Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29938277
Bugün Ziyaretçi :  12211
Aktif Ziyaretçiler :  2731

Buğday!...
 
“ikimiz iki sap buğday olsak/sen benim olsan ben senin olsam/bir gece vakti aklına gelsem uykunu tutsam bırakmasam/seni kucaklasam kucaklasam/birbirimizin kalbini dinlesek/dünyanın kalbini dinlesek/büyük ateşler yaksalar/iki güvercin uçursalar/nerede olduğumuzu bilsek.” Atila İlhan’ın bu şiirini bilmeyen yoktur sanırım. Hele ki buğdayın, özellikle Anadolu insanı için ne demek olduğunu…
Buğday dünyada Neolithik (Yeni Taş) döneminden itibaren insanlık tarihi boyunca önemli olmuştur. Anavatanının Mezopotamya olduğu düşünülmektedir. Mezopotamya’da çok sayıda tahıl tanrıçası kabul görmüş ve genellikle silindir mühürler üzerinde betimlenmiştir. Ninlil, Ninbarsheghunu ve Nissaba mühürlerde ekinlerin üstüne oturmuş ya da ellerinde tahıl sapları tutar şekilde betimlenir.
Mezopotamya’da çok zengin ekmek çeşitliliği görülür. Sümerler’de ekmek hamuruna zeytinyağı veya erimiş tereyağı katıldığı, ayrıca baharat, kokulu otlar, kimyon, çörekotu, rezene tohumu, safran, susam, hardal ve karpuz çekirdeği eklenerek çeşitli çörekler yapıldığı bilinir.
Popüler Sümer tahıl tanrıçası Ezina/ Ashnan’dan, “büyüyen tahıl” ya da “Sümer’in hayatı” olarak söz edilir. Genellikle Erken Hanedanlık mühürlerinde  (M.Ö. 2900-2350) betimlemeleri yer alır. Nissaba ve Shala(sh), önemli diğer Sümer tahıl tanrılarıdır. 
Şimdi düşünün bakalım buğday ve tahıl ne kadar kıymetli ki onların özel tanrıları, tanrıçaları olmuş değil mi? Hem buğdaydan neler yapılmıyor ki? Bulgur, un, irmik, ekmek… Hitit İmparatorluğu’nun kurucusu olan I. Hattuşili’nin, ardılı I. Murşili’ye söylediği “ekmeği yiyeceksin, suyu içeceksin” öğüdü, ekmeğin Hitit dünyasındaki önemini belirten en önemli cümlelerdendir. II. Tuthalia’nın verdiği “tayınınızı yiyin, görevinizi yapın” emri de ekmeğin önemini gösteren bir diğer örnektir. Başka bir anlatımla, eğer yeni kral ve yöneticileri ölen kralın vasiyetnamesine yazdırdığı öğütleri tutmazlarsa, ne ekmek yiyebilir ne de su içebilirlerdi; yabancıların eline geçen ülke, huzur içinde yaşanamaz hale gelirdi. 
Antik Ege ve Akdeniz dünyasında, simgesi buğday olan antik dönem tanrılarından diğeri Demeter’dir. Toprağın, bereket ve bolluğun tanrıçası olan Demeter, genellikle elinde buğday başakları tutarken betimlenir. Adı Demeter yani “Toprak Ana” olarak açıklanır. Efsaneye göre, Persephone bir gün oyun arkadaşlarıyla birlikte çayırda çiçek toplarken birdenbire yer yarılır; yer altı tanrısı Hades arabasıyla dışarı fırlayarak kızı yakalar ve gider. Demeter, kızını bulabilmek için tüm yeryüzünü dolaşır. Herşeyi gören tanrı Helios (Güneş tanrısı) kızın yerini söyler. Demeter Olympos’tan kaçar ve küser. Toprağın bereketi kalmaz, ekinler bitmez, buğday başakları büyümez olur. İnsanlar kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bu arada Hades, Kore’ye büyülü nar yedirir ve Persephone yeraltı tanrısına bağlanarak, Zeus’un tüm çağrılarına rağmen yeraltı ülkesinde kalmaya devam eder. Tüm çabalarının boşa gittiğini gören Zeus bu işi bir kurala bağlamayı kafasına koyar. Zeus Persephone’nin yılın üçte ikisini yani buğday başaklarının çiçek açma ve ürün verme zamanını yer üstünde annesi Demeter’in yanında, kalan üçte birini yani kışı Hades’in yanında yeraltında geçireceğini söyler. Böylelikle toprağa yeniden bereket gelir.
