Geçmişe bakıyorum…
Nerelerden, ne kara günlerden, ne badirelerden geçti bu memleket. Neleri atlattı, ne krizlerle, depremlerle, sarsıntılarla sallandı. Ama yıkılmadı.
Çünkü bir avuç savaştan çıkmış, yok yoksul, kolu kanadı kırık, perişan haldeyken bile, toprakları işgal edilmiş, denizlerinde, boğazlarında İngiliz gemileri demirliyken bile, inandığı, güvendiği en yüksek makamdakiler tarafindan manda olmaya layık görülmüşken bile…
Bir şey vardı…
Sessiz, gizli, görülmeyen, ama koparmayan, bağlayan, sıkıca bir arada tutan bir şey vardı.
Herkesin içinde gizlediği, kimsenin önüne geçemeyeceği bir şey..
Büyük bir güç…
Inanç…
Yürek..
İman..
Işte bununla kurtardı bir avuç insan bu ülkeyi. Ruhunda bunları taşıyan bir adam çıktı ve sürükledi peşinden o bir avuç insanı. Tek bir insan başardı bunu…
O sessiz, zavallı, perişan insanlardan birer kaplan yarattı… Izmir`de, Çanakkale`de, Samsun, Amasya, Sivas, İstanbul, yurdun dört bir yanında göğsünde birer kaplan gizli, inanç, iman gizli insanlar koparıp aldılar bu memleketi düşmanın elinden.
Her karışına kanlarını dökerek…
Bir avuç insan…
Savaşları, sarıntıları, depremleri bu güçle yendi bu millet…
Şimdi bu güne bakıyorum birde...
Milyonlara ulaştık… Aradan geçen onca zaman,..
Artık öyle bir adam yok…
Kimler geldi, kimler geçti…
Her gelenle gidenleri arar olduk…
Hepsi biraz daha geriye, biraz daha kötüye götürdü bizi…
Biz umut bağlayıp onlara, beklerken medeniyete ulaşmayı, onlar öncelik tanıdılar ceplerine,
çavrelerini saran akbabalara, hırsız, arsızlara.
Geldik bu günlere…
Son yılların politikasının bu ülkeye yaptığı en büyük kötülük nedir acaba…
Memleketin satılan her parçası mı?
Yabancılara ne karşılığı olduğu bile bilinmeden peşkeş çekilen değerlerimiz mi?
Bizi bir sömürge gibi, ipin ucundaki bir kukla gibi oynatmalarına seyirci kalmamız mı?
Yabancıların sözünden çıkmamak uğruna kaybettiğimiz itibarımız, saygınlığımız mı?
Başımıza sardığımız terör belası mı?
Altından kalkılamayacak borçların sırtımıza gün geçtikçe artarak binmesi mi?
Gözü doymayan, hırsın ve gücün esiri olmuş, hırsız, ahlaksız, üç kağıtçı politikacıların elinde kalmış olmamız mı?
Saymakla bitecek gibi değil.
Hangisine hayır diyebilirsiniz ki?
Bence hepsi doğru ama bunların yanında öyle bir şey var ki, bizi bitiren o olacak işte…
İçimize atılan, inançsızlığın, cehaletin, ahlaksızlığın tohumları, öğretilen, hergün gözümüze sokulan çalışmadan, emek sarfetmeden, kısa yoldan para kazanmanın çarpık yolları, dinin, imanın bir beze indirgenecek kadar politik oyunlara alet edilişi, Allah’ın bile menfaat yolunda düşünmeden kullanılabilir olması…
Halen inatla direnen bir avuç insana rağmen...
Ahlakın, inancın, imanın yok olması…
Ve artık göğüslerde çarpan sadece bir et parçası…
|