O, eli öpülesi, üzerimizde, hiç bir zaman ödeyemeyeceğimiz, hakları bulunan büyüklerimiz.
Avustralya'da ilkkez, yaşlılar evini ziyaret ettiğim zaman, yüreğimin nasıl yandığını, gözyaşlarımın boğazıma, nasıl düğüm düğüm dizildiğini, anlatamam sizlere...
Hepsi de sanki, gözetim evinde de, kendilerine uzanacak bir eli bekler gibiydiler. Gözlerinde ki çaresizliklerine, çare olamamam tüm duygularımı darmaduman etti.
Gözlerine bakamadım bile. Sanki suçluymuş gibi hissettim kendimi.
Bizim değerlerimizi düşünüyorum da!! eskiden böylemiydik bizler. Büyüklerimize bir saygımız vardı. Evimizin baş köşesinde otururlardı her zaman ve sözleri kanun gibiydi büyüklerimizin. Dünya aynı dünya ama değişen bizleriz, yavaş yavaş kaybettiğimiz değerlerimiz. Ne aci ki ! Bizleri Dünya'ya getiren büyüklerimizin kahırlarını çekemez hale gelmişiz. Oysa onlar, bizleri büyütürken nasıl da gözümüzün içerine bakarlardı. Hastalandığımız da, başımızdan ayrılmadıkları günler, üzerimize titredikleri, bizlere birşey olmasın diye kanatlarının altına almaları..
Ne kadar acı geliyor bana . Bilmem sizler hiç düşündünüz mü ? Neden evimizin bir köşesine sığdıramıyoruz büyüklerimizi de, huzur evlerine yolluyoruz. Şahsen benim aklım almıyor. Hadi, kimseleri olmaz, kendi kendilerini idare edemezler anlarım, ama ya elleri ayakları tutanlar ? İnsanın nasıl vijdanı elverir, bunu anlayamıyorum işte.. Bir laf vardır çoğumuz biliriz ''babası oğluna bağ bağışlamış da, oğlu bir salkım üzüm vermemiş'' Ne kadar doğru değil mi ?Unutmayalım günün birinde bizlerde yaşlanacağız. Biz, çocuklarımıza nasıl örnek olursak, onlardan da aynı davranışı görürüz diye düşünüyorum.
Kendime çok yakın bildiğim bir aile var Türkiye' de. Yıllar önce bir trafik kazasında, hayatları altüst olmuş bir aile. Çok yakın bildiğim. Orta halliler ama yürekleri ölçülmeyecek kadar zengin.
İki erkek kardeşler ve anneleri tam 20 senedir yatalak, başından başka hiç bir uzvu çalışmıyor. Ve bunca yıl o gelinlerin, o kadıncağıza bakışları sanki bir bebek gibi. O, torunlarının etrafında dolanışları, babaanne, babaanne sesleri. Ve o ailenin birbirlerine bağlılıkları, Allah bozmasın. Bu devirde aile birliğine örnek, parmakla gösterilecek tam bir aile. 20 sene, kolay değil Türkiye gibi bir yerde ve o kısıtlı yaşam şartları içerisinde hiç bir yeri tutmayan, felçli bir anneye bakmak. Hiç de kolay değil. Ama çok şükür ki, bu emekleri hiç bir zaman karşılıksız kalmıyor. Yüce Rabbim de onları çocukları ile mükafatlandırıyor. Yine o kısıtlı hayat şartlarında, o çocuklar öyle güzel okuyorlar ki !! Birisi Diş hekimi, birisi Arkeolog ve üniversiteye hazırlanan diğer çocuklar.. Sanırım mükafatları bu Dünya da bu başarılı çocuklar olacak..
Benim anlatmak istediğim, inanın yapılan iyiliğinde kötülüğünde karşılıksız kalmayacağı. Şunu unutmayalım sevgili okurlarım. Hayatta ne ekersek onu biçeriz bir gün. Bizi, bu yaşımıza getiren büyüklerimize sahip çıkalım. Nasıl bizler onlara zamanında Allah'ın birer emanetleri idiysek, nasıl üzerimize titreyerek bizleri büyüttüler ise, yaşlanınca da bizlerin onlara bakması kadar, onurlu bir vazife olamaz diye düşünüyorum. Yüreğimizde ki sevgi ve merhamet duygularının eksilmemesi dileklerimle ...
Esen kalın...
|