Ben çocuklara çok güvenirim. Bazen yüzlerine bakarım uzun uzun, tertemiz, saf, pırıl pırıl parlayan gözleri vardır. O gözlerde geleceğin doktorunu, siyasetçisini, hemşiresini, öğretmenini, annesini, babasını görürüm.
Herhalde Atatürk’te aynen öyle görüyordu çocuklara bir cumhuriyeti, bir geleceği, bir bayrağı, bir ülkeyi emanet edip, yeryüzündeki ilk çocuk bayramını da hediye ederken...
Onlar bizim çocuklarımız, geleceğimiz, umudumuz, en değerli varlıklarımız.
Peki, biz ne yapıyoruz bu çocuklara?
Yıllar önce ODTÜ’de okuyan arkadaşlarımdan birisi anlatmıştı. Amerikalı hocalarından birisi demiş ki,
“Çocuklarınız çok akıllı, gözlerinden zeka fışkırıyor, ama o çocuklardan bu büyükleri nasıl meydana getiriyorsunuz anlayamıyorum.“
İnanın bizde anlayamıyoruz…
Herkesin bildiği, kabul ettiği bir yol var. Eğitim…
Peki onca okullar, dersaneler, üniversiteler varken, sürekli yenileri açılıp dururken neden başaramıyoruz?
Nerede yanlış yapıyoruz biz?
Bir zamanlar odun tüccarından bir Milli Eğitim Bakanımız olmuştu galiba…
Olsun, mesela bugünde İktisat mezunu bir anayasa başkanımız var…
Zaten meclisdekilerin çoğu mecliste olmasalar belki hapiste olacaklar…
Çoğunun yasaya uymayan ne işler yaptığını yazıp duruyor hergün gazeteler.
Acaba bu en yüksek noktalarda oturanları örnek aldığı için mi yanlış danranıyor çocuklarımız?
“İzindeyiz Atam“, demeyi bırakıp “Izindeyiz başkanım „ demenin doğruluğuna mı inanmaya başladılar?
Belki bunlar da önemli birer etken ama bence asıl sorun, ne okulda, ne dışarda.
Alt alta yazılabilecek sayısız etkenin başında öğretmenler geliyor.
Hani şu çocuğumuzu eti senin kemiği benim deyip teslim ettiğimiz, öğrendiği ya da öğrenemediği her şeyden sorumlu tuttuğumuz, ellerinden birer tılsım beklediğimiz, çocuğumuza geleceğin kapılarını açarken yanımızda duracağına inandığımız yürekli neferimiz.
Öğretmenlerimiz…
Dünyanın her yerinde öğretmenler çok önemlidir. Çünkü gelişmiş ülkelerde öğretmene bir şeyler öğreten biri gözüyle bakmazlar. İnsan eğiten olarak görürler.
İnsan eğiten…
Oysa memleketimde uzun yıllardır okullarda eğitim verilmiyor, sadece öğretim veriliyor.
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısından alın da yoğun geçim sıkıntısı ile karşı karşıya kalan öğretmenlerin verimlilik durumuna, öğretmenlerimizin de yeterli eğitimi alamamalarına kadar uzanan sayısız nedenden dolayı çocuklarımız eğitimden nasiplerini alamıyorlar artık. Sadece birşeyler öğrenmekle yetiniyorlar ki, o da ÖSS’ yi kazanmaya dayalı.
Acaba işe öğretmenlerin sorunlarına çözüm arayıp onları eğitmekle başlasak, otuz yıl sonra durum ne olurdu?
Aile, çocuk, öğretmen, eğitim, gelişim: Medeniyet…
Artık tutsak öğretmenimizin elini…
|