“Köylümüz, Eoka denilen insanlık mefhumundan uzak, insan kıyafetinde hayvanlaşmış, kan içici vahşi bir kitle ile karşı karşıya bulunuyor. Bu masum insanların her şeyi, bunların insafına terk edilmiştir. Başımızdaki hükümet, maalesef namuskar kimselerin emniyetini sağlamaktan aciz durumdadır”. 1958
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Anadolu topraklarının, 20. Yüz Yılın başlarında çok yönlü olarak saldırılara uğradığı biliniyor. Anadolu halkının teslim olmamak için birlikte gösterdiği direniş, ilerleyen yıllarda bütün mazlum ülke halklarına güzel bir örnek oluşturmuştur. Gösterilen bu onurlu direnişe, coğrafyanın dışında baskı altında yaşamakta olan Türklerden de destekler geliyordu. Gelen desteklerin ölçüsünü ve boyutunu şehitliklere yapılacak bir ziyaret ile yaşamak gerekiyor. Yüce Atatürk’ün Anadoluyu işgale gelerek ölen Anzaklar için söylediği gibi Anadolunun yiğit insanları ile birlikte, Türklük dünyasından katılan kardeşleriyle koyun koyuna yatmaktadırlar.
Kazanılan bu onurlu mücadele sonrasında çizilen sınırlar dışında kalan Türkler vardı. Bulundukları topraklarda baskılarla boğuşan Türkler ise özbenliklerini kaybetmemek için yeniden direnişe başladılar. Gerek Kıbrıs’ta gerekse Irak’ın Kuzeyinde yaşamlarını sürdürmekte olan Türklerin Türkiye Cumhuriyeti ile olan ilişkilerini ve bağlarını sürdürüyorlardı. Bu nedenle Kıbrıs Türkleri ile Irak’taki Türklerin veya Türkmenlerin kaderleri bire bir örtüşmektedir. Günümüze dek sürdürülen bu mücadelenin bayrak yarışında olduğu gibi kuşaktan kuşağa devam edeceği görülüyor.
20.Yüz Yılın başlarında iletişim olanakları sınırlı olsa bile aynı kutsal amaç için mücadele edenler bir birlerinden haberdar oluyorlardı. İngilizler, Kıbrıs Türklerine “Yüzünü bile görmediğiniz Atatürk’e niye hayransınız?” diye sorup “ O’nun gelip sizi kurtarması olanaksızdır” diye baskı yapıyorlardı. Irak’ın Kuzeyindeki Türklere ise ülkenin yöneticileri tarafından her türlü baskı yapılarak benlikleri kaybettirilmeye çalışılıyordu.
Böyle bir ortamda özgürlük ve varolma fitilini ateşleyecek önderlere büyük görevler düşüyordu. Onların da yüklendikleri bu görevlerini hakkı ile yerine getirdiğini kaydetmek istiyoruz. Bu onurlu mücadeleye önderlik etmiş büyüklerimizin büyük çoğunluğu bu gün aramızda yaşamıyorlar. Bu nedenle yukarıda da kaydettiğimiz gibi mücadele bayrak yarışı olarak sürdürülüyor.
Geçtiğimiz günlerde bedenen aramızdan ayrılan değerli kardeşim Sadun Köprülü de bayrak yarışında ki önderlerden sadece birisi idi.
Kesişen yollarda mücadeleye başlamak için yaşın fazladan önemi yoktur. 10 yaşında bir çocukken içinizde yanan Türklük ateşi sizi bu mücadelenin ayrılmaz bir parçası yapabilir. Sadun Köprülü de “Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti” dediği için mahpus damlarına götürüldü. O’nu mahpus damına atanlar, mücadelesinden vazgeçirebilmek için, ailesinin diğer bireylerine de işkence etmekten geri durmadılar. Yaptıkları ile Irak Türklerine veya Türkmenlerine önderlik etmiş olan Sadun Köprülü için yazılacak pek çok anımız vardır. Şu anda sözün bittiği yerdeyiz.
Mehmet Emin Resulzade’nin 1900’lü yılların başlarında, Azerbaycan’da söylediği özdeyiş niteliğindeki sözünü anımsatmakta yarar görüyoruz. “Göndere çekilen bayrak bir daha gönderden inmez” özdeyişi de bütün Türklük dünyasının yolunu aydınlatmaya devam edecektir.
Yiğit kardeşim Sadun Köprülü, bedenen aramızdan ayrıldın. Yaşadığın çok kısa sayılabilecek sürede yaktığın mücadele ateşinin ışığı Iraklı Türkmen kardeşlerimizle birlikte Türklük dünyasının yolunu aydınlatmaya devam edeceğini yinelemek istiyoruz. Senin şahsında bu onurlu mücadele sırasında şehit olan kardeşlerimizi de sevgi ve saygı ile anıyoruz. Sevgili eşi ile çocuklarına, mücadele arkadaşlarına Türk ve Türkmen kardeşlerime başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Yüce Tanrının rahmeti üzerlerine olsun...
Bu gün 08 Ağustos 2014... Şanlı Erenköy Direnişinin de 50. yılıdır. Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’le birlikte, tarihe altın harflerle yazılan bu direniş sırasında şehit olanları ve bütün şehitlerimizi, her geçen gün artan saygı ve sevgi ile anıyoruz. Ruhları şad olsun...
Onurlu mücadele sırasında bütün yaşadıklarımızın unutulmaması veya unutturulmaması gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
08 Ağustos 2014 - Ankara -
|