Akla, mantığa, izana, hukuka, insana, doğaya aykırı bir tesis neden kurulur? Ve neden ikna çalışmaları için servet harcanır? Cevap belli değil mi? ‘Politik ve ekonomik çıkarların bir gereği’ olduğu için…
Bir de Nobel’li bilim adamımız da bu ikna çalışmalarında yerini almış. Çok şaşırdım reklamı ilk gördüğümde. Dediğine göre “Nükleer enerji de temizmiş?” Kim demiş; Aziz Sancar demiş. Güç diyor, geleceğe sahip çıkmak diyor. Aslında açıkça söylüyor ki; “Şirketler güç sahibi olsun k, geleceğimiz maddi açıdan garanti altına girsin.” Daha ne desin ki? Ancak umarım Nükleer atıkları bahçesine gömmezler de ‘gelişmiş nükleer tıp’ onu kurtarmak zorunda kalmaz.
Çernobil felaketinin yirmi dokuzuncu, Fukuşima felaketinin dördüncü yılında Türkiye nükleer santrallere sahip olmak adına geçen gün temel atma töreni gerçekleştirdi. Fukuşima Tanığı Japon gazeteci Toshiya Morita: “Biz nükleer santralı hiç istemedik, fakat söz hakkını siyasetçilere bıraktık. İşte bu yüzden bütün bu sorunları yaşadık. Ama artık kendi kaderimizi kendimiz tayin etmek istiyoruz.” Bir felakete tanık olduktan sonra söylenen bu sözleri henüz geç kalmadan bizlerin de yapması gerektiğini, kaderimizi kendimiz tayin etmemizi söylemiyor mu bizlere?
Başkaları nükleerden çıkmanın çarelerini ararken, Türkiye’nin böyle bir maceraya girişmesi son derecede anlamsız ve rahatsız edici yazık ki.
Şimdi gelelim aklımızı kurcalayan, aklımıza yatmayan yanlarına:
1- Mersin Akkuyu, bir fay hattı üzerinde bulunmaktadır. Evet belki küçük küçük ama sürekli hareketli bir bölgedir orası.
Deprembilim araştırmalarında çok ilerlemiş Japonya’da dahi 11 Mart 2011 yılında okyanus tabanındaki 9,0 büyüklüğündeki deprem ve yarattığı devasa tsunami, santralın güvenlik tasarımındaki hatalar ve öngörü eksiklikleri nedeniyle kıyıdaki Fukushima Daiichi Nükleer Güç Santralinde elektrikleri kesmiş, radyoaktif madde barındıran reaktörün soğutma sistemlerini devre dışı bırakmış ve nükleer sızıntıya neden olmuştur.
2- Santrali yapan şirket Çernobil’in sorumlu şirketi: Rosatom.
3- ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) Raporu sahte imzayla sunuldu, kısa sürede okunmadan kabul edildi.
4- Santralin Rus payı %51’nin altına düşmeyecek. Yani hiçbir zaman Türkiye’nin santrali olamayacak.
5- Dünyada her zaman en ucuz teklifi veren alır, bu ise “Yap İşlet Sahiplen” modeliyle kurulacak ve alanında ilk. Doğal olarak da işletim sırasında maliyetten de kısılacak6. Dünyada daha önce denenmemiş bir reaktör modeli kullanılıyor.
6- Türkiye’nin, İşin doğru yapılıp yapılmadığını, kalite kriterlerini ortaya koyacak yetişmiş elemanı olmadığından Rusların insafına kalıyor iş. Denetleme şansı olmayan Türkiye “en güvenlisi olacak” açıklaması yapabiliyor?...
7- Ruslara 15 yıl boyunca, 12.5 cent’ten 15 yıl (yani 70-80 milyar dolar) alım garantisi verilmiş. Doların her geçen gün nasıl artığını göremiyorlar sanırım.
8- Yakıtta ise Rusya’ya bağımlı olacağız. Bizde zaten sınırlı olan uranyum kullanılmayacak. Doğalgaz bağımlılığı yetmiyormuş gibi bir de uranyum bağımlılığı başlayacak.
9- Atıkları bertaraf etmeyi dünyada hiçbir ülke başaramadı.
10- Atıklar 100.000’lerce yıl boyunca deprem bölgesi olan Akkuyu su depolarında hasar görmeden korunmak zorunda. Rusya atıkları ülkesine almayacak.
11- Olası bir kaza durumunda 500.000.000.000 (500 milyar) dolarlık hasarın sadece binde birinden Rusya sorumlu olacak. Tüm masraflar Türkiye’nin cebinden çıkacak.
12- Uranyum yakıt çubuklarının sürekli olarak su ile soğutulması gerekiyor. Soğutma elektrik kesintisi gibi bir sebeple duracak olursa kısa sürede Fukuşima ve Çernobil gibi kazalar meydana geliyor. Yazık ki Türkiye, tüm ülkeyi kapsayan elektrik kesintisinin sebebini bir hafta boyunca bulamamış bir ülke...
13- Türkiye’nin santrali olmadığı halde 3. seviyeden nükleer kaza yaşayan tek ülke olduğu gerçeğini de unutmamak gerekmez mi?.
14. Santralin hidrolik sistem ihalesini “Milletin a… koyacağız” diyen adamın şirketi kazandı. Unutmadan Soma faciasında madenlere sahip olan şirket de bu projenin altyapısında yer alıyor.
15- Santral kazasız çalışırken bile, çevreye radyoaktif toz saçacağı için Mersin’de yetişen çilek, muz gibi gıdalara “radyoaktif atık içerir” etiketi getirilecek. Bu ise o bölgede tarımın bitmesi anlamı taşıyacak…
16- Anlaşma teknoloji transferini öngörmediği için Ruslar bu teknolojiyi bize öğretmeyecek. Hani bazıları silah üretiriz diye plan yapıyor ya, kimse ümitlenmesin…
17- Akkuyu Nükleer santralinin 4800 MW güç ile Türkiye’nin elektrik ihtiyacının %10’unu karşılayacağı söyleniyor. Ama sorun enerji ihtiyacındaki payı değil. Çünkü zaten bugün 85 bin MW kurulu güç var ve 50 bin megawatt saati aşmayan bir tüketim var. Yani bugün Akkuyu faaliyete geçse, 2017’de atıl olan 35 bin MW’dan fazla kapasiteye 4 bin 800 MW daha eklemiş olacağız. Doğru olan enerji ihtiyacımızın %10’unu karşılaması değil, atıl kapasitemizi %10 arttırması…
18- Akkuyu bir ihtiyaç gibi değil, daha çok siyasi bir tercih gibi karşımızda duruyor. Sadece altyapı şirketlerine gelir kapısı yaratma ve Rusya’nın desteğini alma amacıyla yapılıyor...
…
Bir kelebeğin kanat çırpışının kilometrelerce ötede fırtınaya neden olabileceğine dair teoremler var bildiğiniz gibi. Bu yazdıklarım bir farkındalık oluşturur mu bilmiyorum ama ben en azından bir kanat çırptım….
Lütfen düşünün: “Ya bir gün patlarsa?...”
|