“Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Güzel günler göreceğiz güneşli günler”
Şu sıralar karamsarlık kaplamış olsa da dört bir yanımızı, adım gibi eminim bundan. Ama bütün bunlar için, şimdi, şu anda, fiziki olarak olmasa da uzaktan uzağa olsa da el ele olacağız. Başka yolu yok bunun. Zira bugünden başlamayanın yarını olmaz!
Evdeyiz bu aralar. Oturuyoruz, çalışıyoruz oturduğumuz yerden. Bir arada olmanın tadı yok ama çalışıyoruz, yazıp çiziyoruz. İnsan çalıştığı dönemlerde hep özenir evde vakit geçirmeye ama öğrendik bu süreçte evde oturmanın değil de çalışmanın kıymetini.
Evdeyiz bu aralar. Daha ne kadar sürecek bilmiyoruz. Önünü görememekten ötürü de mutsuzuz ve güvensiziz. 1990’larda psikiyatrlar ve hastaların çıkardığı ‘Şizofrengi!’ adında efsane bir edebiyat dergisi vardı, logosunun altında “Bütünüyle kuşkudayız!” yazardı, aynen öyle. Hekimler dışında kimseye güvenmiyoruz artık. Her akşam bir selâ müezzini gibi televizyon ekranlarına çıkıp o günkü ölümlerin sayısını açıklıyorlar. Yetmiyor, üstüne bir de öğüt veriyorlar.
Evdeyiz bu aralar. Hani kırk yatıra kırk mum yakıp kırk çaput bağlansa da olmayacak olan şey gerçekleşti şimdilerde: Sokaklar bomboş! Bir de yetmezmiş gibi sihirli olduğu söylenen bir söz dolanıyor ortalıkta: “Sosyal izolasyon!” Bütün iktidarların en sevdiği laf!
Evdeyiz bu aralar ve bu süreç bana çok şey öğretti. Neler mi? Sıralayalım kısaca:
1- Kan bağım olan yakınlarıma kıyasla, gerçek dostların bana milyar kilometrelerce daha yakın olduğunu fark ettim. Bir gönül dostu komşunun, bir hazine olduğun anladım. Yan komşum her gün sıcak yemek, ıhlamur çayı gibi desteklerini kapımın önüne kibarca bırakıyor.
2- Beyni siyasi iktidara veya daha acısı muhalefete angaje olmuş kör saldırgan propaganda ve yayınların, artık bana hiçbir şey ifade etmediği net fark ettim.
3- Hayvanların Hayvanat Bahçesinde neler hissettiğini anladım.
4- Kişisel sağlığın, her türlü inanç, ideoloji, felsefe veya kültürden daha önde geldiğini, daha önemli olduğunu, bu yüzden işinde usta bir emekçi doktorun hep gevezelik yapan bir filozoftan veya sükseli bir yazardan daha hayati öneme sahip olduğunu gördüm.
5- Güneş, ay, bulutlar, ağaçlar, deniz, çiçekler, tüm kozmos ne kadar şahane görüntülermiş. Yeni fark ettim. Dünya insan olmadığında çok daha hızlı kendini toparlıyormuş…
6- Silahın değil de eğitim ve sağlık alanına yapılacak yatırımların ne anlama geldiğini gördük.
7- Bir diktaya karşı olmanın, ona karşı direnmenin tek yolunun görsel medyada kaçak güreşerek cazgırlık yapmak değil, ülkenin tüm insanlarını kucaklayacak bir devrim projesi üzerinde çalışmak ve sevgili halkımıza zorla değil, kibarca buna inandırmak olduğunu anladım.
8- ABD’nin artık dünyanın önde gelen ülkesi olmadığını öğrendik. Bu arada Çin’in tek bir mermi harcamadan, tek füze atmadan 3. Dünya Savaşı kazandığını anladık.
9- Emperyalizmin çirkin yüzünü bir kere daha tespit ettim. Avrupa Birliği gibi bir boş hayalin ne tür Avrupalı milliyetçilikleri içinde barındırdığını maske gaspı konusunda net gördük. Kimse artık bana AB palavraları sıkmasın. Atatürk’ün dediği gibi “Hedefimiz çağdaş uygarlık ama batılı haydutlara kölelik değil...”
…
Evdeyiz bu aralar. Şimdiyi yaşıyoruz, buradayız. Berbat bir dünyanın bir köşesinde, felaketten ticaret çıkarmak isteyen bir ekibin eline kaderimizi, yakınlarımızın hayatını teslim etmemeye çalışıyoruz. Üstüne bir de kıytırık gelecek teorisyenlerinin zulmüne maruz kalıyoruz. Sürekli dikte edilen berbat bir distopya ya atmasyon bir ütopya ile karşı karşıyayız. İnsanın “Kapat şu televizyonu!” diye bağırası geliyor.
Şimdi tüm çıkarımları bir araya getirmeli ve yıllar önce Eugene Pottier’ın da söylediği gibi “Bizleri kurtaracak olan kendi kollarımızdır!” gerçeğini göz ardı etmemeliyiz.
“Ne zaman görebiliriz güzel günleri
Barış kardeşlik gerçeğinde
Emeğin yüce değer bilinci eşliğinde
İnsanlar
Yaşama güvenlik sevilme güdülerinin kazanımında
Bir statüye sahip olup
Kendini özgürce ifade edebildiği gün
Güzel günler başlayacaktır canlarım
İşte o zaman çocuklarımız
Yaşamak ne güzel ya diye haykıracaklar
Ben bunun uğraşısındayım canlarım
Özgür emek özgürlük demektir
Özgür emek peşine takılalım diye
Yalvarıp duruşum bundandır işte
Gelin bugün yine Nazım babayı dinleyelim
Güzel günleri hayal edelim
Çünkü hayaller olmazsa gerçekler gelmez
Buyurun”
|