“İnletmeyene yiğit mi denir?
Diz vurup da yere
Kavrayıp da yaşamı
Yaşamayana yiğit mi denir?”
Eski bir Ellen türküsünün sözleri bunlar. Kısaca bizlere diyor ki; eğer kavramışsa yaşamı insan, katılmak zorundadır bu büyük oyuna. Kelepçelerimiz, diz vurup da yere doyasıya zeybek oynamamıza engel olsa da çoğu zaman, yaşamak zorundayız. Üzerimizde oynana oyunların hepsini boşa çıkarmak zorundayız. “Yoksa ne anlamı var yaşamanın?” diyor bizlere.
İsyan ediyor, isyanlarımızı büyütüyoruz ha bire. Üzgün bir ifadeyle dönüp dönüp birbirimize “Ne yapabilirim ki bırakmıyor kelepçem zeybek oynamama?” diyoruz. Aslında böyle söylesek de biliyoruz ki asıl kelepçe yürekte taşınandır. Ki o en kötüsüdür tutsaklıkların. Canımızı en çok yakandır. Mücadele ruhumuzu alıp götürendir. Yaşama tutunmamıza engel olandır.
Asi bir yürekle yaşayanlar ise, nerede ve nasıl yaşarlarsa yaşasınlar hiçbir kelepçe kâr etmez onlara. Yaşamak, serüvenlerin en heyecan vericisi olup çıkar onlar için. Her yeni gün sımsıcak bir yüreğin gülümseyişi olarak gelir onlara. Dost şafaklara varmak adına verirler mücadelelerini. Eninde sonunda da kendilerinden sevdiklerinden çok şeyler vermek adına da olsa varırlar o çok özledikleri güzel şafaklara.
“Yaşamı ciddiye alacaksın
Hem de o derece öylesine ki
Mesela kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda
Yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle
Bir labaratuarda insanlar için ölebileceksin
Hem de yüzünü hiç görmediğin insanlar için
Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken
Hem de en güzel şeyin, en gerçek şeyin
Yaşamak olduğunu bildiğin halde”
“Yaşamaya Dair” şiirinde böyle diyordu Nazım Hikmet. Kuşkusuz en gerçek, en güzel şeydir yaşamak. Birçoğumuz da seviyoruz yaşamayı. Ama hep unutuyoruz, zira yaşamayı sevmek demek, şiirde de geçtiği gibi yaşamı dönüştürme ve değiştirme bilincidir de aynı zamanda. Yeni, yepyeni bir yaşam için mücadele etmektir.
Seviyorsak eğer yaşamayı; yeni bir dünya istemeli ve hatta istemekle de yetinmemeli yeni bir dünya kurmalıyız. Yeni bir yaşam demektir bu. Yeni bir yaşam ise birliktelik demektir. Kardeşlik demektir. Aynı amaçlar uğruna bir araya gelebilmek ve birlikte mücadele edebilmek demektir. Çünkü tek bir birey asla kendi bireyselliğinin ötesine
geçemez. Ancak bir birlikteliğin içinde yer alırsa yaşamı, geleceği ve kendi mutluluğunu fetheder ve aslında hedefe ulaşmanın ne kadar kolay olduğunu o zaman anlar.
Archimendes; “Manivelama bir dayanak bulun, dünyayı yerinden oynatayım” demiş. Bizim dayanağımız ise Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda kolektif çalışma olmalıdır. Bizi o güzel şafaklara götürecek olan budur.
Yaşamı sevmek demek yaşama sevinciyle dolu olmak, hiçbir kelepçenin yeni bir dünya yaratma azminden bizleri alıkoyamaması demektir. Yaşanılası bir ülke yaratmak demektir… Güzel şafakları birlikte karşılayabilmek demektir…
Gerçekten seviyor musunuz yaşamı?...
Arzu KÖK
|