Hani bir fıkra vardır:
Avcılar, Temek önderliğinde ormanda ilerliyormuş. Karşılarına küçük bir delik çıkmış. Temel: “Yatın, tavşan deliği” demiş. Yatmışlar. Delikten tavşan çıkmış. Avlayıp yola devam etmişler.
Yolda bakmışlar, daha büyük bir delik… Temel: “Yatın, tilki deliği” demiş. Yatmışlar. Tilki çıkmış, vurmuşlar. Yola devam etmişler.
Sonra delik büyümüş. Bu büyük deliği gören Temel: “Yatın ayı ini” diye bağırmış. Ayıyı da avlamışlar. Avcılar Temel’in her şeyi bilmesinin rahatlığıyla keyiflenmiş…
Bir süre sonra kocaman bir delik çıkmış karşılarına… Temel’e bakmışlar. Temel: “Uşaklar” demiş,” …ne çikacağunu bilmeyrum. Siz yatın, ne çıkarsa bahtinuza!”
Ertesi gün gazetelerde şu haber görülür: “Dört avcı, tren altında kaldı.”
Şimdi bu fıkrayı niye anlattığımı merak ediyorsunuz. Açıkçası ben bu fıkrayı günümüzde ülkemize benzettim. Kapkaranlık bir deliğe doğru gidiyor gibiyiz. Sonucu kim belirleyecek belli değil. İsyanım, feryadım ülkem için… Sonucu sistem mi yoksa millet mi belirleyecek bilemiyorum ama umarım sonumuz o avcılar gibi olmaz.
Felaketten kurtuluş; Emperyal güçlere hesap sormadan önce, Türkiye'nin önünü tıkayan cumhuriyetin temel ilkeleriyle, laiklikle ve M. K. Atatürk'le kavgalı, derdi olan zihniyetten kurtulması ile olası görünüyor. Ancak bu durumda herkes kazançlı çıkabilir; üretenler ve tüketenler birlikte güç kazanabilir... Halkın ayağa kalkması, uyanması ve kurtuluşu ancak böyle olur...
Örgütlü cehaletin karşısına milli güçlerin derhal birleşip, ülkeyi bu örgütlü cehaletin hegemonyasından kurtarması şarttır... Tercih, Türkiye ve Türk Milleti olacaksa, yol budur... Bu gerçeği düşündüğümüzde, hedef ve amaç bellidir: Türk Milletinin geleceği için, varlığı ve huzuru için tüm milli güçlerin dayanışma içinde olması gerekiyor.
Türkiye'yi yaratanlar kendini "Türk" sayan, hisseden, kültür milliyetçisi Türklerdir. Bu söylem kan ırkçılığı asla değildir, doğru anlaşılmalıdır... Çünkü Türkiye'yi yaratanlar, kendini Türk kabul eden herkestir. Bunlar da Türkiye Türkleridir... Türkiye'yi yine bu bataklıktan çıkaracak olan da bunlardır. Bölücülük yapmayan, iyi niyetli, vatana, bayrağa, devlete bağlı her vatandaşın elinden tutanlar olacaktır ülkeyi bu bataklıktan çıkaracaklar... Başka çare ve seçenek yoktur. Aksi halde herkes yok olur... Gücü kendinde olan bir paradigma... Bilinmelidir ki; Türkiye olmadan ne Ortadoğu'ya, ne de dünyaya huzur gelir...
'Türkleri dışlarsanız yazılacak dünya tarihi olmaz' ifadesi bir gerçeği dile getirir. Hal böyle iken Türkiye, anlamsız projeler için neden piyon edilir anlamıyorum. Eğer Türkiye'nin ve Türk'ün yerini yanlış seçerseniz yanlış sonuçlar kaçınılmaz olacaktır. Tarihin merkezinde Türk vardır, bundan böyle de olmak zorundadır. Geçici hevesler birer sabun köpüğü olmaya mahkûmdur...
Ön Türk'lerle Anadolu vatan olmuştur; bunun tarihi başlangıç, "evvel ve ezel" zaman tünelidir... Türk'e düşman olanlara bunun hatırlatılması şarttır... Ortadoğu coğrafyasında yapılmak istenen sınır değişikliklerine izin vermek demek, Türkiye'nin dünya haritasından kalkması demektir.
Bu topraklar binlerce yıl boyunca yani antik çağdan, belki arkaik zamanlardan beri birilerinin işgal alanı, birilerinin site devletler yeri olmuş olabilir. Çeşitli güçler bu topraklarda hüküm sürmüş de olabilir; ama bu topraklar tarihte ilk defa Türklerin vatanı oldu; vatanın sınırları kanla çizildi...
Gelişmeler hepimizi endişeye sevk etmiş olabilir, hayallerimizi törpüleyebilir. Peki, yok mu olacağız? Asla! Ayrışarak mı temizleneceğiz? Hayır! Milli uyanışla şahlanılacaktır... Yani; Kimin hain, kimin it, kimin kiralık uşak, kimin de vatansever, milliyetsever, bayrak sever olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarında kapılarda beklemedi, harekete geçmek için kimseden izin almadı. Köy Enstitüsü programlarını bol faizli krediler alıp borçlanarak yapmadı. Onlarca fabrikayı da öyle. Tarım ve hayvancılığı destekledi, köylülerini baş tacı ederek ülkeyi huzur ve refaha kavuşturdu. Yıkık, virane bir ülkeden tüm dünyanın imrenerek baktığı bir cumhuriyet kurmayı bildi bu millet. Bugün neden yapılamasın?
Milli bilinç bu anlamda açık tutulmalıdır. Bu millet eğer yeniden Mustafa Kemal Atatürk'te sezdiği samimiyeti sezer ise bu vatan için her şeyini yeniden feda etmekten çekinmez. Bu milletin dış güçlere ve onların parasına ihtiyacı yoktur.
Üzülerek söylemek gerekir ki yanlışların acı sonu belli... Günümüz muhterislerine, kin yumağı, lafazanlarına bir uyarı olmalıdır bu satırlar! Zira biz acı sonu yaşamak istemiyoruz, ülkemizi seviyoruz…
|