Numune Hastanesi aslında 1800 lü yılların ikinci yarısında Namazgah Tepesi’nde "Gureba Hastanesi" olarak Sultan II. Abdülhamit döneminde hizmete girmiştir. İstiklâl Savaşı’nda Cebeci’deki küçük bir revir istisna olarak bırakılırsa Ankara’nın tek hastanesidir ve Merkez Mülkiye Hastanesi olarak bilinmekteydi. Kurtuluş Savaşında yaralanan askerleri tedavi eden ülkemizin en büyük hastanesi idi o zamanlar.
Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre sonra Atatürk’ün önerisi ile bir yasa çıkarılarak 1924 yılında "Ankara Numune Hastanesi" ismini almıştır.
Numune Hastanesi’nin ana binası Viyana kökenli Robert Oerley’dir. Oerley 1927’de Ankara İmar Müdürlüğüne baş danışman olarak atanmıştır. Ankara Numune Hastanesini 1928-1933 yılları arasında inşa etmiştir. Binanın müteahhidi Vehbi Koç’tur ve devletten aldığı ilk ihale budur.
Oerley ayrıca Theodor Jost ile Hıfzısıhha binasını da inşa eden mimardır ve Ulus Hali ile ilk Kızılay Genel Müdürlüğü binası da onun eserleridir.
Ankara Numune Hastanesi yapıldığı yılda Türkiye'nin en büyük hastanesi olmuştur. Hastanenin planı Almanya'nın Mannheim kentinde bulunan Theresien Krankenhaus binasından esinlenilmiştir, orijinal plana yakın inşa edilmiştir.
Hastanede kuruluşundan itibaren Türk ve Alman kökenli çok sayıda hekim çalışmış ve ülkemiz tıbbına, bilimsel ilerlemesine önemli katkılar sağlamıştır. Bu hekimlerden bazılarının isimleri şöyledir; Ernst Magnus-Alsleben (Dahiliye), Max Meyer (KBB), Albert Eckstein (Pediatri), Eduard Melchior (Cerrahi), Alfred Marchionini (Dermatoloji), Şükrü Sarıbaş (Nöroloji)…
Bu tanınmış ekip daha sonra, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin 1946 yılındaki kuruluşuna da katılmıştır. Prof. Dr. Eckstein efsane bir hocadır. Modern Türk pediatrisinin kurucularından sayılabilir. İhsan Doğramacı yanında eğitim almıştır. Bugün dahi onun saha çalışmaları referans olarak kullanılmaktadır. Bütün Anadolu'yu yorulmak bilmeden dolaşıp zamanın tüm bulaşıcı ve diğer çocukluk çağı hastalıklarının epidemiyolojisini ortaya çıkarmış ve tedavileri, önlenmeleri için gerekli tedbirleri aldırmıştır.
Yahudi kökenli olmasına rağmen Viyana'da çalışan bir dışişleri mensubumuzun terminal dönem rahatsızlığı bulunan çocuğu için (Viyana'ya ulaştığında Avusturya'lı hekimler çocuğun ölmüş olduğunu ve boşuna geldiğini söylemelerine rağmen çocuğu görmekte ısrar etmiştir) yaşamını tehlikeye atarak o dönem Nazi işgalinde olan Avusturya'ya hükümetimiz korumasında girmiş, çocuğu tedavi edip geri dönmüştür.
Savaş sonrasına kadar da ülkemizde görevine devam etmiş, sonrasında ayrılmıştır ülkemizden. Hatta Ankara'dan ayrılırken Ankara halkının inanılmaz bir kalabalıkla onu gardan yolcu ettiği ve getirdikleri armağanlarla vagonların dolup taştığı anlatılır.
O dönemde Ankara'da beyin cerrahı olmadığından beyin ameliyatlarını Melchior, Türk Nöroşirürji Derneğinin önceki başkanı sayın Prof. Dr. Şükrü Çağlar'ın da büyükbabası olan Prof. Dr. Şükrü Sarıbaş'ın lezyonların anatomik lokalizasyonlarını tarif etmesi üzerine gerçekleştirmiştir.
Türk tıp tarihinde önemli bir yeri olan, günümüze kadar çok sayıda nitelikli uzman hekim yetiştiren, eğitim yuvası, sağlık hizmetinde en önde yer almış, Türk Tıbbının aydınlık yüzü Numune Hastanesi şimdi boşaltıldı. Binaya ne yapılacağı konusunda herhangi bir bilgi yok. Ne olacağı meçhul. Bizler bu tarihi binanın İş Bankası’nın açtığı İktisadi Bağımsızlık Müzesi gibi Türk Tıp Tarihi Müzesi’ne dönüştürülmesini istemekteyiz. Hatta binanın müteahhitliğini yapan Vehbi Koç’un ailesi de belki de böylesi bir şeye katkı koyabilir. İşte o zaman o tarih kokan bina yeniden Ankara ve tüm Türkiye’nin hizmetine açılmış olur.
Bu tarihi bina yok edilmemeli, müzeye dönüştürülmelidir…
Ankara’nın en yaşlı hastanesine kıymayın…
Tarihe az bir saygınız varsa Ankara Numune Hastanesi yıkılmaz ve “Türkiye Tıp Tarihi Müzesi”ne dönüştürülür…
Arzu KÖK
|