Gördüğünüz gibi buğdayın olmadığı, artık yetişmediği yerlerde doğabilecek felaketler tarih öncesinden yüzlerde defa deneyimlenmiş. Şimdi ise benim Anadolu’mdaki asırlık buğday, doğdukları bu topraklarda yaşayabilmek adına direniyor. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) yayımladığı 2018 Buğday Raporuna göre buğday ekim alanlarındaki düşüş 1961 yılı verilerinin çok altına inmiş durumda.  1961 yılında 78 milyon dekar alanda ekim yapılırken, 2018 yılında 76 milyon dekar alanda üretim yapılıyormuş.
Hububat ekim alanlarındaki en belirgin artış 1950-1960 döneminde oldu. Bu artış Marshall Planı çerçevesinde 1949’dan sonra tarımda traktör sayısının hızla artmasına bağlı olarak mera alanlarının sürülmesiyle sağlandı. 1970’lerden sonraki artış ise verimdeki yükselmeden kaynaklandı. Son yıllarda ise büyük bir düşüş göstermekte. Buna rağmen her geçen yıl nüfus hızla artmakta… Ancak buğday üretimine çözüm aranacağı yerde ithalatla çözülme yoluna gidildi… Dışa bağımlılık oranı her geçen yıl artmakta. Bu duruma FAO raporlarında da dikkat çekiliyor. Raporlarda önemli bir buğday üreticisi olan Türkiye’nin dışa bağımlılığının arttığı ve gıda güvenliğini giderek yitirdiği yer almakta ne yazık ki… 
Bu çerçevede 2002 yılında 1,1 milyon ton olan buğday ithalatı; 2014’te son yılların en yüksek seviyesi olan 5,3 milyon tona ulaşıp; 2017’de 5 milyon ton olarak gerçekleşti. Türkiye son 16 yıllık dönemde yaklaşık 50 milyon ton buğday ithal ederek karşılığında 13 milyar dolar döviz ödedi.
1980’li yıllarda başlayan ve 2000’li yıllarda doruk noktasına çıkan neoliberal politikalar, çiftçileri piyasanın vahşi koşullarına terk etti; bu süreç buğday üreticisini de derinden etkilendi. Uzun yıllardan bu yana buğday üreticisinin eline geçen para maliyetin altında kalmakta. Tarımsal üretimde kullanılan girdilerde (gübre, tarım ilacı, mazot gibi) ithalata bağımlılık giderek daha da artmakta; günümüzde tarımın, çiftçinin en başta gelen sorununu yüksek girdi maliyetleri oluşturmakta. Düşünsenize öyle bir boyutta ki günümüzde çiftçinin sattığı bir kg. buğday ile bir fincan Türk kahvesi içemiyor. Ne acı değil mi? Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre; 2002-2018 yıllarını kapsayan 16 yıllık dönemde ekmeklik buğdayın alım fiyatı yüzde 350’lik bir artış gösterdi. Buna karşılık üretimde kullanılan kimyasal gübre ortalama yüzde 500, mazot yüzde 400, yem ise yüzde 550 oranında arttı. Bu rakamlar buğday üreticisinin ne kadar mağdur edildiğini açıkça ortaya koyan başka unsurlar değil midir?
Buğdayda 20 milyon tonluk üretim tuzağını kırmak ve çiftçiyi kazandırmak için neler yapılmalı? Kısaca sıralarsak:
 1 - Hububat alanlarındaki daralmanın üzerinde önemle durulmalı; çiftçi tarafından boş bırakılan tarlalar yeniden üretime kazandırılmalıdır. Tarım arazilerine bina dikiminden vazgeçilmelidir...
2 - Üretimde yağışa bağlı olarak görülen dalgalanmaları azaltmak için kuru tarımda uygulanması gereken yetiştirme teknikleri geliştirilmeli ve sulama için olanak yaratılmalıdır.
3 - Tarımsal destekler ABD ve AB’de olduğu gibi belirli dönemler için belirlenmeli ve tarımsal destekler çiftçiler üretime başlamadan önce verilmelidir.
