Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29910523
Bugün Ziyaretçi :  1470
Aktif Ziyaretçiler :  1470

Korku!...
 
Güya en önemli olan, adına çok büyük anlamlar yüklenen halk, acaba neden bunca haksızlığa ve adaletsizliğe göz yumar ve hatta kötülükleri destekler duruma gelir hiç düşündünüz mü?
Hani derler ya: Halk daima masumdur, mazlumdur, ama bir o kadar da güçlüdür. Bu nedenledir ki kralı da, soytarısı da, iktidarı da, muhalefeti de hep ona yaslanır. Hepsinin “Halka karşı sorumlulukları” vardır. Yapılan her şey “Halkımız öyle istemiştir”, “Halkın takdiridir” diye yapılmıştır. Bütün kararlar onun adına alınır. Egemenlik bile kayıtsız şartsız ona aittir. Soldaki adı halktır, sağdaki adı millettir. Solla sağ arasında gidip gelenler ona ulus der, geçer. Kendisine bu kadar çok anlam yüklenen, türlü güzellemelerle pohpohlanan, ondan uzak kalındığında elitist olunduğu sanılan, onu kötülemenin her türlü tepkiyi çektiği, solcusunun sağcısının “önüne yattığı” tek şey halktır.
 
Peki tüm bunlara rağmen neden adına bu kadar çok anlam yüklenilen bu halk bunca haksızlığa ve adaletsizliğe göz yummakta?
 
Baktığınız zaman adeta ülkenin ortasına kurulmuş bir mezbaha var. Bu mezbahanın tanığı, izleyicisi olan halk ise adeta felç geçirmiş halde. Bu halkın bir üyesi olarak bizlerin de tabii, elimiz ayağımız tutmuyor, konuşamıyoruz. Vicdan, ilke her şey ayaklar altında. Biraz cesaret bulup ayağa kalkmaya çalışanlar ise çok çok büyük güçlüklerle karşılaşıyor.  Zira kutuplaşmanın konforuna sahip olmuş olanlar ise kolaylıkla bizi ve birbirlerini işaret eder haldeler. 
 
Bir Fransız özdeyişi der ki: “Korku, en amansız suikastçı; sizi öldürmez ama yaşamdan alıkoyar.”  Ülkemizin son zamanlardaki durumu da bu.  Çevresindeki savaşlarla, güvensizlikle, adaletsizlikle, ekonomik krizler ve doğa katliamları ve felaketleriyle  harabeye çevrilmiş ülkemizde ne yazık ki korkunun en güçlü yanlarını yaşıyoruz. 
 
Korku insanın içindeki pek çok duyguyu körelten ciddi bir suikast silahı gibidir. Korku insanın; sosyal olabilme, empati ve dayanışma gösterme, düşünme, özerklik ve adalet için mücadele etme, dünyayı ve onunla beraber kendimizi değiştirme isteklerini yerle bir eder. Bununla da kalmaz yeteneklerimizi köreltir. Oysa bunların hepsi insan olmanın gereklerindendir. Korku; zulmü teşvik ederken, her türlü baskı ve şiddeti meşrulaştırır. Bu ise, suskunluk ve acizlik duygularının tetiklenmesine neden olur.
 
Siyaset kuramcıları, yaygın korkunun canlılığımızı tehdit ettiğini ortaya koyan çok ciddi araştırmaları da vardır. Bu araştırmalara göre; sistem ruhsal bozukluk salgını yaratmaya başladı. Kaygı, stres, depresyon, sosyal fobi, yeme bozuklukları, kendine zarar verme davranışları ve yalnızlık, insanları alaşağı eder hale geldi. 
 
Eğitim sistemi, rekabetçi anlayışla gittikçe vahşileşiyor. İş bulmak, az sayıda işin peşinden koşan diğer umutsuz insan yığınıyla neredeyse ölümüne dövüşmek anlamında. Günümüzde, yoksulların patronları ekonomik şartlar nedeniyle yine onları suçluyor. Televizyonlardaki bitmek bilmeyen yarışmalar, aslında imkânsız olan arzuların gerçekleşmesine sözüm ona fırsat yaratıyor. Tüketim çılgınlığı, sosyal
 
boşluğu dolduruyor. Fakat o yalıtılmışlık kendi kendimizi yiyip bitirmeye başladığımız noktada, diğer her şeyi tüketiyor, sosyal kıyaslamayı yoğunlaştırıyor. Her şey ama her şey bir şekilde korku yaratıyor, giderek büyüyor sorunlar.
 
Anlık korku, avuç içlerimizi terletir ve soğutur, sesimizi titretir, gözlerimizi doldurur ve boğazımızdan bir çığlık salıverir. Sistematik korku ise ne yazık ki günümüzde birçoğumuzu etkisi altına almıştır. Bu tip korku ise daha çok, hislerin hem kişisel hem de toplumsal düzeyde bastırılması şeklinde gösterir kendini. Sonuçta korku; herkesi düşünmekten ya da kendini farklı biçimde ifade etmekten ürker, körelir hale getirir. 
 
Aslına bakarsanız korku; 
- Dikkatimizi dağıtmak, bizim üzerimizden para kazanmak, yalan vaatlerle bizi kandırmak ve düşmanlıkla doldurmak için planlanmış bir olgudur. 
- Irkçılık kavramı sayesinde her zamankinden daha kötü ve akıldışı düşmanlıklar ve tutkular oluşturur. 
- İnsanların içe dönmelerine, kimselerle konuşmamalarına, sevgi ve ilgilerini sadece en özel bulduklarına ve ne yazık ki en yakıcı politik tarafa vermelerine neden olur. 
Yukarıda yazdıklarıma bakıp bir de günümüz insanlarına baktığınızda ne kadar doğru olduğunu görmemek mümkün değil. Baksanıza herkes köşesine çekilmiş, hatta yaşamdan uzaklaşmış durumda; bir mucize ya da mehdi bekliyor. Bekler… Korku ile terbiye edilmeye çalışılan topluluklarda bunun böyle görülmesinden doğal ne olabilir ki? 
 
