Duygularımız, hani kendi akışında giden, bizi var eden duygularımız. Kin, nefret, öfke, hırs, kıskançlık, sevgi, aşk, hoşgörü, şevkat, merhamet barındıran duygularımız. Huyumuzu, karakterimizi ortaya koyuverir.
Bir yerlerde okumuştum.
''Kimseyi hakettiğinden fazla sevme, gün gelir düşmanın olur. Kimseden hakettiğinden fazla nefret etme, gün gelir dostun olur,'' İçerisinde ki derin anlam, beni çok etkilemişti. İnsanoğlu, huylarıyla kendince yol alıyor işte. Ne sevgisinin ayarı oluyor bazen, ne de nefretinin. Hele bir de duygusal ise insan, kırıldı mı tam kırılıyor, sevdiği zaman da tüm yüreğiyle seviyor. Belli bir ölçü de tutamıyor, duygularını.
Özellikle, geceleri başımı yastığa koyduğumda, hep yüzleşirim kendimle. Kendi kendime kızdığım olsa da, hep içerim rahat olmuştur.
Kimseyi bilerek isteyerek, hiç kırmamışımdır. Hep sözcüklerimi tartmışımdır. Hani derler ya insanın boğazı dokuz boğumdan oluşur. Ağızdan çıkan kelimeler, bu boğumları aşarak dökülür. Bu konuda, hep dikkatli davranmışımdır.
Hiç bir zaman, nefret edemedim insanlardan. En kırgın olduğum zamanlar da bile, canımı en çok acıtanlara dahi sırtımı dönemedim. En ufacık bir gülüşte, herşeyi unutuverdim.
Bir başka sille yiyene kadar, bu hep böyle oldu.
Ama hep kaybettim, nedenini hep kendimde aradım. Kolay kolay kimsenin yüreğini yakmadım. Ama doğru bildiğim değerlerime de hep sahip çıktım. Sanırım tek suçum buydu. Doğrular, ahh bu doğrular, ''Dokuz köyden kovduruyor insanı. ''
Çok sevdiğim bir arkadaşım, birgün bana " Öyle çok emek, öyle çok değer veriyorsun ki karşında ki insana, biliyor ki ne yaparsa yapsın yada ne söylerse söylesin sen ona, hiç arkanı dönmezsin, elini uzattığın da yine elini tutarsın, işte bu yüzden kimse seni kazanmak, kimse seni anlamak için çaba sarfetmiyor, sen zaten varsın onlar için, hazırsın.'' demişti. Haklıydı hemde çok haklıydı. Ama ben yüreğime hiç söz geçiremedim. Ya ben anlamadım insanları ya da insanlar beni anlamadılar.
Öyle garibime gidiyor ki bazen, mutluluğumuz, başkalarının mutsuzluğu olabiliyor. Ya da tam tersi, mutsuzluğumuz, çoğu kimseyi mutlu kılabiliyor ve hayretler içerisinde kalıyorum. Yazımın başında da değindiğim gibi , duygularına hakim olamayıp ele veriyor insan kendisini. Ya bir tek sözle, ya manalı bir bakışla herşeyi anlatıveriyor.
Bana çok acı geliyor doğrusu. İnsan ilişkileri böyle mi olmalı. Hani dostluk, vefa, emek, paylaşmak, hani acılar paylastıkca azalır, sevinçler çoğalırdı. Ne çabuk unutuverdik değerlerimizi.
Anladım ki bu şekilde çok zordu, kendimi ifade edebilmem. Kırılan hep ben oluyordum. Kırmayı beceremediğim için. Tek suçum doğrucu olmamdı.
Ve sonunda kendi kendimle barışık olmaya, kendi kendime yetmeye, karar verdim. Duygularımı içimde saklamak yerine, şiirlere dökmeye başladım, yazılarımla, kendime dert ortağı oldum. Öyle ya !! şiirlerimde yazdıklarım, beni kırmıyordu, yazılarım, arkamdan laf etmiyordu. Bundan güzel mutluluk olur muydu? Şiirlerimi yazılarımı paylaşmaya başlayınca, birde baktım ki ! beni anlayan o kadar çok insan varmış ki. Benim şiirlerimde kendilerini bulan, yazılarımda paylaştıklarımı anlayan, aynı sıkıntılatı yaşayan o kadar çok insan varmış ki !!! Meğer duyguları paylaşınca ne çok seveni oluyormuş insanın. Demek ki boşu boşuna üzmüşüm kendimi bunca senedir...
Bugün bu duygularımı paylaşmak istedim sizlerle sevgili efecehaber ailesi ve değerli okuyucuları..
Bir şiirle mutlu bir hafta geçirmenizi dilerken, her doğangün
yüzünüzde, mutluluk tebessümleri olarak ışıldasın yüreklerinizde..
Sevgiyle kalın
BENİM ADIM SEVGİ
Öyle acıkmış ki, yüreğim sevgiye,
Su gibi, ekmek gibi, aş gibi.
Öyle garip kalmışım ki !
Hiç bilmemişim kendimi.
Yaşam bu diye,
Avutmuşum hep yüreğimi.
Başkalarını mutlu eden,
Gülüşlerimi sevmişim hep.
Ya benim mutluluğum ?
Kim verir ki yüreğini ?
Aç kalmışım sıcacık ,
Bir çift tatlı söze.
Anlamamışım yıllarca,
Yaşadığım sevgisizlikte.
Yüreğim sevgi dolu, biliyorum.
Değerini şimdi anlıyorum.
Bundan böyle, benim adım sevgi.
Yüreğim sevgi.
Gözlerim, sevgi gülüşlerinde
Mutluluk akseder gamzelerime.
Şimdiler de!
Hüzünlerin ötesinde,
Bir şehir arıyorum,
Yalnızlığın kol gezmediği,
Özlemle, iç çekmelerin yaşanmadığı.
Sevdalıların şehri miymiş ne ?
Bilen var mı?
Pembe bulutlarla,
Maviliğe uçmak istiyorum.
En çok moru severim.
Bir demet mor menekşede,
Belki de, hüzünlerimi gizlerim.
Bundan böyle,
Benim adım sevgi.
Sevda yüreğim.
Neşe ve mutluluk dolu artık,
Gülüşlerim,
Ve ben, için için,
Bir çocuk gibi, sevinirim.
Berat Bahure Anteplioğlu
15.10.2009
Melbourne
|