Bu yazım da, geçmişe özlem üzerine olacak; hani bir deyim vardır,
“komşu komşunun külüne muhtaçtır”
Bunu biraz açalım: Eskilerde doğalgaz, kalorifer yakıtı, gibi ısıtacak şeyler yerine, taş kömür veya odun yakan çeşit çeşit sobalar vardı, örneğin çini soba, döküm soba, teneke soba gibi,
Taş kömür veya odun yakan sobalar evlerimizi ısıtırken, sobadaki ateş çabuk geçip bitmesin diye kor halindeki ateş mangallara alınır, ateşin bıraktığı, külde kahveler yapılır, patates veya kestaneler pişirilir, hatta evin yemekleri bile bu mangaldaki ateşe konan üç ayaklı demirden yapılmış saç ayak üzerine tencere koymak suretiyle yemekler ısıtılırdı…
İşte bu sıcak kül komşuların birbirlerinden istediği ihtiyaçlarıydı. Bazen evin ufak çocuğu komşuya gönderilir, o anda evde bulunmayan her hangi bir şey istenir “Ayşe teyze annem bir fincan toz şeker istiyor yarın bakkaldan alıp iade edecek” der, komşudan istenen neyse ertesi günü alınır iade edilirdi.
Bazen de evdeki mangalın ateşi sönmüşse, o ateşi yeniden yakmak için komşudan sobanın küreği ile, ateş bile istenirdi.
Bu vesileyle komşular arası sıcak ilişkiler yaşanırdı, evin anneleri birbirlerine sabah kahvesine gider günlük sohbetleri sırasında sıcak kül içine sürülmüş bakır cezvelerde ağır ağır pişen kahveler bol köpüklü ve de çok lezzetli olurdu, şimdilerde elektrikli makinelerde çabuk pişen kahvenin ne köpüğü ne de lezzeti oluyor.
Mangalda pişen kahveler yudumlanırken, sigara kâğıdının üzerine açık olarak alınan tütün yayılır kâğıdın iki ucu birleştirilir dilin ucuyla hafif ıslatılarak sigara sarılırdı mangalın ateşinde yakılan sigara keyfi başkaydı, şimdi ise çeşitli marka sigaralar sadece göz boyuyor.
Bir de akşam yemeği sonrası komşular birbirlerini ziyaret ederlerdi, önceden haber vermek suretiyle gidilir, hâl ve hatır sorulur, günlük olaylar, çocukların okul durumları gibi konuşmalar sonrası veda edilir, daha sonra iade-i ziyaret yapılırdı.
Bu günlere gelirsek, her evin her odasına ayrı ayrı kurulmuş televizyonların çeşitli kanallarındaki diziler hayatımıza girdi, komşuya gitmek kimsenin aklına gelmediği gibi aynı apartmanda oturanlar birbirlerini tanımıyorlar bile.
30 yıldır oturduğumuz apartmanda kimlerin oturduğunu bilmiyorum, bazen yeni taşınan birine güle güle oturun demek için ziyaretine gidiyoruz, iade yapmadıkları için bir daha gitmiyoruz.
Sokak kapısında karşılaşınca bile selam vermekten kaçınıyorlar, bir gün aynı anda aynı asansöre bindiğim kapı komşunun eşi bana “hanımefendi hangi kata çıkıyorsunuz” şeklinde sorunca “on yıl önce karşı dairenize gelin gelmiştim hem de dairemizi sizden satın almıştık” dediğimde komşunun yüzündeki mimiklerinde hiçbir değişiklik olmamıştı.
Bundan önceki yazımda belirttiğim gibi hızla gelişen teknoloji bugünkü insan ilişkilerini kopardı ve aile ilişkilerini ortadan kaldırdı.
Böylece sosyal yapı düzeltilmesi olanaksız halde yara almış oldu.
|