Nasıl? Bitmedi mi gerçekten? Kocan her şeyi anlayınca, geriye ne kalmıştı?
Ne kalmamış ki.. Belki o zaman inçi çiçeği yerine acı çiçeği dersin.
Şaka yapma..
Anladım ki sonra değil,şimdi dinlemeliydim gerisini. Çatalımı alıp hızla vurdum tabağa birkaç kez.Garsonlardan biri koşup gelince birer duble daha rakı söyledim.
Vakit çok geçti.İnce ruhluydu Müge.Uzatmak istemedi artık.
Hani makbuza çok kızıyordu ya, kıskançtı ya,beni çok seviyordu ya, şaşırtacaktır seni kocam.
Şaşırtacaktır, ya?..
Gerçeği ayrıntısıyla benden öğrenince, donakaldı.
Baskısını, hakaretlerini unutturmak için, önümde diz çöktü. Sarıldı; defalarca ellerimi öptü. Ama asıl derdi sıkıntısı Mübeccel ve Tomris hanımlardaydı.
Haklıydı bunda elbet;özür dilemek istiyordu. Tabii yardım ettik; Sulhiye ablayla alıp götürdük. Ezildi önlerin de, görsen nasıl.....
Mübeccel hanım azarladıkça,o hep alttan aldı;yalvarıp, kendini kurtarmaya çalıştı. Nerden bilirsin ki, o bir erkek; sütsüzün biri...
Meğer birden Tomris hanım’a tutulmuş. Ardından telefonlar ve görüşmeler. Böylece başlamış ilişkileri.
Biz o yılın kasım ayında, onlarla görüşmeye başladık.Ertesi yılın şubatında öğrendim ihanetini. O yaz boşandık.
Deme yahu!.. Hikayenin böyle biteceği hiç aklımdan geçmezdi. Müthiş üzüldüm, anlatamam. Vah vah!?..
Nerdeyse dolu kadehini eline aldı Müge hanım. Ağzına götürürken baktı bir an yüzüme. Sonra boşluğa dönük bir defada içip bitirdi. İki elini masaya bastırarak döndü bana.
Söyle şimdi, dedi .Acaba inçi çiçeğimiyim,yoksa acıçiceğimi?
Acıçiceğisin dedim sadece.
Başka bir cevap vermedim, veremedim. Hemen hesabı ödeyip, kalkıp gittik. Ne acı, ama ne iyi bir geceydi Ardından geçen saatler cehennem karanlığında yürüyen ateş böcekleri gibiydi.
***
Aradan yıllar geçti. Ankara’nın acı çiçeği çoktan öldü. Ben yaşlandım. Ama dolu dolu geçen günler hiç zihinden çıkmıyor.Nice kimseleri tanıdım sevdimsede, onu hiç bir zaman unutamadım.
Çünkü bir gönül kadını değildi sadece; kişiye küçüklü lüğünü değersizliğini hatırlatmayan, içi hoşgörü yüklü bir varlıktı. Bilip gördüğü yanlışları eksikleri söylemezdi yüze. Sonra düşünür anlar, üzülür ve daha çok severdiniz insanlığını, kadınlığını ve herşeyini.
Bir saatten beri kabrinin. başındaydım. Yaşadığımız tatlı günleri ve sohbetleri andıkça, dalıp gitmiştim. Yakınımdan gelen güçlü bir öksürükle uyandım birden; hemen gitmek istedim. Gördüğüm,bir suluyucu ,mezar bakıcısıydı. Baktı yüzüme bir kaç adım öteden.
İçim öğlesine doluydu ki. Uzaklaşmadan önce bir daha. dönüp baktım kabrine:
Dünyanın en iyisi en güzeli
Müge annemiz
Sonsuza dek içimindesin ....
Oğlun, Emre
Kızın,Yasemin
Beşinci baharıydı onun ölümünün.Yaşasaydı, altmışında bile Olmazdı henüz. Sanki çok karlı kışlar ard arda üstümden geçmişti de, ezilmiştim. Hayata niçin bir defa geliniyor ve hiç geri dönülmüyordu? Ömrü gün gün bitiren bu sessiz griliğin altında, sonsuza giden yolumuz kapalıydı. Hiç birşey yapamayan. birer zavallı varlıktık.
Üstleri salkım salkım beyaz çiçekli akasyaların altında yürürken o geçen günlerin içime bir tatlı rüya gibi dolduğunu hissediyordum. Nurlar içinde uyu Mügem hayatımın kadını ...
Bilsem ki idama hükümlüyüm
Kapkara bir gecede
İplerle bağlanmış ellerim
Hadi unut deseler
Vaz geçmem asla senden
İdama giderken bile......
|