Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29939593
Bugün Ziyaretçi :  13527
Aktif Ziyaretçiler :  4345

Mehmet Ruhi Arel(1880 - 1931)
 

1880 yılında İstanbul’da Galata semtinde doğmuştur. Babası Halil Bey’dir. Dedesi Diyarbakırlı Kadirî şeyhi Hacı Ali Baba, Gülşeni soyundan köklü bir aileden gelmektedir.

1900’de gemi mühendis subayı olarak Bahriye Mektebi’ni bitirir. Aynı yıl bu okula resim muallim muavinliğine atanır. Resim merakını, sistemli bir eğitim üzerine oturtmak isteyen Ruhi Bey, Sanayi-i Nefise’ye kayıt yaptırır.

1905 yılında F. Muzaffer Neyzi Hanım ile evlenir. 1906’ da büyük oğlu Şemsettin doğar. 1909’ da Sanayi-i Nefise’yi birincilikle bitirir. Sanayi-i Nefise’de Valeri’ nin öğrencisidir. Desen ve suluboyada üstün bir beceriye kavuşmasında bu hocanın. büyük payı vardır. 1909’da Sanayi-i Nefise’de açılan sınavı kazanarak Paris’ e gider. Paris’te I’Ecole National Superiéur des Beaux-Arts’a devam eder. Burada akademik resmin inceliklerini öğrenir. Hocası Fernand-Anne Piestre Cormon’dur.

1914’de Birinci Dünya Savaş başlayınca Mehmet Ruhi Bey de diğer arkadaşları gibi yurda döner. Akademi’ de “menazır” (perspektif) öğretmeni olarak görev alır.1917’de Şişli Atölyesi’nde çalışır. Sanatın sağlam bir gözleme ve teknik bilgiye dayanması gerektiği yolunda temel bazı görüşlere sahiptir. Bu görüşlerden ödün verilmesini ve batılı anlamda bir sanat eğitiminin gerektirdiği ortamdan uzak düşülmesini şiddetle eleştirir.

Akademideki öğretmenliği sırasında da bu görüşlerini uygulamaktan geri kalmaz. Ne var ki akademideki öğretim, henüz onun istediği düzeyde değildir. Atölyelerde çıplak modeller, peştemallarla poz veriyorlardı. Ruhi Bey sanat eğitimiyle çelişik gördüğü bu tür yöntemlere karşı çıktığı için, kısa süre sonra akademiden uzaklaştırılır.

Bundan sonra, Darüleytam, Kabataş, Namık Kemal, Kız Muallim okullarında ve Bahriye’ de resim öğretmenliklerinde bulunur. 1924 yılında tekrar Sanayi-i Nefise’de “menazır” öğretmenliğine atanır. 1926 yılında küçük oğlu Orhan doğar. Ruhi Bey’in son görevi Üsküdar Ortaokulu’nda resim öğretmenliğidir.

Ruhi Bey, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin kurulmasında ve sanatçıların belli bir meslek örgütü çevresinde toplanmasında da büyük katkısı olan sanatçı, geniş kültürüyle dostları ve arkadaşları arasında saygı uyandırmıştır. Keman çalar, iyi İngilizce ve Fransızca bilirdi. Resimleri yaşadığı dönemde, Avusturya, Almanya ve İtalya’ da karma sergilerde yer almıştır. Galatasaray sergilerinde gösterilen tabloları , o zaman büyük hayranlık uyandırmıştır. Özellikle derin perspektif bilgisi, Ruhi Bey’e saygın bir kişilik kazandırmıştır.

Avrupa’da tahsil ettiği halde garplılaşmamış ve idealist bir milli ressam olarak kalması nedeniyle, ona çağdaşlarından farklı bir gözle bakılmıştır. Resimlerinde milli varlık ve hisli rengin olgunluğunu yaşatmış, özellikle de ordumuzun kahramanlıklarını gösteren “askeri” tablolar yapmıştır. Bu tablolarda aynı konuyu işlemiş diğerleriyle karşılaştırıldığında Ruhi Bey’inkilerde, konuyu aşan ve sorunun özüne yaklaşan ayrı bir tutum görmekteyiz. Ruhi Arel’in daha gerçekçi yaklaşımlar içinde, halkın gündelik yaşamına eğilmiş olması, o zamana kadar pek denenmemiş bir yoldu. 1940’ larda ”Yeniler” ve Liman ressamları grubuyla resim sanatımıza girecek olan yöresel içerikli eğilimin temeli, Ruhi ile atılmış oluyordu.

Büyük “Taşçılar” kompozisyonu başta olmak üzere, ”Hilal-i Ahmer’ e Para toplayanlar”, ”Yaşmaklı Kadın”, “Hicrette Bir Valide”, “Gazi’yi İstikbal” onun bu yönünü ortaya koymaktadır. Figür ressamlığının sonraki aşamasını, doğrudan doğruya çalışan ve üreten insanların konu alındığını, her yönüyle gerçekçi bir kompozisyon olan “Taşçılar” da görmekteyiz. Halk yaşamına bir gözlemci tavrıyla eğilmiştir. Samimiyet ve hassasiyetin ifadesi olan tabloları, gösterişten her zaman sakınmasını bilen bir anlayışın ürünleridir. 1919’da Galatasaray’ da sergilenen “Sabah Namazı”, doğu ruhunun bir yankısı olarak karşılanmış ve bu görüş, batılı eleştirmenlerce de paylaşılmıştı. Ruhi’ yi çağdaşlarından ayıran çizgi, insan figürüne yaşayan ve üreten bir varlık gözüyle bakmış olmasıdır. Bu tutum onun kendi döneminden çok ilerde olduğunu göstermektedir. Eşinin yaşmak ve feraceli portresi, bu dalda da başarılı olduğunu gösterir. Paris dönemine ait bu eserde, ince ve titiz bir beğeni akla gelir. Cormon atölyesindeki akademik eğitimin klasik öğretisi bu tabloya yansımıştır.

