“Senelerce bu topraklarda birlikte yaşadığımız Rumların içinde yatanın ne olduğunu, hangi emel ve gaye peşinde koştuklarını çok iyi biliyoruz. Enosis onlar için her vesile ile tekrarlanan bir besmele gibidir.
Değişmez ve değişmeyecek Rum mantalitesi hiç şüphe yoktur ki Ada’yı beklenilen bir sulha hiçbir zaman kavuşturmayacaktır. 1968
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Her yıl Nisan ayının gelmesi ile Ermeniler, yürüttükleri soykırım çalışmalarına ivme kazandırıyorlar. İlgili olsun veya olmasın bütün ülkelerin parlamentolarından anılan kararı almayı ne yazık ki başarıyorlar. Buna karşın mutlu olduklarının görüntüsünü vermeden daha fazlasını elde etmek için uğraşıyorlar. Birleşik Amerika Devletlerinin 43 eyaletinde Ermeni soykırımına ilişkin savların da ders olarak okutulduğunun unutulmaması gerekiyor. Bu kazanımı da yeterli görmüyorlar. Özellikle adı geçen ülke başkanının her yıl yayınladığı mesajında ‘soykırım’ sözcüğünün geçmesi için baskı yapıyorlar. Ne hikmetse başkan da bu sözcüğü kullanmamakta ısrar ediyor ve ‘katliam’ sözcüğünü kullanmayı yeğliyor. Bu sözcüğü söylememekteki ısrarını başkanın yanında bulunan yaban arısı ile ilişkilendiriyoruz.
Bu iki sözcük arasında fazladan bir anlam farkı olmadığını hemen herkes biliyor. Bu sözcükler insanlığa karşı işlenmiş suç tanımına giriyor. İki sözcük arasında farkı şu şekilde de belirtmek olasıdır. Yıllar öncesinde Anadolu’da yaygın olarak kağnılar vardı. Kağnıları çekmekte olan hayvanların tuvalet kültürü gelişmediğinden olacak hacetlerini bulundukları yerlerde yapıyorlardı. Arkadan gelen kağnının tekerleri yapılan haceti ikiye bölüyordu. İki sözcüğe farklı anlam katmak isteyenler için bu değerlendirmeyi yaptığımızın bilinmesini istiyoruz. Bu nedenle çözüm, parlamentolardan alınacak kararlar değildir. Olmamalıdır... Kaldı ki Türkiye’yi bu şekilde suçlamak doğanın eşyasına aykırıdır.
Önümüzdeki 2015 yılı bu savların ortalık yerlere bırakıldığının da 100. yılıdır. Dünyayı yanıltma çabalarına bu nedenle de ivme kazandırıyorlar. Tanıtım için ayırdıkları bütçelerinin 4.5 milyar dolar olduğunun bilinmesini istiyoruz. Geçtiğimiz günlerde Birleşik Amerika Senatosu Dış İlişkiler Komitesine bir rapor sunuldu. Raporda “Başkan, Ermeni soykırımıyla ilgili gerçeklerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından tam biçimde tanınmasını içeren adil, yapıcı, istikrarlı ve kalıcı bir Türk Ermeni ilişkisi doğrultusunda çalışması” isteniyor. Senatodaki Cumhuriyetçilerle Demokratların adı geçen raporda imzalarının olduğunu da kaydediyoruz.
Diğer yandan konu, Türkiye ile İsrail arasındaki Mavi Marmara saldırısı ile ilişkilendirilmek istenmektedir. Bu çerçevede, İsrail saldırısı sırasında yaşamlarını kaybedenlere ödenecek olan tazminatın miktarı da tartışılmaktadır. İsrail Türkiye’ye “benim ödeyeceğim miktara razı ol” baskısını yapıyor. “Aksi halde Amerika’da bulunan lobilerimi Ermeni savları konusunda harekete geçiririm” diyerek tehdit ediyor. Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbantyan ise Suriye’de yaşanan saldırılara ilişkin olarak Ermenilerin Türk Hükümetinin tutumu nedeniyle tehdit altında olduklarını savlıyor.
Ermeni savlarının ortalık yerlere bırakıldığı 1915 yılında Osmanlı Ordusunun başındaki komutanların nerede ise tamamı Alman idi. Bu nedenle Alman belgelerinin de bu çerçevede irdelenmesi gerekiyor. Yine bu dönemde İngiltere ile Fransa’nın Ermeni militanları ülkelerine götürdüklerinin de bilinmesini istiyoruz. Bir kısım militanın da Kıbrıs’a götürülerek şimdiki ismi Boğaztepe olan bölgede eğitildiklerini anımsatmak durumundayız. Eğitilen bu militanların Fransız askeri üniforması giydirilerek Anadoluya gönderildiği unutulmamıştır. Gösterilen direniş sonrasında güneydoğudaki bazı illerimizin isimlerinin önüne Gazi – Kahraman ve Şanlı ünvanları eklenerek anılıyor.
Konuya ilişkin olarak üniversitelerimizde yeterli olmasada bazı güzel çalışmaların yapılıyor olmasından onur duyuyoruz. Saygıdeğer bilim insanı sevgili kardeşim Prof. Dr. Halil Aytekin’in “Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı” isimli kitabında bu çalışmaları ayrıntıları ile okumanız olasıdır. “Mağusa Türk Esir Kampında Ermeni Lejyonlarınca şehit edilen dedem Mustafa Hamit’in anısına” diyen anılan kitabın başucu kitabı niteliğinde olduğunun da bilinmesi gerekiyor. Kitap 2000 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından basılarak araştırmacıların bilgisine ve ilgisine sunulmuştur.
Anılan kitaptan bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Ermeniler Türkler aleyhine sokaklarda dini ayinlerde söylenen şarkılarla şiirlerle ve uydurma haberlerle Türk Ermeni ilişkilerini etkilemeye çalışıyorlardı. Halep’te bulunan Fransız Konsolosu tarafından Fransızcaya çevrilerek Paris’e gönderilen şiiri sizlerle paylaşıyoruz. “Pek utanç verici oldu sonu babamın/ Öldü yatağında Türk’lerle savaşamadan/ Bense hiç layık değilim Zeytunli adına (Maraş’ın eski ismi)/ Çünkü ancak üç Türk’ü öldürebildim/ Böyle ölmek istemiyorm/ Bir çok Türk’ü öldürmeden/ Ölmek, ölmek istemiyorum” Maraş – 17 Ocak 1898...
Hiçbir ulusa veya etnik gruba karşı kin ve düşmanlık beslemiyoruz. Buna karşın tarihsel süreçte yaşanan olaylardaki doğruların ve gerçeklerin herkes tarafından bilinmesi gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız..
11 Nisan 2014 - Ankara -
|