Takvim yapraklarının 3 Mart 1992'yi gösterdiği tarihte Zonguldak Kozlu'daki Türkiye Kömür İşletmelerine ait kömür ocağında meydana gelen Grizu patlaması sonucu 263 vatandaşımızı kaybetmiş ve ulus olarak yüreklerimize ateş düşmüş idi.
.
İlk kez bu kadar büyük bir kaybın acısı daha nice ocakların yüreklerinde tazeliğini korurken,bu defa da, 14 Mayıs 2014 günü Manisa'nın Soma ilçesindeki Kömür İşletmeleri A.Ş.ye ait maden ocağında,300'e yakın Vatan evladının acı haberi geldi.Yüzlerce can kaybı,yaralı ve geride nefeslerinden öksüz kalan ocaklar.
.
Bu nasıl bir acıdır tarif edemiyoruz.
Öncelikle,söz konusu maden ocağında yaşamlarını yitiren yüzlerce şehitlerimize Allahtan rahmet,yaralılarımıza acil şifalar ve acılı ailelerine de sabırlar diliyorum.
.
Bugünden itibaren siyasilerimiz dahil,pekçok sivil toplum örgütleri,otorite ve yazar-çizerlerin gazete ve Tv 'lerde boy göstereceklerini,düşüncelerini dile getireceklerini biliyorum.Zaten öyle de olması gerekir diye de düşünüyorum.Zira,bu insanların niçin?kimler için,hangi ihmal ve hangi tedbirsizliklerin sonucu canlarından oldukları,ocaklarına bu ateşi kim veya kimlerin düşürmüş olduğu,öncelikle şehit yakınları olmak üzere yetmişaltı milyon bu soruların merakla yanıtını bekliyor.
.
O çok sevdiği yuvasına götüreceği bir lokma ekmek uğruna yerin yüzlerce metre altında dökülen alın terinin karşılığı,teknolojinin zirveye ulaştığı günümüzde,böylesine ucuz facialarla sonuçlanmamalı bence.Yüreklerin yana yana izlediği o görüntülerin ardından “acaba! iş ve sağlık güvenliği tedbirleri zamanında alınmış olsaydı,her türlü riskler göz önünde bulundurulup yeterli donanımlara sahip olunmuş olsa idi,bugün bu acılar yaşanır olur muydu?”demekten de kendimizi alamadığımız doğrudur.
.
Tüm bu sorulara elbette ki birer yanıt gelecektir,ancak,önemli olan bu yanıtların gerekliliğinin yerine getirilip-getirilmediği önemlidir.Söz konusu ocaklar bir müddet sonra yine üretime geçecek ve Allah korusun aynı sorunların tekrar yaşanacak veya yaşanmayacak oluşu ölçümüz olacaktır.
.
Şimdi çaresizliğin resmini çekemediğimiz,sözlerin bittiği bir noktada olduğumuzdandır,şu andan itibaren adli ve idari soruşturmalar açılarak hiçbir siyasi kaygı taşınmadan suçlu var ise,hak ettikleri cezaya çaptırılmaları yüreklere su serpen bir sebep olacaktır.Yüzlerce ocağa düşen ateşi,hiç düşmemiş gibi zamanı geriye döndürmek mümkün olmasa da,madenlerde çalışmak zorunda olan on binlerce emekçinin geleceğine bir nebze emsal sayılacağından işletme patronları daha dikkatli olmak zorunda kalacaklardır.
.
Kelimelerin boğazıma düğümlendiği anlardan bir tanesi de,o ambulans sedyesine bindirilen maden işçimizin “çizmelerimi çıkartayım mı?”dediği andır.Bu söz, bence insanlıktan yeterince nasibini alamamış insanlara atılan ve izi asla çıkmayacak bir şamardır.Bundan da bir kez daha anladık ki,o işçilerin ne kadar temiz yürekli ve iffetli olduklarıdır.Helal olsun!bu kardeşlerimize.
Son sözler olarak bir düşünce paylaşmak gerekirse;faciaya neden olan bu maden ocağı dahil,diğer özelleş tirilmiş maden ocaklarının yeniden devlete devredilmesi gerektiğidir.Başka türlü bu facialardan kurtuluş mümkün değildir.Hatta gerekirse kapatılmalarından yana da olduğumu belirtmek isterim.Nisbi bir azınlığın para kazanması uğruna,böyle yüzlerce ocağa ateş düşürmenin doğru bir mantık olmadığını düşünüyorum.
.
Dahası,bu madenlerden evine ekmek götürmek zorunda olanlara devlet yeni iş kapıları olacak yatırımlar yapmalı veya özel müteşebbislere yaptırmanın yollarını bulmalıdır.
.
Değerli okurlarım,bir kez daha bu faciada hayatlarını kaybeden şehitlerimize Allahtan rahmet,yaralılarımıza acil şifa ve acılı ailelerine sabırlar diliyor,tüm ulusumun başı sağ olsun diyorum...
.
Esen kalın
|