Veresiye aşk (2)
Sustukça daha çok konuşuyor insan.
Söylemek istedikleriyle söyleyemedikleri savaşıyor, hani demek geçiyor ya bir an içimden ‘’sen sus sakın konuşma, ama ben seni çok özledim. Yoo hayır sakın cevap verme, ben sadece hissedesin istedim’’ ve sonra depremler oluyor yüreğimde sessiz ve sessizce. Yüzme bilmeyen gövdem özlem okyanusunda çırpınıyor ve ben hala susuyorum. Ve diyorum ki içimden ‘’Aslında çoktan olması gerekirdi, geç kalınmış olsa da ayrılmıştı çıkmaz sokaktaki yollar. Ama arşı alaya yükselen çığlık çığlığa haykırmak istiyorum yine de. Haykıramadığımdan, şimdi paramparça suskunluklar. Sustukça konuşuyorum, umutsuz yarınlara prangalar vurmuş olsam da özlüyorum, özlüyorum işte’’ Yo, yo sen sus hiç konuşma, tıpkı ben gibi haykır sessizce.
Özledim, çok özledim, bir mesaj değildir sana. Sen sen ol sakın konuşma. Ben konuşurum sessizce içten ve suskunlukla ikimizin yerine. Çıkmaz bir sokağın başında olduğumuzu bilirdik sen ve ben. Yürüdükçe yürüdük çıkmaz sokakta ve bu yolu seyrederken kaybolduk karanlık kuytularda. Aşk işlenmişti yalan ve kurgulamalarla. Verilen sözler, yüreğe umut örerken, yoktu çıkmazı bu sokağın. Geç oldu ama sonunda başardık sona gelmeden umutları öldürmeyi.
Unutmak? Yo hayır, feriştah gelse de unutturamayacak bu yalan sevdayı. Acıyı yudumlaya yudumlaya süründürecek acılar kervanında. Seni delicesine özlerken, istemem sesini bir daha duymayı da. Yüzümüze gözümüze bulaştırdıktan sonra aşkı, sevdayı, mümkün müydü, mümkün müydü ha yeni baştan dost arkadaş olmak, kolay mıydı? Biz kandırmıştık dostluk adına yeminsiz kavlimizle ikimizlikleri. Biliyor musun, sana hiç itiraf edememiştim. Ben seninle kendimi de kandırıyordum dost kalalım adıyla. Sesini her kulaklarımda hissettiğimde, ben sana dost değil sevdalı olduğum vururdu tokat gibi suratıma.Ellerinin kokusu sızlatırdı burnumu, hani o buselerimi kondurmaya doyamadığım, yüzünün yumuşacık, sıcacık sevgi dolu kokusu düşerdi aklıma. Ve birde ıslak harla kavrulan dudaklarının dudaklarıma dokunuşu düşünce aklıma, alev ateş kavrulurdum acılara. Ben ellerinin ve yüzünün sevgi kokusu,yumuşacık lığı, dudaklarının hazla dudaklarımda kavuşması hayaliyle yaşayamazdım seni sensiz ve bir okadar uzaklarda.
Sana değil, kızıyorum kahrediyorum ben kendime. Bana onca yalanlarınla masallar anlatarak ömrümden çaldığını bile bile, oluyordum masallarına kahraman. Alet oluyordum tüm yalanlarına, bilirdim ki tutmayacak ellerin ellerimi bir dahalara, bilirdim dolaşmayacak mis kokan ellerim tenimde. Ki geleceğim yalanlarınla beni oyaladığını bile bile, inanıyordum coşkuyla çocuklar gibi senin tüm yalanlarına ve umutlarla harlıyordum üşüyen yüreğimi.Çektim şimdi beni senden, kıvrıldım umut kırıklarıyla. Unutmak? Hayır, kolay olmayacak seni unutmak, onca acıların ve bir o kadar beni kaybetme korkusuyla beni oyalamaların oturmuşken gönlüme ve kök salmışken ömrüme, yo hayır kolay olmayacak seni unutmak. Ve elimde koca bir eser var iken, nasıl unuturum ki onca anıları.
Haykırıyorum sessiz ve suskun,
-Özlüyorum, seni değil, beni benden koparan sesini ve nefesini, birde ellerinin kokusunu özlüyorum. Yo, sana bu bir mesaj değildir, sakın konuşma sus, sus. Dokunma bir daha inanan kalbime ve duygularıma. Ben razıyım, arşı alaya yükselen suskun haykırışlarıma. Sende sus ve hiç konuşma.
Veresiye aşk 2
Sevgimle.
Nevin Işık
|