“Türk milleti 6 asırlık imparatorluğu zamanında bayrak dalgalandırdığı ülkelerin hiçbirinde 1958 senesinde Rumların işlediği cinayet ve barbarlığın en ufak bir numunesini vermediği gibi bundan böyle de kahpelik ve masum kanı akıtma yoluna sapacak değildir”. 1958
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Avrupa Parlamentosu seçimleri geçtiğimiz günlerde yapıldı. Alınan sonuçlar hemen tartışılmaya başlandı. Yıllardır parlamentoda temsil edilirken egemenliklerini sürdüren partilerin oy oranlarında %10 civarında düşüş yaşanıyordu. 400 milyon civarında seçmen 751 adet parlamenteri seçtiler. Buna karşın katılımın beklenenin altında kalması tartışılan konuların başında geliyor. Katılımın düşük olmasını değişik nedenlere bağlıyorlar. Oy verdikleri parlamenterlerin genel içerisinde işlevsiz olduğu yaygın bir kanıdır. Ortak para birimi olan Euro’nun da beklentilere yanıt verememesi bir başka tepki nedeni oluyor. Halklarının egemenliklerini Brüksel’e ve Strazburg’un emrine devretmek istenmiyor olmaları katılımın düşüklüğünün can alıcı başat nedenidir.
AB içinde Birleşik Amerika Devletlerinin Truva atı olarak tanımlanan İngiltere ve bazı ülkelerin ortak para birimine geçmediği biliniyor. İngiltere’de yıllardır =Belkide 100 yıldır= Muhafazakar Parti ile İşçi Partisi arasında köşe kapmaca oynar gibi iktidar paslaşmaları sürüp gidiyordu. Adı geçen partiler, son seçimlerden sonra 2. ve 3. duruma düştüler. Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin Başkanı Nigel Farage, ulaştıkları başarıyı tilkinin kümese girmesi olarak tanımladıktan sonra, “İngiltere’nin 100 yıllık siyasetinde en olaganüstü sonuç” değerlendirmesini yapıyordu. İngiltere’deki bu sonucun alınmasında Başbakan Bay David Cameron’un AB üyeliğini referanduma götüreceğini duyurmasının da etkisi olduğunun gözardı edilmemesi gerekiyor.
Fransa’da ise Cumhurbaşkanı Bay Francois Hollande’ın partisinin 3. duruma düşmesi, kemer sıkma politikalarına bağlanıyor. Bu sonucun alınması üzerine Bay Hollande, AB’nin yetkilerinin azaltılmasını öneriyor. Seçimlerin hemen sonrasında yapılan bir kamuoyu araştırması, seçmenlerin %65’inin aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin elde ettiği başarıdan endişe duyduklarını ortalık yerlere koyuyordu. Adı geçen partinin Başkanı Marine Le Pen’in kendisini bir adım daha öne atabilmek için sunduğu üç önerisi var. Başat önerisi Türkiye’ye ilişkin olanıdır. Sanki Türkiye’nin üyeliği son aşamasına gelmiş herşey olup bitmiş gibi, “Türkiye’nin AB üyeliğinin veto edilmesi” gerektiği söylemini öne çıkarıyordu. Sıradan bir kişiye bile Türkiye’nin AB üyeliğinin durumu sorulduğunda, üyeliğin gerçekleşmeyeceğini hemen söylüyor.
Birlik içinde seçim alınan sonuçları konusunda rahat olan tek ülkenin Almanya olduğunu söylersek fazladan abartmış olmayacağız. Buna karşın birlik içinde Parlamento Başkanlığı kavgasının başladığının bilinmesini istiyoruz. Bu konuda Almanya’nın istedikleri sonucu alamamış olmalarına karşın sayısal üstünlüğe sahip olan İngiltere ile Fransa’nın başkanlık konusunda kendi adaylarının seçilebilmesi için sıkıntı yaratacaklarını kaydetmek durumundayız.
Önümüzdeki dönemde birlik içindeki ülkelerde yaşamlarını sürdüren Türk yurttaşlarının durumu tartışma konusu olacaktır. Oturma ve çalışma izin süreleri sona erenlerin durumlarının süratle gündeme taşınacağının kuşkusunu taşıyoruz. Siyasetçilerin ülkelerindeki işsizliğe çare bulabilmek adına izin iptallerini gündeme taşıyacaklarını kaydetmek istiyoruz. Hükümet edenler, bu uygulamayı hemen olmasa bile zamana yayabileceklerdir. Irkçı söylemlerin ivme kazandığı bu günlerde Kuzey Irlanda’da Müslümanları hedef alan saldırıların arttığının unutulmaması gerekiyor.
Geçtiğimiz Aralık ayında büyük coşku ile imzalanmış olan Türk yurttaşlarının vize muafiyeti önümüzdeki dönemin de başat konusu olmaya adaydır. Konuya ilişkin sürecin üç yılı aşacak süre sonrasında gerçekleşeceği bile kuşkuludur. Bu konu kamuoyunda vizenin kaldırıldığı şeklinde algılandı. Aslında bilinmesi gereken husus ise yalnızca vize kolaylığının sağlanmış olmasıdır. Yaşanacak olan olası sıkıntılar, karşılıklılık ilkesi çerçevesinde aşılabilecektir.
Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında AB projesinin kısmende olsa darbe aldığını kaydetmek istiyoruz. Darbe alan bu projenin şimdiden tarihin çöplüğünde kendi yerini araması gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|