Her yeni yıl bir öncekine göre sitem yüklü geçegelmiştir.
Gelecek yeni yıl her ne kadar umut barındırıyor gibi algılansa da yine de geleceğe duyulan merakın etkisiyle yıldız fallarına kaçamak bakışlar atılır çoğu zaman…
Ülkemizde özellikle son yıllarda artan bu yıldız falı merakına ben de katılayım dedim ve sizler için yıldız falına bir göz attım:
Geçtiğimiz yılları kolektif protein sağanağı altında geçiren siyasilerin yıldız haritasına baktığımızda hücrelerinde, protein takviyesiyle meydana gelen bir güçlenme görülmekte…
Enerji fazlası, serbest dolaşım ve önüne gelene saldırma hakkı verilen polislerin kol ve bacak kaslarına da ekstra kuvvet olarak yansıyacak...
Yıldız enerjisindeki yükselme ve değişmeler; yürüyüşünü, oturup kalkmasını beğenmedikleri, sakal ve bıyıkları örf ve adetlere aykırı olanlar üzerinde bir baskı yaratacak…
Sert gezegen geçişlerinin etkisinden olsa gerek, yükselen muhalif seslere karşı duyulan tahammülsüzlük bu yıl da coplama, gözaltı ve tutuklamalarla sürecek gibi gözüküyor.
İşten atılmalar devam edecek…
Akıl tutulmaya, vicdanlar körelmeye, ahlak tükenmeye dönecek yüzünü…
Hukuk yerle bir edilmeyi sürdürecek…
Medyatik çığırtkanlıklar ve karartmalarla gerçeğin avazı kısılmaya devam edilecek…
Kabadayılıklarla diplomatik zarafetin dili yerle bir edilecek…
Tarım arazilerinde binalar yükselmeye devam edecek ve bizler ithal buğdaya, pirince…vb… muhtaç olmaya devam edeceğiz…
Hayvancılık cenneti olan ülkemize dışarıdan et getirtmeyi sürdüreceğiz, hatta yapay etler marketlerde boy göstermeye başlayacak…
En güzel ormanlarımızı, doğa cenneti olarak isimlendirilecek yerlerimize maden ocakları veya termik santral kurulup yok edilmelerinin önünü açmaya devam edilecek…
Yarım simitle beslenmeye endeksli asgari ücretli yaşam, egemenliğini sürdürecek…
Açlık ve yoksulluk sınırları TV ekranları ve haber sitelerinden halkın inatla gözüne sokularak “Tevekkül Allah” nutukları atılacak. Toplumsal muhalefetin sesini kısmaya odaklanacaklar yine…
Barınma, ulaşım, sağlık ve eğitim haklarında yeni gasplar bekleniyor…
Çatınız her an başınıza yıkılabilir, aile hekiminiz kapsama alanı dışında kalabilir, otobüs güzergâhınız değiştirebilir ve medrese eğitimiyle baş başa kalabilirsiniz…
Yolda yürürken veya işten eve dönerken başınıza bir şey düşebilir ya da bir bombanın kurbanı olabilirsiniz…
Ülke bir savaşa sokulabilir, şehit cenazeleri sıraya dizilebilir…
Belki içiniz karardı buraya kadar. Ancak yıldız haritasında tek net kalan nokta ise iktidarın ve kapitalist düzenin ortak söyleminin süreceğini gösteriyor ve bizlere yine denilecek ki:
“Konuşma!...
Çalış!...
Nefes al ama yaşama!..
Sakın ha itiraz etme bir şeye!...”
Yıldız haritası bunları söylerken diyorlar ki yeni bir yıla girecekmişiz. Yalan… Vallahi de billahi de yalan… Yıllardır bitmeyen bir yıl yaşamaktayız zaten biz. Bu gidişle daha uzun süre de bitmeyecek bir yıl… Hatta diyorlar ki Türkiye’nin sonu da…
Ahmet Erhan’ın Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazandığı derlemesindeki şu mısralar unutulur gibi değil:
“Ülkemin üzerindeki bu alacakaranlık
Bu belirsizlik, bu umarsızlık, bu korku biterse eğer
Halkım bu ufkun nereye uzanacağını bilirse bir gün
Şiirler yazarım o zaman, saf ve belki de
Oyun olsun diye boş, anlamsız…”
Şimdi beyhude geçen bir yılın “bitmeyen kakafoni”si sürerken ufuklar öyle daralmış ve içler öylesine kararmış ki, “saf ve belki de oyun olsun diye boş, anlamsız şiirler”in değil, coşku dolu, anlamlı marşların özlemi dağlıyorken ciğerleri, yıl bitmiş sayılır mı?
Yine de direnç yıldızınızın hiç sönmemesi dileğiyle…
Mutlu yıllar…
|