Yazmadan duramıyorum, aman sende sana ne diyemiyorum, diyemiyorum işte. Çünkü bende bir kadınım. Yalnızlık Allaha mahsustur, yaş ilerledikçe bir nefese, bir varlığa ihtiyaç duyuluyor. İnanmak güvenmek ister insan. Sonuç, evet sonuç hüsranla noktalanır.
Yazmış olduğum VERESİYE AŞK romanımda uzun yıllar önce ihanetle başlayan yaşanmış bir aşk hikâyesine yer vermiştim. Romanımın kahramanı, hikâyesini dinlediğim Maral hanım yaşadığı VERESİYE AŞK sonrası yatağa bağlı hasta olmuştu. Kelli felli, takım elbiseli, kravatlı beyaz gömlekli, siyah rugan ucu sivri ayakkabılı, kasvetli kasvetli dolanırlar etrafında, soyunup gerçek endamlarını göstermezler. İnsanoğlu karpuz değil ki kesip içine bakasın. Sonrada karşına geçip ‘’çok güvensiz korkak yaklaşıyorsun’’ derler.
İhanetin sebebi ve savunması, arkasına sığınılan yalanların da açıklaması yoktur! Bir taraftan ihanete baş koyarken diğer taraftan ikinci şahsın duygularıyla oynamak tecavüz değildir de nedir. Acaba eskiden beri hep mi böyleydi diyorum, yoksa? Bir taraftan hayatımızda olan insana ihanet gayet normalmiş gibi karşılanırken, ikinci kişiye döktüğümüz yalanlarla artık günümüzün modern tecavüz yöntemi demi gayet normalmiş gibi kabulleniliyor.
Kadın olmak! Hah, unutuyoruz herhalde, analarımız bacılarımız ve kızlarımız da kadın. Herkes mutlu olmayı, sevmeyi sevilmeyi hak eder, mutluluğu sevgiyi aşkı arar. ‘’Evliler âşık olamaz mı?’’ Yasak aşkın sonsuzluğu nerede görülmüş, yarınları olmayan bir aşk serüveni. Mutsuz olup mutluluğu aradığını, âşık olmak sevmek sevilmek istediğini söyleyenler, karşısındakine bir adım yaklaşabilmek, yüreğine dokunabilmek için ‘’evliliğim sadece kâğıtlar üzerindedir. Evliyim ama mutlu değilim. Aynı evde ayrı yaşamlar, paylaşım yok. Aşk ve sevgiye inandığım için, sevmek sevilmek, âşık olmak benimde hakkımdır. Yıllar önce boşandık’’ savunmasının arkasına sığınır.
Evet, gelip geçici olduğu halde, mutlu olduğun yere kadar diyerek evli olmasında sakınca görmeyen bayanlarımızda yok değil hani, kim bilir eşlerine ihanet eden beylere ihanet kapısını da yine ‘’adam sende’’ diyen, eşinin ihanetlerini midelerine sığdıran sineye çeken bayanlarımızdır. Ama evet, ama ayrı bir tat lezzet peşinde olanlar ‘‘yıllar önce boşandık’’ diyerek kadının yüreğine sonra tenine dokunmak, sizlere sorarım, bu bir tecavüz değil midir? Biliyorum, buna tecavüz denilmez diyecek olanlarınız olacaktır. Evet, ister kabul edin ister kabul etmeyin, duygularla oynamakta tecavüzdür.
Sev, sev dediler, insanlığı, doğayı, eğrisini büğrüsünü, doğrusunu yanlışını sev, sev insanlık sende kalsın dediler. Sevdim, yüreğimi sökercesine, ellere teslim edercesine sevdim, sevdim amma bir gün baktım ki ben sevgisizlikten gebermek üzereyim ve sonunda sevmekten istifa ettim. Sevelim sevelim de layık olanı, hak edeni, sevgiyi mukaddes bileni sevelim, değil mi? Ama’’
|