Gurbet, adı bile soğuk geliyor insana, şöyle derinlerde bir yerde, içerinizin öksüz kaldığını hissedersiniz, eğer gurbette yaşıyorsanız. Hep bir yanınız yarımdır, hep bir şeyleriniz eksiktir yaşamınızda.
*
Sadece nefes alıyorsunuzdur , vaktiniz günlük koşuşturmalar içerisinde, geçiyordur mutlaka. Ama ya içerinizde ki o adını koyamadığınız şey ? O SIZI . Hani bildiğiniz ama ne olduğunu tam tarif edemediğiniz o sıkıntı. Daralıverir yüreğiniz bazen, içerinizden çıkacakmış gibi oluverir.. Hiç bir yere sığamazsınız. Bütün suçu gurbete yüklersiniz, yalnızlığınızla baş başa kalıverince, gidecek kapı sığınacak bir liman bulamayınca ne zor geçer dakikalarınız. Siz isteseniz de yakanızı hiç bırakmayan gurbet, ne demişler, “Bir ayrılık bir yoksulluk bir de ölüm. Gurbette olan, ayrılıktan ölür her gün” Gurbet, her an sizinledir, nefesiniz gibi. İnsanlarla konuşmalarınız bile tam istediğiniz gibi değildir. Kafa sallarsınız, dinliyormuş gibi yaparsınız ya da dinleniyor sanırsınız kendinizi, ama bir bakmışsınız ki boş gözlerle, dinlenmediğinizi anlarsınız. Hep beyninizin derinlikleri meşguldür. Sonradan edinilen dostluklar, mum alevi gibidir. Gerçek bir dost bile bulamazsınız, sizi dinleyecek., Sığınacak hep bir liman ararsınız. Ünlü Şair Karacaoğlan, ne kadar güzel anlatmış dizelerinde gurbeti. ‘’ Gurbette ömrüm geçecek, bir daracık yerimde yok. Oturup derdim dökecek bir münasip(Vefalı) yarim de yok’’
*
Hele, bir de gece oluverince hepten yalnızsınızdır. İşte o zaman aklınıza, ne kadar gurbet şarkıları varsa geliverir., Şarkıların sözlerine eşlik ederken yüreğiniz, bir de bakmışınız ki göz pınarlarınızdan süzülüvermiş yaşlar. Kimi geceler yutkunamazsınız, boğum boğum dizilir boğazınıza bir şeyler. Kimi gecelerse bakmışınız ki bir deli fırtına ile bardaktan boşanırcasına yağmur oluverir, göz yaşlarınız. “Gurbetlik ne uçsuz bucaksız mavi denizde, ne de bir çöl ortasında tek başına olmaktır. Gurbetlik sevdiklerinizden uzak ve yalnız kalmaktır.”
Gecenin yorgunluğu ile güne, buruk bir “günaydın” dersiniz kendi kendinize . Sokaklarda çıt yoktur. Nerede o? Canım memleketimin “Simitciiiii, hadi taze simitler vaaaar…sicaaak sicaaakkk…yok mu isteyennnn?” diye bağıran gariban ama yürekli simitçileri, nerede hep şikayet ettiğimiz korna sesleri. Nerede o pencereden pencereye sabah sohbeti eden Neriman teyze, Fatma hanım? Nerede komşunun çocuğuna bağırmaları, nerede bakkal Süleyman’ın kapı önünde sigara tüttürüşü? Hay Allah, yine burnumun direği sızladı. Yine aklıma düştü canım memleketimin, buram buram kokusu, kirlenmemiş tertemiz havasıyla billur suyu. Ahh ahh “yoruldum artık gurbet ellerde, memleket özlemi hep yüreğimde”
*
Kader deyip geçmek de var, benim gibi bir çoğumuzun yazgısı gurbete yazılmış. Herkesin, yaşamında oynayacağı bir rolü vardır elbet. Dünyayı, koskoca bir tiyatro sahnesine benzetirim hep. Bizler de bu rolü acısıyla, tatlısıyla oynayan oyuncular. Ardımızda ‘’hoş bir seda’’ bırakabilirsek ne mutlu bizlere.
*
Sizlere, gurbet ile ilgili kısacık bir şiirimle esen kalın diyorum değerli okuyucularım ve Efece haber ailesi..
GURBET GECELERİ
Sürgündeyim sanki
Cezam,
Müebbet belli
Ne tutunacak bir dost eli
Ne fırtınalar içerisinde,
Sığınacak yar yüreği.
İşte böyle,
Düğüm düğüm.
Boğazıma dizilir,
Gurbet geceleri. |