4 - Öncelikle mazotta ÖTV ve KDV kaldırılmalı; diğer girdilerdeki vergi yükü azaltılmalıdır.
5 - Çiftçi gerek mazot gerekse gübre kullanımında desteklenmeli, başka alanlarda uygulanan fiyat indirimleri tarımda da uygulanmalıdır.
6 - TMO ve tarım ürünleri piyasasını regüle edici diğer kurumlar aktive edilmeli, yıllar içinde kaybedilen kurumlar yeniden oluşturulmalıdır.
7 - Çiftçinin elini güçlendirmek adına kooperatifleşme teşvik edilmeli; tarım destekleri ağırlıklı olarak kooperatifler üzerinden verilmelidir.
Eğer bunlar yapılmaz ise bu ülkede her şeye rağmen direnen buğday artık ekilemeyecek hale gelecektir. Bu nedenledir ki artık ithalatı değil üretimi hedefleyen, emekten yana, küçük ölçekli aile işletmelerini destekleyen tarım politikaları uygulanmalı, sürdürülebilir ve planlı bir tarımsal üretim politikası izlenmelidir. 
Bizi buğdaydan, özellikle Anadolu’mda yetişen buğdaydan alıkoymayın…
Arzu KÖK
 

 

Ekleyen:  Arzu KÖK
Tarih:  14.9.2018
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Arzu KÖK Yazıları
Gençler!...Arzu KÖK [ 26.5.2022 Devamı
MAYISArzu KÖK [ 11.5.2022 Devamı
BayramArzu KÖK [ 7.5.2022 Devamı
Ölmez Ağacı”mıza Dokunmayın…Arzu KÖK [ 11.3.2022 Devamı
2022’nin Yıldız FalıArzu KÖK [ 1.1.2022 Devamı
Kökleri Unutmak…Arzu KÖK [ 29.11.2021 Devamı
Geleceğini Vuran Ülke Arzu KÖKArzu KÖK [ 27.7.2021 Devamı
Batan GemiArzu KÖK [ 12.7.2021 Devamı
Çocuk İstismarına Susma!...Arzu KÖK [ 30.6.2021 Devamı
Gençlerden Mesaj!...Arzu KÖK [ 16.5.2021 Devamı
Şaşırmak...Arzu KÖK [ 10.5.2021 Devamı
23 Nisan ve ÇocuklarArzu KÖK [ 24.4.2021 Devamı
Laiklik Vazgeçilir DeğildirArzu KÖK [ 3.3.2021 Devamı
Bu Vatan BizimArzu KÖK [ 15.2.2021 Devamı
Ne Olacak?Arzu KÖK [ 9.2.2021 Devamı
Üniversiteye KelepçeArzu KÖK [ 8.1.2021 Devamı
Bitmeyen YılArzu KÖK [ 27.12.2020 Devamı
The Truman ShowArzu KÖK [ 15.12.2020 Devamı
Akılla İnananlara... Arzu KÖK [ 4.12.2020 Devamı
Atatürk’ü Anlamak… Arzu KÖK [ 9.11.2020 Devamı
MuhalefetArzu KÖK [ 14.10.2020 Devamı
Mahşere Çok Yok…Arzu KÖK [ 26.9.2020 Devamı
Neler Oluyor?Arzu KÖK [ 21.9.2020 Devamı
Alkış!...Arzu KÖK [ 14.9.2020 Devamı
Öğretmen Yük mü?Arzu KÖK [ 2.9.2020 Devamı
Çocuktan Gelin Olmaz!Arzu KÖK [ 9.8.2020 Devamı
Kadın ve TeknolojiArzu KÖK [ 4.8.2020 Devamı
Fatih Sultan Mehmet'in Bedduası...Arzu KÖK [ 17.7.2020 Devamı
Cehaletin Sesi Aklı SusturuyorArzu KÖK [ 7.7.2020 Devamı
Savunma YürüyorArzu KÖK [ 23.6.2020 Devamı
Kültür – Miras ve YassıadaArzu KÖK [ 2.6.2020 Devamı
Bitmeyen SenfoniArzu KÖK [ 30.5.2020 Devamı
Gençlerimiz!...Arzu KÖK [ 20.5.2020 Devamı
Kızılay Meydanı ve GüvenparkArzu KÖK [ 12.5.2020 Devamı
Evdeyiz!...Arzu KÖK [ 3.5.2020 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  4  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam