KURBAN Kurban olmak; bizim oralarda en değerli olana söylenen sevgi sözüymüş.İnsanın sevdiğine sunacağı,en içten en samimi hediyeymiş bu iki cümle.Aşkın içtenliğini derelerin şırıltısına bağlarmış da ummanlara sevk edermiş kara gözlü sevgiliyi.Yumuk gözlü oğulla,tombul bilekli kıza,şahin bakışlı delikanlıya duyulan bağ sanki bu iki cümlede anlam kazanırmış.Ölümden çok yaşatmak içinmiş, sen yaşa yeter ki demekmiş.Benlikten sıyrılmanın, karşındakine gark olmanın en kısa yoluymuş.
Oysa mitolojide anlamı bizimkinden farklıymış.
Tanrıya hediye vermekmiş kurban.Ona yakın olmak için bir başka canlının canını almakmış..Yaşatmaktan çok öldürmekmiş tanrı yolunda.
Bazı inançlarda dilekmiş, adakmış mesela ; Hz İbrahim,Nemrut'un ateşinden kurtulduktan sonra bir oğul istedi tanrıdan.Geldi İsmail.Yedi yaşında kurban etmek istedi tanrıya, oğlu İsmail'i.
Tanrı istemedi. İnsanın kendisine kurban verilmesini.İndirdi koçu.Ta ilk çağlardan bu yana tanrıya hediye vermek sanki bir gereklilik gibi görülmüş.
Öyle kavimler yaşamış ki topraklar üzerinde,tanrıya yakın olmayı sapkınlığa dönüştürmüşler zaman içinde.
Antik İsrail de mesela, Ammonilerin korkunç ilahları Molek kullarından canlı kurbanlar istemektedir.Çocuklar yakılarak sunulmuş ilahlarına.
Antik çağların kurban konusundaki sapkınlıkları öyle aşamalara gelmiş ki resmen dinden çıkıp ölüm makinelerinin kurulduğu sapkın savaş oyunlarına dönüşmüş.
O çağlarda dalga dalga yayılan tanrıyı kullanarak insanı öldürme oyunu fazlaca tutmuş.Söz konusu tanrıysa kesilen yakılan insanların hakları yokmuş.Nedenini niçinini sorgulamaya.Çaresiz teslim olurlarmış,kralların,ve din liderleri rahibelerinin ölüm oyunlarına.
O dönemin din alimleri her şeyi ince ayrıntısına kadar hesap edermiş. İnandıklarına, sunacakları hediyenin çok makbul olması gerekirmiş. öyle ince ayrıntılarını düşünmüşler ki, mesela:domuz koktuğu için tanrının bu hediyeye kızacağını,insan etinin kokmayacağını dahi düşünmüşler.Hediye edilen kurbanın masum olması da şartmış.
Hayvanların masum olmadıklarını,insanların ve özellikle kadın ve çocukların çok uygun olduğunu,bakire kızları vermenin ise tanrının daha çok hoşuna gideceğini düşünmüşler.
Nil nehrine bırakmışlar insanları.Özellikle kurban etmek için dişileri kullanmaları da,dinde cinsel bağnazlığın ne denli eskiye dayandığını kanıtlamış oluyor bugün bizlere.
Antik Yunanistan da da rahibeler bu çılgınlığın baş liderleri imiş..Tapınaklarda koca koca kazanlar kurar,akla gelmeyecek büyüler yaparlarmış.Büyüleri dua ile karıştırır ellerine aldıkları insan kellelerini tanrılarına uzatırlarmış.Tanrılarından karşılığında ise kendilerini korumalarını ve dileklerini kabul etmesini isterlermiş..Bununla da kalmaz memleketin dağlarını taşlarını dahi hediye ederlermiş tanrılarına.
