakan çocuklarının da adının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ayyuka çıkmış vaziyette.
Bu iddiaları yargıdan kaçırmak için, yargısal düzenlemeler yapıldığı ve basın-yayın üzerinde baskı uyguladığı iddiaları da var.
Bütün bu iddiaların yankıları ise, dış basına da yansıyarak ülke sınırlarını aşmış durumda.
Müslüman’ın görevi toplumları ayakta tutan değerleri, özellikle ahlak kurallarını ve Allah korkusunu, hak ve hukuka saygıyı tabana yaymaktır.
Toplumu düzlüğe çıkarmanın yolu budur. Düzelen bir toplumda ister istemez, yöneticiler de düzelir.
”Her toplum layık olduğu şeklide yönetilir.”
30 Mart’ta oyunuzu parti farkı gözetmeden, ülkenin geleceğini düşünerek, elinizi vicdanınıza koyarak kullanın!
|