Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29908091
Bugün Ziyaretçi :  3382
Aktif Ziyaretçiler :  887

Üniversiteye Kelepçe
 
Üniversite bir disiplin içinde evrensel gerçekliği açık bilimler açısından ve bunları da toplarsanız hayatın bütünü açısından araştırılıp, üretilmeye çalışıldığı bir kurumdur. Bunu yapanlar ise akademisyenler ve tabii ki de öğrencilerdir. Ancak bunu yaparken de özgür bir ortama gereksinim duyarlar. Zira gerçek anlamda bilim ve fikir adamları sadece özgür üniversitelerde yetiştirilir.
 
Üniversiteler bilgi ürettikleri için güç elde ederler. Bu gücü kullanmak isteyen çeşitli çevreler olabilir. Bu çevreler üniversite üzerinden insanın insana ve diğer varlıklara karşı hükmetmesi olup, insanın özünde olan iktidar gücünü elde etme arzusuyla hareket ederler. Durum böyle olunca da siyasi akımlar, siyasi iktidar, üniversite dışı güç odakları sürekli olarak da üniversite gücünü yanlarına alarak güçlerine güç katmaya çalışırlar. Ancak bu durum üniversiteyi evrensel davranış  tarzından uzaklaştırıp bilimsel özerklikle bağdaşmayan bir iktidar aygıtı haline getirir. Böyle durumlarda ülkemizde olduğu gibi maalesef iktidarların çizdiği sınırların dışına çıkılamaması, çıkıldığı zaman da meşruiyet kaybıyla karşı karşıya kalacak olma korkusu üniversiteleri güdük bırakmaktadır. Dolayısıyla da vicdanı, birikimi ve düşünceleri arasında ikilem arasında kalan insanlar yetiştirmektedir.
 
Üniversitelerin özellikle laiklik çerçevesinde ilerlemesi ise esastır. Eğer üniversiteler laik birer kurum olarak ortaya çıkmamış olsalardı, bugün hala dünyanın dönmediğine inanıyor olurduk. Zira Galileo bu yüzden öldü…Yine atom çekirdeğinin parçalanamayacağına inanır, bugünkü yaşantımızı borçlu olduğumuz bilimsel gelişmelerin büyük bir çoğunluğunu göremezdik bile. Zira din adamları, inanca aykırı buldukları konuların araştırılmasını yasaklarlar, konuşulmasına bile izin vermezlerdi. Batı’da bilimin gelişmesini sağlayan şey kısaca "aydınlanma" dediğimiz süreçtir ve "ampüllerin yakılması" anlamına gelmez. 
 
Türkiye bu aydınlanma hareketini ATATÜRK sayesinde yaşadı. Şimdi ise bu aydınlığın üzeri örtülmeye çalışılıyor. Üniversitelerimizde artık üniversite mensupları memurluk ile entelektüellik arasında bir seçim yapmaya zorlanmaktadır. Memurluk devlet nezdinde meşruiyet kazandırırken, siyasi açıdan da iyi bir pozisyon tutmanın yolunu açmaktadır. Entelektüel kaygılar ise iktidar ve çevresine eklemlenmemeyi ve otoriteye kafa tutmayı sağlarken, toplumsal gelişmenin de motor gücü olmaktadır. Bu nedenledir ki üniversitelerin güdük kalmasının sorumluluğu önce zorlamalar karşısında entelektüel duruş sergileyemeyen bilim insanlarının, sonra da üniversiteleri evrensel normların dışında zorlayan güç odaklarınındır.
 
Çoktan seçmeli sınavlarla üniversiteye başlıyor gençlerimiz. Sosyal hayatlarında karşılaştıkları sorunlar karşısında seçebilecekleri beş şıktan mahrumdular oysa ki. Yaşamın beş şıktan ibaret olmadığını onlara öğretebilecek en iyi yer üniversitelerdi. Kendilerini daha güzel ifade edebilecekleri, insanları, yaşamı daha iyi tahlil edebilecekleri mekanlardı üniversiteler. Doğruydu hayalleri. Ama bulamadılar umduklarını. Bir de üzerine başka sıkıntılar da eklenince üniversiteler patlamaya hazır birer bomba haline geliyor. Hele ki bu pandemi sürecinde gençler iyice gerilmiş durumdalar.
 
Dün Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması yapıldı. Üniversite içinde öğretim görevlisi olmayan biri tepeden getirilmek isteniyor. Haklı olarak da bir tepki oluşuyor. Bu çok olağan bir durum. Ancak olağan olmayan çok kötü bir şey daha oluyor: Ankara Üniversitesi'nde akademisyen cübbelerini polisin postallarıyla ezip geçme görüntüleri hafızalardayken polis Boğaziçi Üniversite'sinin kapısına kelepçe vuruyor. İşte bu olacak şey değil. 12 Eylül faşizminin bile yeltenmekten ar ettiği bir durum gerçekleşti dün. Türkiye adına, bilim adına utandık doğrusu. 
 
Açıkçası her ne gerekçe olursa olsun bir bilim yuvasına kelepçe takılması açıklanabilecek bir durum değil. Bir rektör kendi görevli olduğu bilim yuvasında böyle bir şey olduğunda istifasını basar, geçer en öne mücadele eder. Ama bugün yeni atanan rektör bunları oturmuş izliyor. Bir de eyleme katılan tüm öğrenciler ertesi gün sabah saatlerinde evleri basılarak gözaltına alınıyor. Sormak istiyorum: “Biz hangi devirdeyiz?”
Demokratik bir hak olduğunu bildiğimiz itiraz ve düşüncesini ifade hakkı ne zamandan beri yasak oldu? Bu demokratik bir ülkede yaşamadığımızın itirafı mı? Öğrenciler eylem yapıyormuş, bırakınız yapsınlar ne var? Bu kadar tepkiye ne gerek vardı? Ülkemizin alnına koca bir utanç lekesi sürmenin anlamı neydi? Ne olacak bundan sonra? Dün bir üniversitede başlayan eylem tüm ülkeye yayılırsa ne olacak? Yoksa bu gençleri kışkırtmak, sokağa dökmek için kasti bir hareket mi? Kafamda deli sorular dolaşıyor? 
 
