Kimse sormaz garibanın derdini. Hani bir söz vardır ya “Tok açın halinden ne anlar” diye. Katılmamak mümkün mü bu söze? Hele de ekonominin bozuk gittiği şu günlerde.
Gariban neden garibandır? Ne kadar çabalarsa çabalasın paranın sıcak yüzü hiçbir zaman ısıtmaz garibanı. Emek verir emeğinin karşılığını alamaz çoğu zaman, hizmet verir hizmetinin bedeli ödenmez. Bir elinin gördüğünü diğeri görmez. Yaşamanın ağır faturası vardır çünkü. Nefes almak bile paralı olmuş neredeyse. O ne yapsın?
Kimi dükkan açmış, işler yolunda gitmemiş, kimi dolandırılmış, kimi saf halinden faydalanılmış. Kimi beceremeyip yüzüne-gözüne bulaştırmış... Kimi de okumuş...
Babası ceketini satmış, aç kalmış, ama okutmuş. Devlete millete faydalı olsun diye yetiştirmiş. “Dürüst ol, harama el uzatma, saygında kusur etme” demiş. “Temiz sütümü helal etmem yoksa” demiş anası. O da doğruluk ve dürüstlük üzerine kurmuş hayatını. Ama adı gariban memur olmuş...
Oturduğu masa eskimiş, kalemler tükenmiş, saçlar ağarmış. Yıllarca hizmet vermiş yılmadan.
Zor zar getirmiş her ayın sonunu. Bakkala, kasaba, manava bir yazdırmış borcunu, bir sildirmiş. Dolmuşlarla gidip gelmiş işine ekonomik olsun diye. Sıra beklemiş saatlerce, ayakta gidip gelmiş kimi zaman. Evinde kaynayan sıcak çorbasına kanaat getirmiş. Kimi öğretmenlik yapmış, kimi devlet memurluğu, kimi polislik, kimi hemşirelik...
Tayinler cıkmış şehirden şehre dolaşılmış, yeni insanlar, yeni şehirler, yeni hayatlar öğrenilmiş. Gururla taşımış yıllarca devlet memurluğunu.
Ve yıllarca her gelen hükümetin vereceği zammı merakla beklemiş. Yüzde kaç alırım da hangi taksite girerim diye ümitlenmiş çoğu.
Kimi tek iş yetmez oldu diye ikinci işe koyulmuş. Hayat mücadelesini yerine getirirken sağlıktan da olmuş kimisi.
Ve yıllar yılları kovalamış sıra gelmiş emekliliğe... Sevinmiş, “Artık sonunda emekli oluyorum” derken hevesi kursağında kalmış, başka başka ihtiyaçlar ortaya cıkmış. Ertelenmiş hayaller biraz daha çalışayım derken, gücünün artik iyice azaldığını da hisseder olmuş. “Acaba ölmeden emekli olabilir miyim?” demeye başlamış.
Ve imzalar atılıp emeklilik dilekçeleri yazılmış. Yıllar süren hizmetin karşılığı bir ev bile almaya yetişmeyecek bir ikramiyeyle memura sunulmuş: Verdiğiniz hizmet için teşekkür ederiz...
Bu ülkede yasayıp memur olduğunuz için, sesinizi çıkarmadan yıllarca hizmet verdiğiniz için. Şimdi size vereceğimiz 3 ayda bir alacağınız maaşınızla geçinmeye çalışacaksınız. Yani senede 4 kez bizi ziyaret edeceksiniz. Siz yine yazdırmaya devam edin esnafa vadeyi biraz daha uzatsın. Ev alamadınız, ama gidip şöyle uygun bir yerde ucuz bir kirayla ev tutabilirsiniz. Oğlunuz, kızınız okuduysa onlarla övünebilirsiniz.
Sizler gideceksiniz yerinize onlar gelecek. Bu çark böyle gelmis , ama böyle gider mi?
|