''Almayın yetimin ahını, çekersiniz aheste aheste'' demişler.
Benim de ahım bedelsiz kalmaz deyince 1970 yılından bir anım aklıma geldi. Rahmetli babacığımın görevinden dolayı Giresun değil Türkiye’nin dört bir köşesinde bulundum. 1969 yılı bir yaz mevsimi ve fındık toplama zamanı. Rahmetli babacığımın yıllık izini ve biz Giresun’a tatile geldik. Babacığımın yıllık izini bitiyor ve biz Bayburt’a gideceğiz, ama ben ailemle gitmiyorum Giresun’da babaannem ve dedemle kalıyorum. Giresun’un Kayadibi köyü, şimdi şehir olmuş.
Dedikoduların gündemi doldurduğu bir köy, bir birlerini çekemeyenler, bir birlerine iftira atanlar. Hele de gelinlik genç kızların hakkında dedikodular. Babaannem ve dedem için ben el bebek gül bebeğim, üzerime toz kondurmuyorlar. Kayadibi’nde beni kimse tanımadığı için ben çok yabancı kalıyordum köy halkına. Hakkımda dedikodu yapardı köyün yaşlıları ‘’uyh şehirden gelmiş salınıyor burada ‘’efendim, buyurun, teşekkür ederim ve hayır’’ diyerek konuştuğum için şehirli havası sattığım söylenirdi. Bize çok yakın Kavaklar Mahallesi vardı, ben komşu kızının peşine takılıp Kavaklar mahallesine fındık toplamaya giderdim. Fındık bahçesinde bulunan diğer imeceler hakkımda dedikodular yapmaya başlarlar, hani şöyle serpilmiş bir genç kız olmaya gör, dillerine dolanırsın. Rahmetli Babaanneciğim bu dedikodu yapanları sorguya çekmeye başlar ‘’benim kızımdan ne istiyorsunuz, sizlere ne yaptı bu kız. Siz onunla konuşursanız sizinle konuşur, kimseyle muhatap değildir’’
Kayadibi’nde meşhur bir çeşmemiz vardı. Akşamları tüm kızlar toplanır su almaya giderdik. Hemen çeşmenin yakınında mübaşir amca yaşardı ve benim yaşlarımda bir nişanlı kızı vardı, ne yalan güzel mi güzel bir kızdı. Nişanlanan düğünü yakın olan kızlarda ayrı bir hava vardı, marifetmiş gibi ‘’ben koca buldum, kocaya gidiyorum’’ havaları. Duyduk ki dedikoduları çıkaran mübaşir amcanın kızıymış. Bir akşamüstü babaannem beni de yanına alır ve mübaşir amcalara gideriz. Babaannem mübaşir amcanın kızına,
-Hatice sen benim kızımdan ne istiyorsun, onunla alıp veremediğin nede dedikodu yapıyorsun, utanmıyor musun sen.
-Hadi oradan sizde, bana ne senin kızından. Benimle uğraşmayın, ben nişanlıyım yakında düğünüm olacak. Duyulursa oğlan tarafı nişanı bozar.
Ben araya giriyorum ve Hatice’ye diyorum ki…
-Yukarda Allah var, eğer bu çirkin dedikoduları sen çıkardıysan, dilerim Allah’ımdan telli duvaklı gelin olmayasın. Benim ne seninle nede kimseyle işim yok, ne istediniz benden.
Hatice’nin bana verdiği cevap…
-Hadi oradan şehirli bozması.
Birkaç ay sonra ben evlenip Almanya’ya gelin gidiyorum. Aylar sonra rahmetli Babaanneciğim bana bir mektup yollar.
-Yetimin mazlumun ahı yerde kalmaz kızım, ahın tuttu. Düğün hazırlıkları yapıyorlardı, Hatice’nin düğünü olacaktı. Hatice’nin nişanlısı köyde bir düğünde el bombası atmak isterken bomba elinde patladı ve sağ kolu dirsekten itibaren koptu. Düğünleri yapılamadı maalesef, sadece nikâh kıyabildiler.
Bilmem nereden aklıma geldi bu anı. Damarıma mı basıldı ne?
Siz çok uzaklara gitmek istediniz mi hiç. Hani o geçmişte ki çok uzaklara. İp atladığımız, çizgi oynadığımız, çelik çomak oynadığımız, gazeteden uçurtmalar yaptığımız çok uzaklara.
Yürek dolusu sevgilerimle.
Nevin Işık
|