Zeus İlyada'da "Hektor bana, çok kıvrımlı İda tepelerinde ve büyük kentte birçok yanık öküz armağan etti; bu yüzden yüreğim ona acıyor" diyerek, Hektor'u yaklaşmakta olan ölümden kurtarmayı düşünür.Din önderleri olan rahibeler,rahipler ellerinde kan dolu taslarla dolaşırmış.Tanrı kanı severmiş onlara göre.Ellerindeki kanlı bıçaklarla masum çocukların,kadınların,bakire kızların yüreklerini çıkarır tapınakları her gece acı çığlıklara boğarlarmış.
O Dönemde din alimleri, halkların yaşamalarından çok ölmelerini gerektirecek acayip dini masallar yaratırlarmış.Bir aile reisi öldü mü,o kişinin eşi ve kölelerini de kesip ölen kişi ile toprağa gömerlermiş.
Yani çağlar boyunca insan,öldürmek adına öyle sapkınca söylemleri dine alet etmiş ki,adeta o dönemin az yada olmayan silahları yerine dini kullanmışlar masum insanı katletmek için.
Orta Amerika'da Venüs, Astekler ve mayalar için tehlikeli bir tanrıymış.Onu her gün kanla beslerlermiş.İnsan kanı içtiğinde ise sakinleştiğine inanırlarmış.Meksika da bu kan sunma törenleri yüzyıllarca sürmüş.Ve yıllarca dahada şiddetini arttırarak vahşete dönüşmüş.Yine orada da rahibeler bu insan kıyımında en başta olup Mısır piramitlerini, kesilen Yüz binlerce insan, kafasının kızıl kanına boyamışlar.
Hititlerde de durum hiç farklı değilmiş.Onlarda yine insanları, tanrıya kurban edip,düşmanlardan ve hastalıklardan korunduklarına inanmışlar.
Aslında insan tanrısına karşı hiç samimi olmamış.Kendisinin ölmesinin tanrıya karşı şirk koşmasını savunması,başkasının canının ise cihad olduğunu söylemesi de yaşamaktan vazgeçemediği içinmiş.Koca bir yalanmış.Korkaklığını dinsel yalanlarla örtmenin aldatan yanıymış.Oysa bizim oralardaki sevgilerde korkmak yokmuş.Kendi canını sunmak yalansızmış.
Bunları size neden mi anlattım?.Aslında anlatmak istediğim ilk çağların din adına gerçekleştirdikleri insan kıyımları değildi.Eski insanlar hiç değildi.Anlatmak istediğim din adına geçmişten bu güne akan kan.Hemde masum kanı.
Dikkatinizi çekmek istediğim konu,ta antik çağlardan bu yana tanrıya kurban edilen nedense hiç krallar, rahibeler, rahipler ve o yönetimlerin güçlüleri olmamış.Din adına Tanrıya kurban edilenler hep; kadınlar çocuklar,bakire kızlar yani güçsüz olan halkmış.
Müslüman inancına göre tanrıya kurban olarak hayvanlar verilirmiş.Bu gün Orta Doğu'da kendilerine Müslüman diyerek masumları öldürüp,Allah yolunda cihad ediyoruz diyenlerde bu antik çağların güçlüleri gibidir.Kendi gibi düşünüp yaşamayanları öldürmek için, dini kullanmaktan korkmayanlardır.
Aslında tek dertleri krallarının ve kendilerinin dünya üzerinde ki topraklarda daha güçlü olmaları ve daha rahat yaşamalarıdır.Kralları daha çok petrol istiyor,daha çok toprak istiyor.Savaşan askerler ise kandırıldıklarından habersiz,cennette daha çok huri istiyor.
Bu güne kadar Suriye'de,Eli kanlı terörist IŞİD tarafından binlerce kadın,çocuk ve masum insanlar öldürüldü din adı altında. Çocukların kafasını keser iken,Tekbir getiren bu şeytanlar dini antik çağlardakiler gibi sömürenlerdir.Kafası kesilenler, Müslümandı.Kurban bayramınız kutlu olsun Müslüman alemi..
04.10.2014 (Efece haber, Sevda AKSOY)
|