Gelme üstüme, düşme peşime benim, çekil git! Şerefin, haysiyetin, onurun için… Allah’ına kitabına, inandığın aşkına, sorma! Anlatma bana! Çekil git! Namusun, senin doğuran anan adına yalnızlığım…
İnsan insanı kaç kere aldatır? Ve insan olan aldatır mı yalnızlığım? Dere tepe düz gittiğimiz, sonunda hayatımızın ırmakları bildiğimiz ırmaklarda, kaç kez daha yıkanır insan? Ve kaç kez daha aklanır yalnızlığım?
Çekil git! Yalnızlığım, kirin tutar beni, terli göğsün çürütür içimi, bakışların yakar gözlerimi, çekil git! Alma beni… Kan tutar, ayaz çarpar, sözlerin asar, duruşun yakar, adın atar, soyadın satar, çekil git! Allah aşkına…
Sevme duygularımı öldürdün, büsbütün hayata küstürdün, dostu düşmanı güldürdün, pervane misali döndürdün ha! Döndürdün… Hilal-i ahmer yıldızı saydın sen beni yalnızlığım…
Çorak topraklar neyi bekliyorlarsa öyle bekledim seni ve bir müminin ezan sesini beklediği gibi kaç vakit gözledim seni ama gelmedin ama hiç özlemedin sen beni yalnızlığım…
İnsana merhameti olmayandan ve gönlünde yetim bir sevgiliye yer bulamayandan ne beklenir yalnızlığım? Zenginken fakir düşmüşe, itibarlıyken itibarını yitirmişe şefkat etmeyene, hakir görene ne denir ki yalnızlığım?
Şimdi bana bütün sevmelerini verseler ve “şimdi bana seninle bir ömür vadetseler” sadece bir şarkı der çeker giderim, sende izzetin, nefsin, bugüne kadar sözde soylu duruşun, acımasız halin, muteber aşkın ve hörmetli sözlerin için çekil git! Allah’ın aşkına…
İnsan insanı kaç kere yakar? Ve insan küllerinden kaç kez daha doğar yalnızlığım? Sen beni Zümrüt-ü Anka kuşu saydın ve sen beni kim bilir gönlünde kaç kez astın? Acımasız, vicdansız yalnızlığım…
Dokunma küllerime, parmak izlerin kalır, söylenme gönlüme Rabbim’in hatırı kalır ve unutma! Beni de yaratan, seni yaratandır, ne bir eksiğim, ne bir fazlasın kibirli yalnızlığım…