Soğuk bir gece... Soğuğun içindeki benime üzülsem mi yalnızlığım?
Ah! Yalnızlığım... Ve geceler acıyı tescillese de alabildiğine yüreğime, inan yaşamak umurum değil...
Sonsuz bir düş ormanında saklı her şey ve alabildiğine acıtıyor... Yani neresinden tutarsan tutarsız... Ve her şey karma karışık...
İçimin acısı alabildiğine tepeden tırnağa vururken, ömrümün sabahlarında her gün bir adam doğuyor, her gün bir adam ölüyor... "O" kim mi? Elbette ben! Ah! Bu ben, yalnız ben...
Bırak acısın içimiz, bırak yansın bütün türkülerimiz, şen şiirlerini söyle, gerisi yalan yalnızlığım...
Böylesi inan çok daha güzel ve böylesi yaşamalar bize kalan tek gerçek, tek miras...
İçimizin astarları her sabah ve her akşam sökülse de, yalnızlığımız sür manşetten sonsuza kadar "YALNIZSIN" yazsa da ve gönül bültenlerimiz her ne etsek de "MUTLULUK" yazmasa da ve her defasında "HÜZÜN" bize kalsa da, emin ol böylesi güzel... Dahası ben bütün hüzünbaz sözlerimden, sevmelerimden, içimden geçirdiklerimden ama asla kavuşamadıklarımdan şikayetçi değilim talihsiz yalnızlığım...
Ben böylede yaşar giderim, sen sabahın altılarında, ben buralarda, öyle ya da böyle kalsak da ayrı, yaşamak hayallerde, görmek seni rüyalarda güzel yalnızlığım...
Çok sabır büyüttüm, çok ektim, çok kökünden koptum, çok erken, çok geç kaldım her şeye... Anlayacağın yetişemedim vaktinde hiç bir yere...
Ellerimiz üşürken, yüreğimiz söylemezken ve onurumuz, gururumuz yaşama bir es bile vermezken, nice gecenin alazında yandım ben, sana yandığım gibi, içim hep üşürken...
Kimselere söylemedim üşüdüğümü...
Yalnızlığım alıp başımı gitmek ama kalmanın ağır bastığını fakat yinede gitmenin şart olduğunu sonra yinede kaldığımı yani bütün bu tutarsızlıklarımı kimseye, kendime bile öykünmediğimi, üşüdüğümü bildiğimi ama ses etmediğimi, söylemedim kimselere düştüğümü...
Şarkılar dinledim, ajite ettim her şeyi fakat gerçekler bunlardı ve hatta öyle eksiktiler ki, yazsam, okusa, okusalar yani kim görse, kim dinleseydi gerçekleri, tarifsiz karanlıkların içinde nice çabalamaların faydasız, nice öykünmelerin ve umut büyütmelerin nafile olduğunu görürlerdi bakir yalnızlığım...
Ve şimdi yine ömrümün her hangi bir sabahı ve yine sabahın ayazı... Ellerim üşürken dahi sana olan duygularımı büyütüyorum yalnızlığım... İçinden neler geçiyor bilemiyorum ama benim içimdekileri inan tahmin bile edemezsin, çünkü sen güzelsin, çünkü ben çok çirkin yalnızlığım... Ve acı sıvanmış yüzüme, aynada baktığım yüzüme diyorum, ben bile bakmaya iğreniyorum...
Acizliğimi ve bütün yitirmişliğimi, bir bilebilsen ve tükenmişliklerimin sonunda sen gelsen sonra ben yine üşüsem az yalnızlığım...
Geçmiyor, bir eksilmiyor yalnızlığım... Dağıttım tümceleri yine, bak bakalım ne çıkar? Ve ne kalır bizden geriye yalnızlığım?
|