Mutlu bir hafta geçirmeniz dileklerimle, çok değerli, efecehaber internet gazetesi ailesi ve okuyucuları,
Bügün hava çok güzeldi. Sonbahara inat, yazdan kalmayı becerebilen güneşli bir gün. Genelde pazar günlerini evimde geçiririm. Pazar günleri, bana hep hüzün verir nedeni kendim bile çözemedim.
Ancak sizler için, Melbourne sokaklarına çıktım, bu pazar. Bir farkılık yaşayım, sizlere de yaşattırayım istedim. Oturduğum semtten, öyle yürüyerek istediğiniz bir yere gidemezsiniz, Arabama bindim, şöyle bir sahil kenarına uzanayım dedim.. Yine sokaklar, caddeler bomboştu, herkes evine kapanmış belli. Belki sahil kenarı cıvıl cıvıldır diye düşündüm. Melbourne hakkında bilgisi olmayan bir sürü insanımız vardır. Size Kısacık bir bilgi vereyim Yaşadığım şehir hakkında.
Melbourne, Avustralya'nın güney doğusunda, 4,077,036 Milyon nüfuslu, 8,806 Km2. genişlikte çok büyük bir şehir. Avustralya'nın, Victoria Eyaleti olarak adlandırılan, 5 eyaletinden biri . İstanbul'la kıyaslarsak, sokakların niye bu kadar tenha olduğunu hemen anlarız.. Alan çok büyük ama nüfus az. Her milletten insan yaşamakta. Nüfusun çoğunluğunu Çinliler, Hindistanlılar oluşturmakta. Türk Nüfusu ise 150.000 bin civarında. Sahil kenarlarından uzaklaşıp, Melbourne'nin Kuzeyine yerleşmişler.
Sonbahar olmasına rağmen, her taraf yemyeşil. Parkları bahçeleri bakımlı. Bu sene yeşile bayağı doyduk. Nerdeyse 12 senedir kuraklık vardı ve hiçbir yerler sulanmıyordu. Güzelim şehir sapsarıydı.
Ben etrafa bakına bakına, aşağı yukarı 45 dakika sonra sahil kenarına geldim.
Tabii umduğum kalabalığı ve cıvıl cıvıl hareketliliği göremedim. Deniz de etkilenmiş olacak ki !! bu sessizlikten çarşaf gibiydi. . Tek tük bisiklete binen birkaç genç, ele ele yürüyen çok az insan. Çocuk arabasında çocuğunu gezdiren genç bir anne. Baba muhtemelen çalışıyordur yada yoktur.
Hafif bir rüzgar esintisi ile denizin o özlediğim kokusunu içerime çektim. Ama yine içim burkuldu. Denizin kokusu bile yabancıydı bana. Bir İzmir'de, İstanbul'da, Antalya'da, Amasra' da memleketimin her sahilinde tattığım o deniz kokusunu hissedemedim. Açık ve tek olan cafe' ye oturdum. Saydım, tam benimle birlikte 6 kişi vardı. Gülümsedim içimden. Ben, bu Avustralya' ya boşuna ''YALNIZ ADA'' demiyorum . İnsanlar yalnız, sahiller yalnız, koskoca ülke yalnız. Çünkü herkes birbirine yabancı. Gözgöze geldiğinde ise hafif bir gülümsemeden başka bir sıcaklık bulamazsınız. Cafe'den aldığım keki yemek yerine etrafımda dolaşan serçelerle, martılara atmaya başladım. Bir anda martı sesleri, o hüzünlü sessizliği bozuverdi.
Hepsi ürkek ama etrafımdalardı.Tekrar bir kek alarak, yürümeye başladım sahilde, hem martıları besliyordum hem yürüyordum. Mutluydum , hiç olmazsa bana eşlik ediyorlardı. Biraz daha oyalandıktan sonra evimin yolunu tuttum. Ama yinede farklı bir gün geçirmenin mutluluğunu yaşadım bu pazar.
Bir şiirimle, mutlu haftalar dilerken, Canım Memleketimin o sıcaklığını doyasıya tatmanızı, hiç bir ayırım yapmadan insanlarımızın birbirine kaynaşmalarını, kavgayı bırakıp, kardeşce Türkiye'mizi, değerlerimizi korumamızı ileriye daha da ileriye gitmemizi öyle istiyorum ki !!! Benim memleketim, Türkiye'm her güzelliğe ve refaha değer inanın. ÇÜNKÜ BENİM İNSANIM FARKLI, BU FARKLILIĞI BİR FARKETSELER.. Zaman el ele verme zamanı değil mi ?
Esenlikle sevgiyle kalın.
OKYANUS ÖTESİ PRANGALI BEDENİM
Benim yüreğim,
Büyümemiş, bir çocuk yüreği olur bazen.
Bazen anaç, bazen bilge.
Bazen de ürkek bir serçe.
Korkuverir bilinmezliklerde.
Ama sevgi dolu,
Dağıtmaya çalışır yüreklere.
Yüzlerde ki göremediğim mutluluğu,
Yüreğimde hissederim.
Yeniden çocuk olurum.
Bilmem ki!
Belki de hiç tatmadığım sevgiyi,
Tanımadığım yüreklerde bulurum.
Bazen yalancı mutluluklarla avunurum,
Beynim gerçeğe dönünce,
Kasırga olur özlemlerim.
Boğuşurum.
Okyanus ötesi prangalı bedenim,
Düşündükçe kahrolurum.
Berat Bahure Anteplioğlu
30.01.2011 05.57 Melbourne
|