Ressam Abidin Elderoğlu (1901_1974)
Abidin Elderoğlu 1901’de Denizlide doğdu, 1974’te Ankara’da öldü. Resim sanatına olan ilgisi, İdadi'de okuduğu yıllarda gelişti. 1919'da bu okulu bitirince, resim öğretmenliği vekilliğine atandı. İstanbul Öğretmen Okulu'nda okudu. Bu yıllarda, resim bilgi ve yeteneğini geliştirici çalışmalar yaptı, Muğla ve Buca'daki öğretmenliğinden sonra, 1930'da Fransa'ya gitti. Julian'da Albert Laurens ve André Lhote'un yanında çalıştı. 1932'de yurda dönünce, İzmir'de öğretmenliğe başladı.
1955'te emekli oldu ve Ankara'ya yerleşti. İlk sergisini, öğretmen olarak bulunduğu Buca'da açtı. 1956'da, Ankara'da düzenlediği kişisel sergisini, birer ikişer yıl arayla başka sergileri izledi. Yağlıboya resimler yanında, suluboya çalışmalara ağırlık verdi. 1964'te Paris'te, 1965'te Venedik'te açtığı sergiler ilgi topladı. Resim sanatının soyutluğunu sağlamak amacıyla, müziğin seslerin işlevlerine göre uygulanmasına koşut olarak renk, biçim, açık-koyu ve yarım-koyuluk gibi plastik öğelerin etkinliklerine dayatılmış bir anlayışı benimsedildiğini belirten Elderoğlu, Türkiye'de, 1950'li yıllarda belirgin bir çizgi oluşturmaya başlayan soyutçu eğilimin, 1960'lı yıllardaki temsilcileri arasında yer alır Resimlerinde kaligrafik değerleri, belirli bir plastisiteye göre düzenler, çizgi ile renk arasındaki oluşumları, süreçsel bir etkinlik düzeyinde işleyerek geliştirir.
İzmir Ressamlar Cemiyeti'nin etkin üyesi olarak, başta devlet sergileri, çeşitli karma sergilere katıldı. 1932'den başlayarak yurt içinde ve yurt dışında kişisel sergiler açtı, 1945'te İzmir'de Ege Ressamları Sergisi'nde birincilik, 1963 Sao Paolo İkiyıldabir Sergisi'nde (Brezilya) onur ödülü, 1966 Tahran İkiyıldabir Sergisi'nde özel ödül kazandı. 1964'teki 25. Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde Başka Dünya adlı tablosuyla ikincilik ödülü aldı.
SANATI
Abidin Elderoğlu'nun 1932-1942 yılları arasındaki dönemi, büyük boyutlu simgesel nitelikli tablolar ile klasik denebilecek peyzaj ve natürmortları içerir. Doğaya bağlı renkçi bir anlayış, bu dönemini belirleyen özelliklerin başında gelir; desenin doğru anlamda renkle bütünleşen etkinliği, ciddi bir atölye anlayışından kaynaklanır. Kübist yönelişleri fazla abartmadan dozunda kullandığı birkaç etüdü dışında, Fransa'da eğitim gördüğü Lhote estetiğini benimsemediği söylenebilir. 1950'lerden sonra çizgiyi, kaligrafik bir kompozisyon düzeni içinde uyumlu kavisler, dolu ve boş biçimlerle uyguladığı bir dizi çalışmasında eski Türk yazısından esinlenen Abidin Elderoğlu, bu yönüyle çağdaş Türk resmindeki soyut eğilimlerin içinde bulundu
Kaynak: İnternet
|