Aşk nedir diye sormuşlar güle, gül demiş ki aşk benim aşık nedir, diye sorun bülbüle.. Yüz yıllardır varlığı, yokluğu tartışılan bir mevzu olagelmiştir aşk kavramı. Herkes bir başka hissetmiş, bir başka düşünmüş aşkı da, duygularına göre dile getirmiş aşk anlayışını. Gözünü kırpmadan şehit olmuş, al kanıyla boyamış bayrağını, vatan aşkı demiş aşkların en kutsalına.Ve Yunus Emre şu dizelerinde, Allah aşkını dile getirmiş. İşidin ey yarenler aşk bir güneşe benzer, aşkı olmayan gönül misali taşa benzer. Adem’le Havva’dan bu yana değişmeyen yegane mutluluk olmuş, iki ayrı cinsi bir birine yaklaştırıp bağlayan köprü. Yüreğinde sevda tomurcukları, ilk filizlerini verirken , Leyla ile Mecnun misali bir aşk yaşayacağını düşlemiş insan. Bazen de aşk yoktur diye itiraz ederken, bir bakmışsınız kara sevdalı olup çıkmışsınız. Yıllarca sımsıkı kapalı duran gönül kapısı, ardına kadar açılıvermiş sevgiliye. Ya bir çift güzel gözün, ya tatlı sözün,yada melek huylunun tutkunu oluvermiş..Kadın ve erkek yüce Allahın,birbirini severek birleşmeleri ve insan neslinin üremesi, için yarattığı iki ayrı cins. Temelde her iki tarafta insan, ama duygular,düşünceler ve önemlisi fiziki görünümleri açısından karşıt cinsiyetlere sahip. Aşkı yada sevgi, kadın ve erkek ayrı şekillerde algılar ve hisseder. Çoğunlukla kadınların daha romantik duygusal yaklaşımına karşın, erkekler daha reel daha mantıklı ve de fiziksel olabiliyorlar. Bu doğanın realitesi. Her iki tarafında aynı hissedip, düşünmeleri ise nadir görülen bir olay. Günümüzde yoktur denmesine rağmen, şarkılar türküler, öyküler yaratmış ve yaşatmış aşkı, ve insandaki sevmek sevilmek arzunu perçinlemiştir. Aşk en güzel kelimelerle tabir edilmiş, aşık övgü dolu sözlerle mükafatlandırılmıştır. Yeterki insanı insan yapan duygudan, uzak kalmasın, varsa benliğindeki kötü dürtüleri yüreğindeki aşkla temizlesin diye. Öylesine sevmiş ki adam, tacını tahtını terk etmiş sevdiği kadın uğruna. Dağları delmiş imkansızı olur kılmış.O bir tek seviyorum kelimesi dudaklardan dökülür dökülmez, tılsımını gösterivermiş sevene sevilene. Bakınız bir filozof ne güzel ifade etmiş aşkı. / Aşk ay ışığına benzer. Ay nasıl bir bahçıvan kulübesini saraya benzetebilirse, aşk duygusuda, bir bahçıvan kızını, prenses yapabilir. Görülüyorki gönül kuşu bir kez uçtumu kafesinden, ister billur bir saraya,ister bahçıvan kulübesine yuva kurabiliyor. Önemliği olan konduğu gönül dalında mutluluğu yakalayabilsin. Yaşadığımız bu asırda,bin türlü derdin içinde, açlar yoksullar terör,varken, Tükenmeyen nefretiyle insan oğlunu canından bezdiren savaşlar illetler varken. Nerden çıktı şimdi aşk tan söz etmekte diyebilirsiniz. Ama düşününüzki Allah insanlara aşkı lütfetmeseydi, sevmek duygusunu vermeseydi.yaşamını sürdürecek güç kaynağını, bazen bir biri ardına gelen dertlerin sıkıntıların, ille gerçek budur diyen sisli ışığında bulabilir miydi? Sevmek güzel, kötü değil sevmek, kötü olan sevilipte sevilmemek.) Demek ki karşılıklı olunduğunda ve seviyorum kelimesi kalbin tüm içtenliğinle ifade edildiğinde güzel ve değerli. Aşkın en güzel tarifi, onu yaşamak ve yaşatmaktır, diyerek sevmenin sevilmenin güzelliğinde mutlu yarınlar diliyorum değerli okurlar. AŞK YOKSA Sevmek yaşamaksa eğer Sevmemek ölüm, öl be gönlüm! Yaşama yar yoksa yüreğimde Yaşama yar yoksa düşlerimde Yaşama yar yoksa ümitlerimde Yaşama atma sakın kalbim Yoksa aşk öl öl be gönlüm!
|