Topluma bir hiçlik dayatılmış. Hayatta kalması zor zamanlarda cinnet haline gerekçe üretmek dışında yazık ki hiçbir şey yapamayan politik hat geçmişte nasıl çözüm üretememişse günümüzde de üretebilecek gibi görünmüyor ne yazık ki.  
 
Gün geçtikçe insan kalmak, kalabilmek giderek zorlaşıyor. Örneğin karşı köyün ölüsüne dahi bir başsağlığı dilemek, yası ortaklaştırmak olası dışı hale gelmiş. Karşıt sayılanlara duyulan öfke ve nefreti saflaştıran bir sessizlik var. Adeta özellikle de durmadan bileniyor gibi. Mesela en son Malatya’da Alevi evlerinin işaretlenmesi gibi. Bu olayın ardından gelen politik kesimin sessizliği ve sonrasında lütfen birkaç söz… 
 
Ne yazıktır ki gerçek ve samimiyetin kalmadığı, duyguların rafa kaldırıldığı her yerde hayat en çok kanayan yerinden kanama yapar, çürür. Hiçbir değeri kalmaz. 
 
Artık toplum olarak silkinmenin zamanı gelmedi mi? Verimli enerjimizi duygusal ve toplumsal sitemi iyileştirmek adına kullanmanın zamanı gelmedi mi? Gücün ve denetimin teknolojisi olarak kullanılan korkunun etkisiz olduğu bir evren yaratmak olası değil midir?
 
Robert Ingersoll’ün de dediği gibi: “Korku beyni felce uğratır. İlerleme cesaretten doğar. Korku inanır, cesaret şüphe eder. Korku yere düşer ve dua eder. Cesaret ayakta durur ve düşünür. Korku kaçar, cesaret ilerler. Korku barbarlıktır, cesaret uygarlık. Korku tanrılara, şeytanlara, ruhlara inanır. Korku dindir. Cesaret bilim.”
 
Şimdi karar verilmeli korku mu cesaret mi?
 

 

Ekleyen:  Arzu KÖK
Tarih:  15.12.2017
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Arzu KÖK Yazıları
Gençler!...Arzu KÖK [ 26.5.2022 Devamı
MAYISArzu KÖK [ 11.5.2022 Devamı
BayramArzu KÖK [ 7.5.2022 Devamı
Ölmez Ağacı”mıza Dokunmayın…Arzu KÖK [ 11.3.2022 Devamı
2022’nin Yıldız FalıArzu KÖK [ 1.1.2022 Devamı
Kökleri Unutmak…Arzu KÖK [ 29.11.2021 Devamı
Geleceğini Vuran Ülke Arzu KÖKArzu KÖK [ 27.7.2021 Devamı
Batan GemiArzu KÖK [ 12.7.2021 Devamı
Çocuk İstismarına Susma!...Arzu KÖK [ 30.6.2021 Devamı
Gençlerden Mesaj!...Arzu KÖK [ 16.5.2021 Devamı
Şaşırmak...Arzu KÖK [ 10.5.2021 Devamı
23 Nisan ve ÇocuklarArzu KÖK [ 24.4.2021 Devamı
Laiklik Vazgeçilir DeğildirArzu KÖK [ 3.3.2021 Devamı
Bu Vatan BizimArzu KÖK [ 15.2.2021 Devamı
Ne Olacak?Arzu KÖK [ 9.2.2021 Devamı
Üniversiteye KelepçeArzu KÖK [ 8.1.2021 Devamı
Bitmeyen YılArzu KÖK [ 27.12.2020 Devamı
The Truman ShowArzu KÖK [ 15.12.2020 Devamı
Akılla İnananlara... Arzu KÖK [ 4.12.2020 Devamı
Atatürk’ü Anlamak… Arzu KÖK [ 9.11.2020 Devamı
MuhalefetArzu KÖK [ 14.10.2020 Devamı
Mahşere Çok Yok…Arzu KÖK [ 26.9.2020 Devamı
Neler Oluyor?Arzu KÖK [ 21.9.2020 Devamı
Alkış!...Arzu KÖK [ 14.9.2020 Devamı
Öğretmen Yük mü?Arzu KÖK [ 2.9.2020 Devamı
Çocuktan Gelin Olmaz!Arzu KÖK [ 9.8.2020 Devamı
Kadın ve TeknolojiArzu KÖK [ 4.8.2020 Devamı
Fatih Sultan Mehmet'in Bedduası...Arzu KÖK [ 17.7.2020 Devamı
Cehaletin Sesi Aklı SusturuyorArzu KÖK [ 7.7.2020 Devamı
Savunma YürüyorArzu KÖK [ 23.6.2020 Devamı
Kültür – Miras ve YassıadaArzu KÖK [ 2.6.2020 Devamı
Bitmeyen SenfoniArzu KÖK [ 30.5.2020 Devamı
Gençlerimiz!...Arzu KÖK [ 20.5.2020 Devamı
Kızılay Meydanı ve GüvenparkArzu KÖK [ 12.5.2020 Devamı
Evdeyiz!...Arzu KÖK [ 3.5.2020 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  4  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam