Bir hastanede beş aylık bir süreçte 115 çocuğun hamile olduğu tespit ediliyor.
- Hastane durumu gizliyor
- Emniyete bildirilmiyor
- Valilik soruşturma izni vermiyor
- Olayı ortaya çıkaran görevlinin yeri iki defa değiştiriliyor, yetmiyor soruşturma açılıyor haklarında
Devletin çocuklara, özellikle de kız çocuklarına ne kastı var diye düşünmeden edemiyor insan.
Aile Bakanı “çocuk istismarına 0 tolerans” diyor. Ancak çocuklara yönelik cinsel istismara ilişkin yapılan araştırma sonuçları mızrağın çuvala sığmayacak boyutta olduğunu gözler önüne seriyor. Son 3 yılda 500 bin çocuk hakkında adli işlem yapılmış. Son 3 yılda taciz ve tecavüze uğrayan, adli mercilere yansıyan çocuk sayısı 70 bin. Tabii bunlar bilinenler, peki ya bilinmeyenler? Türkiye çocuk pornografisinin de en yaygın olduğu ülkelerden biri konumuna gelmiş.
Selda Bağcan’ın seslendirdiği, Nazım Hikmet’in “Bulutlar Adam Öldürmesin” şiirinden bestelenen, acı nağmelerle örülü “Çocuklara kıymayın efendiler” şarkısı geliyor usuma. Çocuklara kıymayın efendiler.
Analardır adam eden adamı.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler Oldum olası çok duygulandırır bu şarkı beni. Hele de yıllar geçtikçe ve çocuklarımız yok yere heba edildikçe daha çok etkiliyor beni.
Allah’ın kelamını öğrensinler diye fukara köylüler tarafından emanet edilen 45 erkek çocuğa tecavüz edilmişti de, kimsenin kılı kıpırdamamıştı. Yine aynı nedenle yurda verilen çocuklar cayır cayır yanmış onlarca çocuk can vermişti de hiçbir şey yapılmamıştır. Sadece suç mahalli ve sorumluları temize çıkarmaktan öte bir şey yapılmadı. Sonra ödül gibi, kayyumlar marifetiyle el konulan yurtlar, okullar o vakıflara, derneklere verildi.
Temelsiz ve delilsiz iddialarla annesinden babasından koparılan, hapislere atılıp sürgünlere gönderilen ebeveynlerin çocukları da kimsenin umurunda olmadı. Babalarını ziyarete giden beş çocuğun annelerinin hapishane önünde tutuklanması da kimsenin zerre kadar vicdanını sızlatmadı. Yürekli bir milletvekili sosyal medya hesabından paylaşmasa kimsenin haberinin olmayacağı sıradan olaylardandı ne de olsa. Hele ki ekmek almaya giderken vurulan çocuk hiç umurunda olmadı kimsenin. Eğitim sistemindeki değişiklikle cihada özendirilen çocuklar canlı birer bomba yolunda yetiştirilirken de kimsenin umurunda olmadı. Çocuk işçi sayısı gün geçtikçe artıyor ama yine umurunda değil kimsenin. Diyanet evlenme yaşını dokuz yaş olarak söylüyor, ses yok. Kaldı ki bu durumda yukarıda bahsi geçen hamile çocuklar için ses çıksın değil mi?
Başlarken devletin çocuklara ne kastı var diye sorarken işte tüm bunlardan bahsediyordum. Kimsenin kimseye kastının olmadığı günleri arzularken olanlar canımızı çok yakıyor. Herkes bu kıyamda sadece bir adım atmaya çalışıyor. Ama her adım acı veriyor.
Gerçekten ne düşünüyorlar merak ediyorum: Onların kendilerini iyi hissedeceği, hayallerindeki Asım’ın nesli yetişiyor mu? Minik ellerine verilen yağlı urganları iyi sallayabiliyorlar mı bari? Mikrofon uzattıklarında, ‘Büyüyünce Cumhurbaşkanı olacağım, idamı getireceğim’ diyen kız çocuğunun sözleri yeterli geliyor mu onlara? Anaokullarında ‘Arı vız vız vız’ şarkıların yerini, ‘Ölmeye, ölmeye geldik’ marşları almışken mutlu oluyorlar mı?
Türkiye çok sıkıntılı dönemlerden geçti. Çok badireler atlattı. Ama ne kardeşin kardeşi vurduğu terör dönemlerinde, ne darbe günlerinde bu denli çocuklar üzerinden hesaplaşılan bir zamanı yaşamadı. Ne güç mücadelesi, ne savaş hukuku çocuklara ilişmeyi meşrulaştırmaz. Çocuklara dokunmayın. Çocukların gözlerindedir melekler…
“Çocuklara kıymayın!...”
|