Kilis Yardımlaşma derneği  

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

 Orhan SELEN

Devamı

                       "AĞLAMAK BİZİ İÇİMİZDEKİ ENDİŞELERDEN UZAKLAŞTIRIYOR. AĞLADIKTAN SINRA FERAHLAR, İÇİMİZDEKİ KAYGILARI AKIŞINA BIRAKIR VE DİKKATİMİZİ ZİHİNDEN UZAKLAŞTIRIP FİZİKSEL OLANA ODAKLARIZ"
                                                                                               Ton Lutz


             Ağlamak, bizim diğer insanlara savunmasız ve muhtaç olduğumuzu göstermenin bir yoludur. Kadınlar hassaslık ve duygularını paylaşma konusunda daha iyi olduğundan, onlar içen aynı zamanda bir güven ve hayatta kalmamız için gereklidir. Ancak hayatta kalma yarışında, bir erkek eğer uluorta ağlamaya başlarsa, bu diğer insanlar tarafından "beni yarışmadan çıkarın" çağrısı diye algılanabilir.

             Ağlamakla ilgili bir çok araştırmalar yapılmış ve özellikle göz yaşı ile alakalı olarak herkesin dilinden düşmeyen "Niçin kadınlar erkeklerden daha çok ağlar" sorusuna bir çok görüşler ortaya atılmıştır. Ancak hiç bir zaman buna alt net olarak cevap verilmemiştir.

            Diğer taraftan ağlamakla ilgili olarak üzerinde bilimsel çalışmalar yürütülen bir diğer madde de prolaktin hormonudur. Bu hormonun kadınlarda ergenlik çağında, aybaşlarında, hamileliklerinde, emzirirken ve stres altındayken arttığı tesbit edilmiştir. Almış olduğum bilgilere göre, kadın bedeninde erkeklere göre yüzde 60 daha fazla prolaktin bulunmaktadır. Prolaktin, kadınların duygularını etkileyerek salgı sistemini yaratmakta ve daha fazla ağlama eğilimi ortaya koymaktadır. Böylece kadınlar üzgünden, hüsrana uğradığında ağlarken, erkekler ise ölüm gibi önemli kayıplarda, büyük hayal kırıklığında veya çok sinirlendiklerinde ağlamaktalar.

              Yine ağlamakla ilgili bir durum da şöyle tanımlanmaktadır. Orta yaşı geride bırakan kadınlar daha az ağlayıp, daha fazla kızmaya başladıkları görülmüştür. Çünkü kadınlık hormonları azalmakta ve yerini erkeklik hormonu testosteron almaktadır. Erkeklerde ise tam tersi, testosteron seviyesi düşmekte, dişilere mahsus hormonlar devreye girmekte olup, yaşlandıkça daha az sinirlenip daha çok ağlamaya başladıkları yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır.

             Ağlama konusunda belirgin bir gerçek varsa, o da vücudumuzda zihnimizin dengeyi tekrar bulmak için çabalıyor olmasıdır. Bir bebek annesi için ağladığında veya genç bir insan arkadaşı tarafından aldatılmış olduğunu öğrenip gözyaşı döktüğünde ya da bir kadın kocasının ölümüne yas tuttuğunda, hep o eskiden sahip olunan ve şu anda kaybedilmiş olan mutluluk aranmaktadır.

            Ayrıca ağlama, aşk ve sevgi üzerinde kendini göstermiş, şair ve bestekarların vazgeçilmez ilham kaynağı olmuştur. Hatta şair ve bestekarlar, bir çok eserlerini bu duygu içinde yorumlayarak muhteşem eserler meydana getirmişlerdir. İşte hocam Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça, "Ağlar Gezerim Sahili Sanki Benimlesin" Hicaz makamındaki eserinde, ağlama duygusuyla sevgiliye özlem mesajı göndermiş ve onu her zaman kalbinde yaşattığını dile getirmiştir.

           Unutmamamız gerekir ki, gözyaşları bizim hayattaki adaletsizliğe vermiş olduğumuz tepkilerdir. Aslında bizler genel işleri ve adaletsizliği düzeltmek için ağlıyoruz.

           Hoşça kalın..