Aklıma ODTÜ’lü bir öğrencinin polise söylediği “Ben buraya 530 puanla girdim, sen elinde copla giriyorsun.” sözü geliyor. Zira ODTÜ ve BOĞAZİÇİ Üniversitelerinde okuyan öğrenciler bu ülkenin en zeki, akıllı gençleridir. Bu nedenledir ki bu kelepçe aynı zamanda akla, bilime, mantığa, geleceğe, aydınlığa vurulmuş bir kelepçedir.
 
Şunu da sormak istiyorum; “Neden tüm oyunlar gençler üzerinde oynanıyor? Neden ille de hep üniversiteler seçiliyor?” Kimler verecek bu soruların yanıtlarını? Gençler ise az çok kendi üzerlerine oynanan bu oyunun farkındalar. Ancak henüz çok gençler ve tecrübesizler. Hala büyüklerine güvenlerini yitirmediler. Yitirmemeleri de gerekiyor. 
Gençler, İstiklâl Marşı yazarı: Mehmet Akif Ersoy’un dizeleriyle karşılık veriyorlar: 
 
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.”
 
Üniversiteler bilim yuvalarıdır. Bilim yuvasında şucu, bucu akademisyen olmaz. Bilim yuvalarında akademisyenler özgür olmalıdır.
Akademisyenler memur olduğu anda bu bittiğimizin resmidir. Buna izin vermekse bu ülkede “karanlıklar çağı”nın başlama fitili olacaktır. İzin verilmemeli. Tüm yanlışlardan dönülmelidir…
 
Üniversiteler aklın ve sağduyunun, gençler de geleceğimizin teminatıdır. Onları kimse siyasi amaçları için kullanma hevesine girmesin. Zira bu gençlik kaybedilmemelidir... Siz sanıyor musunuz ki gençler ayaklanınca aileleri yerlerinde mi oturacak… Dikkat edin yakılan bu ateş dönüp dolaşıp sizi yakmasın… Vakit geç olmadan dönün bu yanlıştan…
 

 

Ekleyen:  Arzu KÖK
Tarih:  8.1.2021
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Arzu KÖK Yazıları
Gençler!...Arzu KÖK [ 26.5.2022 Devamı
MAYISArzu KÖK [ 11.5.2022 Devamı
BayramArzu KÖK [ 7.5.2022 Devamı
Ölmez Ağacı”mıza Dokunmayın…Arzu KÖK [ 11.3.2022 Devamı
2022’nin Yıldız FalıArzu KÖK [ 1.1.2022 Devamı
Kökleri Unutmak…Arzu KÖK [ 29.11.2021 Devamı
Geleceğini Vuran Ülke Arzu KÖKArzu KÖK [ 27.7.2021 Devamı
Batan GemiArzu KÖK [ 12.7.2021 Devamı
Çocuk İstismarına Susma!...Arzu KÖK [ 30.6.2021 Devamı
Gençlerden Mesaj!...Arzu KÖK [ 16.5.2021 Devamı
Şaşırmak...Arzu KÖK [ 10.5.2021 Devamı
23 Nisan ve ÇocuklarArzu KÖK [ 24.4.2021 Devamı
Laiklik Vazgeçilir DeğildirArzu KÖK [ 3.3.2021 Devamı
Bu Vatan BizimArzu KÖK [ 15.2.2021 Devamı
Ne Olacak?Arzu KÖK [ 9.2.2021 Devamı
Bitmeyen YılArzu KÖK [ 27.12.2020 Devamı
The Truman ShowArzu KÖK [ 15.12.2020 Devamı
Akılla İnananlara... Arzu KÖK [ 4.12.2020 Devamı
Atatürk’ü Anlamak… Arzu KÖK [ 9.11.2020 Devamı
MuhalefetArzu KÖK [ 14.10.2020 Devamı
Mahşere Çok Yok…Arzu KÖK [ 26.9.2020 Devamı
Neler Oluyor?Arzu KÖK [ 21.9.2020 Devamı
Alkış!...Arzu KÖK [ 14.9.2020 Devamı
Öğretmen Yük mü?Arzu KÖK [ 2.9.2020 Devamı
Çocuktan Gelin Olmaz!Arzu KÖK [ 9.8.2020 Devamı
Kadın ve TeknolojiArzu KÖK [ 4.8.2020 Devamı
Fatih Sultan Mehmet'in Bedduası...Arzu KÖK [ 17.7.2020 Devamı
Cehaletin Sesi Aklı SusturuyorArzu KÖK [ 7.7.2020 Devamı
Savunma YürüyorArzu KÖK [ 23.6.2020 Devamı
Kültür – Miras ve YassıadaArzu KÖK [ 2.6.2020 Devamı
Bitmeyen SenfoniArzu KÖK [ 30.5.2020 Devamı
Gençlerimiz!...Arzu KÖK [ 20.5.2020 Devamı
Kızılay Meydanı ve GüvenparkArzu KÖK [ 12.5.2020 Devamı
Evdeyiz!...Arzu KÖK [ 3.5.2020 Devamı
Ders Alacak mıyız?Arzu KÖK [ 25.4.2020 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  4  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam