Zamansız gidişinin kalbimde açtığı yarayı sen gidince anladım… Vefasız yarim; çayımın şekerinin sen, buharının dudakların olduğunu ancak şimdi anladım. Gökkuşağına kurduğum merdivenler, bulutlara serdiğim ümitler, saklambaç oynuyorlar “aşkım” olan en zayıf yanımda…
Günler, akşamlar biliyorsun sensiz geçiyor. Gökyüzün de salınan kırlangıçların kanatlarına onlarca mektup bağladım, biriside mi konmadı pencerene?
Rüyalarında dahi görmekten korktuğun hayalim, bir kere bile aklına gelmedi mi? Onca yıldır her sabah içtiğin kahvede, yürüdüğün yolda, yağan yağmurda ve hatta kalbinin herhangi bir gizinde de mi buluşmadı herhangi bir gamzem? Hüzün dolu hiçbir bakışımda mı gelip durmadı gönül kapına?
Biliyorum vefasızım, senin yürüdüğün yollar biraz çamurlu, biraz katran karası, hiç mi yere bakmadın, hiç mi görmedin karalara sarılmış yüzümü? Hiç mi fark etmedin, ayakların altında can veren duygularımı?
Gittiğinden beri güneşle barışmadım, kuşlarla konuşmadım ve sabahın altılarında Cihan Sokak da dolaşmadım, her yerinde sen varsın diye...
Türküleri ölmüş bir adam ağlıyorsa bir simidin susamında çok görmemek gerekir ve bir kahvenin buram buram kokusunda “o” adam yıkılıyorsa, elinin tersiyle göndermemek gerekir… Nice otobüsün farında, nice kör karanlıkta gözlerindi yollarıma diktiğim, tek kılavuzum dediğim yörüngemdi, senin hiçbir zaman görmediğin, bilmediğin gözlerin…
Şimdi gurbet akşamları yaslanıyor bağrıma, inceden içime düşen her yağmur damlasına sensin diye uzanıyorum. Dokunmaya çalışıyorum maalesef her zaman ki gibi buhar olup başımda bulut oluyorsun. Bulut ki karadan daha kara, gönlümün ölümsüz mabedi. Öyle ki ölmeden dikmişim kabrimin her yanına ayrık otlarını.
Ne var ki kırkikindi yağmurları gibi yağsaydın gurbetime ve ben bu bilmediğin izbe yerde yaşasaydım alabildiğine sevinçle.
Keşke olmasaydı sonumuz böyle. Keşke sen o şekersiz çayımın buharında dönüp dursaydın, hem karamda, hem başımda ve hem de geçen her yaşımda yanımda olsaydın keşke.
Vefasızım eğer özlemin çıldırtıyorsa beni, bu benim sana en büyük yanılgımsa ve sen hala beni duymuyorsan eğer, bu senin beni unutmuş olmandan değil, benim benden kaçamayışımdandır ve vefasızım bütün bunlar benim senin vefasızlığını unutamayışımdandır.
|