Desenin etkisini ikinci plana iten, geniş fırça darbeleri, yeni ve modern bir portre yorumun akla getirir. Çok figürlü, büyük boyutlu kompozisyonlar oluşturma düşüncesi de, çağdaş sanatımızda Ruhi Arel ile yöresel ve toplumsal bakışın bir göstergesi olmuştur. “Atatürk Köylülerle” adlı tablosunda, sanatçıyı bu anlayış içinde, öğrenmiş olduğu klasik atölye geleneğini bir yana koyarak içsel eğilimlerini yönlendiren bir anlayışta görürüz. Ruhi Bey resimlerinde, konuya, resmi sanat öğretilerinin bağlayıcı gözlükleri ile bakmaz. Doğa sevgisi, Ruhi Bey’ de yöresel kökenli bir insan sevgisine dönüşmüştür. Onun resminde insan, bir model olmanın ötesinde, belli bir çevrenin insanı olarak karşımıza çıkar. Ruhi Bey’in bu sıcak yorumlu insanları, bize çalışmanın erdemini düşündürür, tüm toplumu ilgilendiren bir mutluluğun ışıklarını sezdirir.

Ne var ki yaşamının son yıllarına kadar, Ruhi Bey’in sanatı yeterince anlaşılıp değerlendirilememiştir. Eserleri, müzelerimizde, torunlarında, özel koleksiyonlarda, hatta Amerika’da (Mr. Crane’in Koleksiyonu’nda) gerçek değerlerini bulacağı günü beklemektedir.
Son yıllarda çok çalıştığı için yorulan ve hastalanan Mehmet Ruhi Arel, sanat yaşamının verimli ve olgun döneminde 14 Ekim 1931’de vefat etmiştir. Okmeydanı aile mezarlığında yatmaktadır
 

 
 

 

Ekleyen:  Şenses US
Tarih:  24.11.2014
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Şenses US Yazıları
AyrılamamŞenses US [ 2.2.2020 Devamı
Hayatı yaşamak Şenses US [ 9.2.2018 Devamı
İnçi çiçeği “6” Şenses US [ 25.12.2017 Devamı
İNÇİ ÇİÇEĞİ - 5Şenses US [ 17.12.2017 Devamı
İNÇİ ÇİÇEĞİ (4)Şenses US [ 5.12.2017 Devamı
İNÇİ ÇİÇEĞİ (3)Şenses US [ 27.11.2017 Devamı
İNÇİ ÇİÇEĞİ (2)Şenses US [ 20.11.2017 Devamı
İNÇİ ÇİÇEĞİ Şenses US [ 11.11.2017 Devamı
EFECE HABERŞenses US [ 10.11.2017 Devamı
EFECE HABERŞenses US [ 8.11.2016 Devamı
Canı Sevdim Şenses US [ 25.9.2016 Devamı
EFECE HABER YIL DÖNÜMÜN KUTLU OLSUN Şenses US [ 8.11.2015 Devamı
DOĞUM GÜNÜMŞenses US [ 24.10.2015 Devamı
Asla seviyorum demedimŞenses US [ 16.10.2015 Devamı
Türkiye'den bir yıldız kaydıŞenses US [ 15.8.2015 Devamı
1 NİSAN Şenses US [ 20.4.2015 Devamı
BEN SENSİZ YASAMAYI ÖĞRENEMEDİMŞenses US [ 1.4.2015 Devamı
YORGUNUMŞenses US [ 8.2.2015 Devamı
NÜZHET İSLİMYELİ (1913 _2005) )Şenses US [ 30.1.2015 Devamı
Ayetullah Sümer ( 1905 1979) Şenses US [ 12.1.2015 Devamı
DİYARBAKIRLI TAHSİNŞenses US [ 4.1.2015 Devamı
Hüseyin Avni Lifij Şenses US [ 28.12.2014 Devamı
Türk ressam ve siyasetçi Şevket Dağ Şenses US [ 23.12.2014 Devamı
CANLARIMIZI YALNIZ BIRAKMIYALIMŞenses US [ 7.12.2014 Devamı
Ressam Aliye BergerŞenses US [ 12.11.2014 Devamı
Ressam Abidin ElderoğluŞenses US [ 3.11.2014 Devamı
RESSAM ABİDİN DİNOŞenses US [ 26.10.2014 Devamı
RESSAM FEYHAMAN DURANŞenses US [ 17.10.2014 Devamı
Avni ArbaşŞenses US [ 6.10.2014 Devamı
FERİK İBRAHİM PAŞAŞenses US [ 22.9.2014 Devamı
KAYMAKAM AHMET ŞEKÜRŞenses US [ 14.9.2014 Devamı
PENCEREMDEKİ MARTIŞenses US [ 6.9.2014 Devamı
Benim Kadersiz İşçimŞenses US [ 14.5.2014 Devamı
BİR KADIN TANIDIMŞenses US [ 11.5.2014 Devamı
MÜFİDE KADRİ Şenses US [ 12.4.2014 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam